LGBTİ dayanışması sınırları yıkacak!
Kaos GL Derneği Mülteci Hakları Program Koordinatörü Av. Hayriye Kara, Kaos GL'nin mülteci hakları mücadelesindeki rolünü Evrensel Pazar için yazdı.
Av. Hayriye KARA*
Türkiye uzun yıllardır göç yollarının üzerinde olmasına rağmen Suriye iç savaşına kadar, mülteci hakları Türkiye’de ana akım insan hakları hareketinin içerisinde ne yazık ki yerini alamadı ve mücadele alanı bulamadı. Suriye iç savaşından sonra, bu konu Türkiye’deki ana akım insan hakları hareketinin içerisinde deyim yerindeyse “seksi” hale geldi.
1951 Mültecilerin Hukuki statüsüne dair Cenevre Sözleşmesi’ndeki mülteci tanımı “ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her kişi” olarak tanımlanmıştır.
Türkiye sözleşmeyi ilk imzalayan devletlerden birisidir. Ancak Türkiye sözleşmeye coğrafi çekince koymuştur. Bu nedenle “Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar sebebiyle” sığınma başvurusunda bulunan kişilere değerlendirmenin ardından “şartlı mülteci” statüsü verileceği Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 62. Maddesinde hükme bağlanmıştır.
Cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve interseks durum (CYCKİD) temelli sığınma başvurularının 1951 Cenevre Sözleşmesi mülteci tanımında sayılan 5 kriterden “belirli bir sosyal gruba mensubiyet” içerisinde değerlendirileceği genel kabul görmektedir.
LGBTİ mülteciler CYCKİD’leri nedeniyle maruz kaldıkları ayrımcılık ve şiddetten kaçarak Türkiye’ye ulaşmaktadır. Ancak Türkiye’de de LGBTİ mültecilere yönelik ayrımcılık, nefret, damgalama ve marjinalleştirme katlanarak devam etmektedir. Türkiye’de bulundukları süre zarfında, kendi toplumları içerisinde homofobik ve transfobik şiddetin hedefi iken Türkiye’deki resmi kuruluşlar ve yerel halk tarafından bu şiddete ırkçılıkve yabancı düşmanlığı da eklenmektedir. Bu nedenle LGBTİ mülteciler, mültecilerin kendi aralarındaki dayanışma ağlarına dahil olamadıkları gibi Türkiye’deki resmi kurumlar ve sivil toplum tarafından sağlanan yardımlardan faydalanamamaktadır ya da bu hizmet ve yardımlardan faydalanırken homofobik ve transfobik söylemlere maruz kalmaktadır.
Kaos GL’de2007 yılından bu yana İnsan Hakları Programı kapsamında mülteci hakları çalışmaları yürütüyoruz. Bu çalışmalar kapsamında sadece kamuya yönelik değil sivil topluma yönelik savunuculuk faaliyetleri de gerçekleştiriyoruz. Esasında oldukça eski ama şimdilerde“popüler” olan mülteci hakları alanında yaşanılan sorunlardan biri; ana akım insan hakları savunucularının yıllardır kırılamayan herkesin “heteroseksüel ve na-trans” olduğu varsayımıdır. Bu varsayım ve kimi zaman da doğrudan yok sayma hak temelli çalışan sivil toplum örgütlerinin LGBTİ mültecilere ulaşamamasına ve aynı zamanda mültecilerin de bu örgütlerle iletişime geçmek istememesine ya da çekinmesine neden oluyor. Bu iletişimsizlik ve mesafe dolayısıyla LGBTİ mülteciler ana akım sivil toplum çalışmalarında demografik verilerdeki sayılardan ibaret kalıyor.
Aktivist ve avukat olarak son 7 yıldır, Türkiye’de bulunan LGBTİ mültecilerle ile birlikte çalışıyorum. Türkiye’de yoğun olarak ikamet ettikleri şehirlerde birebir görüşmeler yapıyorum. Bu sebeple hukukun boğuculuğundan kurtulup onlara temas etme, hikayelerini dinleme fırsatım oldu1. Çünkü mülteciler sayılardan ya da mağduriyetten ibaret değiller. Hepsinin ayrı hikayesi, ayrı hayatları var.
Geçtiğimiz yıl yayınladığımız “Tekin Olmayı” Beklerken: LGBTİ Mültecilerin Ara Durağı Türkiye alan araştırması, İranlı LGBT mültecilerin Türkiye’de yaşadıklarını ortaya koyar nitelikte. Raporda yer alan iki tanıklık bile durumun vehametini gözler önüne seriyor:
“İran’daki gibi eşcinsel olduğumuzu öğrendiklerinde kovuyorlar, kötü davranıyorlar. Tekstilde çalışıyordum, 12 saat çalıştırıp 30 lira veriyorlardı. Hiç tatil yok. Sırtımda ve dizimde problem vardı, çalışamıyordum, kötü şeyler söylediler bana, kötü baktılar. Bu yüzden çıkmak zorunda kaldım.”
“Sadece işe gidiyorum ve uyuyorum, kimseyle görüşmüyorum. İşyerinde kız arkadaşım olduğunu söyledim, heteroseksüel görünmek için.”
Kaos GL olarak mültecilerle kurduğumuz ilişki hiçbir zaman “yardım etme” üzerinden ilerlemedi. Sorunları dinleyip, biz de şöyle yardım edelim size mantığı değil, bu mücadele alanını birlikte nasıl güçlendiririz diye sorgulayarak ve çabalayarak ilerledi. Bu yıl saha ziyaretlerimizi ve LGBTİ mültecilerle bir araya geldiğimiz etkinlikleri de böyle kurgulamaya devam ediyoruz. Zaten öznenin içinde var olmadığı hak mücadelesi olmaz. Kaos GL olsun ya da olmasın LGBTİ mülteciler Türkiye’de ırkçılığa bulanmış homofobiye ve transfobiye karşı varoluşlarının bizzat kendisi zaten direnişe dönüşüyor. Tam da var olarak, hayatta kalarak, devam ederek hem kendi dahil oldukları mülteci toplumlarını, hem de Türkiye toplumunu dönüştürüyorlar.
* Kaos GL Derneği Mülteci Hakları Program Koordinatörü
1 http://www.kaosgldernegi.org/yayindetay.php?id=154