‘Saray hastane sözü verdi ama halk demokrasi de istiyor'
Faslı Siyaset Bilimci Maati Monjib Fas’ın Rif bölgesindeki hükümet karşıtı protestoları Middle East Eye haber sitesine değerlendirdi.
Kuzey Afrika ülkesi Fas’ın Rif bölgesindeki hükümet karşıtı protestolar ikinci haftasına girdi. Protestoların merkezindeki el Huseyma kentindeki el Hirak Hareketinin Lideri Nasser Zefzafi’nin tutuklanması öfkeyi artırdı. Bölgedeki eylemler Ekim 2016’ta 31 yaşındaki balıkçı Muhsin Fikri’nin balıklarına polisin el koyarak çöpe atması, Fikri’nin de balıklarını geri almak isterken çöp kamyonunda ezilerek ölmesiyle başlamış ve çeşitli aralıklarla sürmüştü.
Kral 6. Muhammed ve İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, basın aracılığıyla kara propaganda yaparak ve kolluk kuvvetlerini kullanarak tepkileri bastırmaya çalışıyor.
Freedom Now Basına Özgürlük Derneği Başkanı, 2011 yılındaki 20 Şubat Hareketindeki rolü nedeniyle yargılanan Siyaset Bilimci Maati Monjib, gelişmeleri Middle East Eye haber sitesine (middleeasteye.net) değerlendirdi.
Monjib’a göre el Hirak (Hareket) diye adlandırılan bu eylemler, el Mahzen (Saray, yönetici sınıf ve askeriye için kullanılan terim) tarafından maniple edilen sistemin mahkum edilmesi anlamı taşıyor. Monjib, “Saray; sosyal merkezler, üniversite veya kansere karşı bir hastane inşa etmek gibi hareketin maddi taleplerini karşılamak istedi, fakat daha fazla demokrasi gibi siyasi taleplere yanıt vermedi” diyor.
REJİM GÜÇ KULLANMAYA HAZIRLANIYOR
Saray, Rif bölgesindeki tepki hareketinin önderi olarak gördüğü birçok militanı gözaltına aldı. Bu gözaltılar Kral ve hareket arasındaki güçler dengesinde bir dönüm noktası mıdır?
Elbette bu bir dönüm noktasıdır. Rejim güç kullanmaya hazırlanıyor, bunun için bir yandan devlet televizyon kanalında şiddet içeren görüntüler yayarak hareketi, sorunlu olmamasına rağmen, teşhir etmek istiyor, diğer taraftan ise hareketin önderlerinin Fas’ın toprak bütünlüğünü parçalamak için yurt dışından para aldıkları yalanlarını yayıyor.
Hareket, önderlerin tutuklanmasından sonra zayıflayabilir. Ama itirazlar Rif bölgesindeki diğer şehirlere, hatta Fas geneline yayılabilir. Pazar günü (28 Mayıs) yaklaşık 15 şehre yayılarak aynen bu yaşandı. Benim bulunduğum Rabat şehrinde Rif hareketine destek ve tutuklamaları kınama amaçlı yaklaşık 1500 kişinin katıldığı bir buluşma tertiplendi.
Saray müdahale etmek için neden 7 ay bekledi? Zamanla hareketin soluğunun kesileceğini mi düşünüyordu?
Kralın hesabı, hareketin kendiliğinden çözülmesi ve dağılmasıydı. Saray; sosyal merkezler, üniversite veya kansere karşı bir hastane inşa etmek gibi hareketin maddi taleplerini karşılamak istedi, hatta 7 bakandan oluşan bir delegasyon bile gönderildi. Fakat daha fazla demokrasi ve yolsuzluğa karşı mücadele gibi siyasi taleplere yanıt vermedi. Hareket de radikalleşti ve Nasser Zefzafi, Krala karşı, giderek artan olumsuz bir dil kullandı, bu da tutuklamaları tetikledi.
HAREKET DOĞRUDAN KRALA YÖNELDİ
2011’den bu yana Saray hiçbir zaman böyle bir isyanla karşılaşmamıştı. Bu neyin sembolleşmesidir?
Bu isyan gösteriyor ki, Adalet ve Kalkınma Partisinin (PDJ) kazandığı ekim 2016 milletvekili seçimlerinden bu yana Saray’ın artık bir sigortası kalmadı. Abdelilah Benkirane, hükümet kurmak için görevlendirildi. Lakin PJD liderinin popülerliğinden rahatsızlık duyan Kral, onu engelledi. Bundan dolayı en fazla destek bulan parti marjinal bir duruma düştü. Bu sosyal arabulucunun zayıflamasının sonucu Rif bölgesi hareketi hükümete değil, doğrudan Krala yöneldi.
PJD yürüyüşlerin son bulması için çağrıda bulunmadı. Diğer yandan da Gerçeklik ve Modernite Partisi (PAM, Kral tarafından desteklenen ve milletvekili seçimlerinde ikinci gelen parti oldu) ne yürüyüşleri engelleyebildi, ne de onlara karşı yürüyüşler tertipleyebildi. Kuzeyde ilk parti olmasına rağmen hiçbir siyasi etkisi olmadı, çünkü hiçbir meşruiyeti, hiçbir halk desteği kalmadı. PAM’ın Genel Sekreteri Ilyas el Omari, Tanger-Tétouan-el Huseyma bölgesinin de il meclis başkanı!
Yerel ara bulucuların meşruiyetlerini zedeleyerek rejim, kendi kendini zayıflattı. İşte bundan dolayı el Hirak hareketi el Mahzen tarafından maniple edilen taraftar sistemin mahkum edilmesidir.
El Hirak’ın 20 Şubat Hareketine göre farkı nedir?
20 Şubat Hareketi gençliğin bir inisiyatifidir ve Faslı toplumun bir bölümünün daha fazla demokrasi istemidir. Hirak Hareketi yerel bir kıvılcımdan dolayı patlak verdi (Balık Satıcısı Muhsin Fikri’nin çöp kamyonunda ezilmesi). İlk yürüyüşlerdeki talep, çalışmalarını açıkça yürütebilecek bir soruşturma komisyonunun oluşmasıydı.
20 Şubat ve Hirak Hareketinin ortak noktası ise ikisinin de hükümete değil, doğrudan Krala sesleniyor olmasıdır. İkinci aşamada ise el Hirak, yerel talepleri öne çıkardı; hastane, üniversite vs. kurularak bölgenin az gelişmişlikten kurtulması istendi, ki belirtmek gerek bu bölgede güçlü bir bölgecilik tutumu vardır. Üçüncü aşamada ise talepler yolsuzluğa ve despotizme karşı genişleyerek ulusal bir nitelik kazandı.
SARAY, HAREKETİ ZAYIFLATABİLİR
Size karşı da “Devlet güvenliğine tehditten” soruşturma başlatılmıştı. Bu suçlamanın arkasında neler var? Ülkenin gerçekten bölünmesi tehlikesinden korkma mı yoksa basit bir otoriter refleks mi?
İktidar iki dil kullanıyor: Bazen muhalefete ve bazen ise tüm siyasi sınıfa sesleniyor. Var olan yasaları kullanarak insanları tehdit etme (Yurt dışıdan finansman sağlama suçlaması gibi), muhalefet üzerinde baskı oluşturma biçimlerinden birisidir. Çünkü, bazen itibar kaybetme korkusu hapse girmekten daha güçlüdür.
Devlet güvenliğini tehdit etme gibi suçlama ise daha çok siyasetçileri hedefliyor. 2013’ten itibaren Kral, 20 Şubat Hareketini destekleyenleri zayıflatmak ve meşruiyetlerini azaltmaya çalışarak intikam almaya karar verdi. Bu, bir şekilde teneffüsün bitme zilini çalmaktır.
Nasser Zefzafi’nin durumu, Cezayir’deki İşsizler Hareketinin 2013’te çok Medyatik Lideri Tahar Belabbès’nin durumuna benziyor. İkisi arasında bir yandan, yerel halk tarafından desteklenen önderin ortaya çıkışı, diğer yandan ise merkezi iktidarın onu ülkenin bütünlüğünü tehdit etmekle suçlayarak aynı yöntemlerle kurtulmaya çalışmasıyla benzerlikler yaşıyor...
Cezayir rejimi gibi Fas rejimi de önderlerin zayıflaması konusunda uzmanlaştı. Yerellerde tanınmış ve saygı duyulan kişileri destekliyor, fakat bunlar seçildikten sonra, gerçek anlamda etkileri olmuyor. Bu durum ise özellikle kriz dönemlerinde, yeni bölgesel liderlerin doğmasına imkan tanıyorlar.
Fas’ta bunun mümkün olmasının diğer bir nedeni ise polis güçlerinin küçük ve orta ölçekli şehirlerde değil de esas olarak büyük şehirlerde yoğunlaştırılmış olmasıdır. Rif bölgesinde tam da bu oldu. Ve ulusal düzeyde hiçbir lider ara bulucu rolünü oynayamadığı için rejimin kendisi bu liderlerle doğrudan karşı karşıya kaldı.
Kuşkusuz güç dengesi bu liderler aleyhine ve bunlar kolaylıkla yalnızlaştırılabilirler; el Huseyla yaklaşık 60 bin nüfuslu bir şehir ve rejim finansal kaynaklara sahip olduğu için belli sosyal ve ekonomik talepleri tatmin eder hale gelebiliyor. 2012 yılında yaşanan kamu çalışanlarının maaşlarının artırılması durumu gibi... (Çeviren: Kıvanç Demir)