Büyük Britanya ve terör
Süddeutsche Zeitung gazetesinden Matthias Kolb İngiltere’deki terör saldırılarını değerlendirdi.
Matthias KOLB
Theresa May, yine başbakanlık konutunun önünde ve dünyaya son terör saldırısıyla ilgili olarak bildiklerini anlatıyor. Son üç ay içinde üç terör saldırısı olduğundan söz ediyor. Hayır süre daha da kısa, 73 gün içinde, yaklaşık 2,5 ayda, 33 kişinin öldüğü üç terör saldırısı gerçekleşti.
24 Mart’ta Kahlid Masood, aracını Londra’daki Westminister köprüsündeki insanların üzerine sürdü, üç kişi öldü. Orada bulunan bir polisi de bıçaklayarak öldüren Masood, bir başka polis tarafından öldürüldü. 22 Mayıs’ta Manchester’deki Ariana Grande konserinde Salman Abedi, canlı bomba olarak kendini ve 22 kişiyi öldürdü. Ve şimdi 3 Haziran’da üç terörist kamyonetlerini insanların üzerine sürdüler, bıçaklayarak en az yedi kişiyi öldürdüler, çok sayıda insan ise yaralandı.
May, sakin ve kararlı konuşuyor, olayın ayrıntılarını anlatıyor (...) Olayların birbiriyle bağı olduğunu, somut bir terör ağı bulunmasa da radikal İslamizmle bağıntısının açık olduğunu belirtiyor. Sosyal medyanın teröristlere platform sunmasını eleştiriyor ve anti terör stratejilerinin gözden geçirilerek güvenlik güçleri ve polisin terörle mücadelede yeterli araca sahip olup olmadığının belirleneceğini ifade ediyor.
Tepki çok doğal ama Büyük Britanya, Avrupa’nın en sert güvenlik yasalarına sahip ülkesi. Manchester olayı öncesi de güvenlik güçleri, Avrupa’nın tüm ülkelerinde böylesi durumlarda olduğu gibi, saldırıların olup olmayacağı ile değil de ne zaman olacağıyla ilgilendi. 2013 yılında İslamcıların Londra’da asker Lee Rigby’yi öldürmelerinden sonra güvenlik güçleri 13 terör saldırısını etkisiz kıldı. Mart ayından bu yana da ciddiyetine inanılan beş terör eylemi söylentisi boşa çıkarıldı. İngiltere’de bu kadar sıklıkla terör saldırısı gerçekleşmesinin değişik nedenleri var:
IŞİD: Cihatçılar, artık Halifelikte değil yaşadıkları yerlerde terör saldırısı gerçekleştiriyorlar. Yaklaşık iki yıldan beri IŞİD, sempatizanlarını Suriye veya Irak’a gitmek yerine bulundukları ülkelerde terör eylemleri yapmaya çağırıyor. IŞİD propaganda şefi Mohammed al Adnani 2016’da ölmeden önce, Batı’nın kalbinde yapacağınız minicik bir eylem burada yapacağınız büyük bir eylemden daha da değerlidir” demişti. O zamandan beri bıçak, kamyon, ve kamyonetin silah olarak kullanıldığı eylemler oldukça arttı: Londra, Nizza, Stockholm, Berlin... Anis Amri örneğinde olduğu gibi saldırganlar, internet aracılığıyla ‚avlanıp‘, radikalleştiriliyorlar ve saldırıya azmettiriliyorlar. El Kaide de aynı şekilde Batı’daki eylemlerden yana tavır alıyor. Osama Bin Laden’in oğlu Hamza Bin Laden, bir video ile müritlerini Batı’nın Şehitleri olarak niteleyip terör saldırılarına çağırdı.
BİNLERCE KİŞİ GÖZETLENİYOR
Guardian’ın haberine göre iç haber alma teşkilatı MI5, potansiyel tehlike olarak görülen 3000 kişilik bir listeye sahip ve hangisinin daha sıkı gözetlenmesi gerektiğini bilmeden kontrol altında tutuyor. Risk her zaman var. MI5’in verilerine göre 850 İngiliz, Irak ve Suriye’de IŞİD’e katıldı. 350’si geri döndü, gerisi ya öldürüldü ya da savaşmaya devam ediyor. Krallık Koleji’nden Peter Neumann güvenlik uzmanı olarak May’in radikalleşmeden interneti sorumlu tutmasını abartılı buluyor ve azmettirmede yüzyüze görüşmenin her zaman belirleyici olduğunu savunuyor.
BRİTANYA’NIN ORTADOĞU’DAKİ ASKERİ ANGAJMANI
Birleşik Krallık, 2003’te Irak işgali başladığında ABD’nin koşulsuz destekçisi oldu. Eski sömürgeci ülke, 2011’de Libya’ya yönelik askeri müdahalenin bir parçasıydı ve İngiliz hava güçleri 2014’ten bu yana IŞİD karşıtı koalisyonun bir parçası olarak Irak’ta İslamcıların bulunduğu bölgeleri bombalıyor. Londra, IŞİD‘e karşı savaşan güçlere silah ve mermi de gönderiyor. Bu durum, propagandacılar tarafından Britanyalı politikacıların ve Britanya halkının İslam’a düşman olduğu şeklinde kullanılıyor ve hedef gösteriliyor.
Yıllardan beri genç Cihatçılarla iletişim halinde olan terör araştırmacısı Shiraz Maher’e göre İslamcılar, saldırıları intikam eylemleri olarak değerlendiriyor. Manchester’deki saldırı, genç kadın ve çocukların da tabu olmaktan çıkacağını gösterdi. Batı toplumlarında korku yayacak her türlü saldırı yapılıyor. Artık Batı‘da herkes kurban olabilir.
Selefilerin intikam konseptleri anlam değiştiriyor ve İncil’deki ‚dişe diş, göze göz’gibi intikam çağrıları yapılıyor. Eskiden sadece öne çıkan suçlular cezalandırılırdı, şimdi ise IŞİD’e karşı savaşan ülkenin her ferdi ölümü hak eden bir düşman olarak görülüyor.
Brexit sonrası dünyanın gözünün üstünde olduğu Büyük Britanya’da öne çekilen seçim kampanyası sırasında gerçekleşen saldırılar, televizyonlarda saatlerce özel programlar yapılmasına, sayısız tweet atılmasına neden oldu. (...) İslam’a yönelik tavır ve Müslümanların terör saldırılarını kınaması talepleri arasında ülkeye ne kadar mülteci alınacağı konusunun da duygusal şekilde tartışılması tam da Cihatçıların istediği bir şey: Toplum bölünsün ve Müslümanlar Batı’da istenmedikleri duygusuna kapılarak radikalleşsin!
Ramazan ayının sapkınca yorumlanması da söz konusu. Bu nedenle Londra’daki ikinci saldırının zamanının tesadüfi olduğu veya sadece seçimleri hedef aldığına inanmak dar bakmak olur. Terör araştırmacıları, IŞİD’in uzun süredir Ramazan ayında kanlı terör saldırıları yapma çabası içinde olduğuna dikkat çekiyorlar. Sapkınca bir yorumla Ramazan ayında saldırı gerçekleştirenleri şehit olarak daha büyük ödüller beklediğine inanılıyor. Krallık Koleji araştırmacısı Neumann‘a göre, bu nedenle önümüzdeki günler ve haftalarda Büyük Britanya ve dünyanın diğer yerlerinde yeni saldırılar olabilir.
*Süddeutsche Zeitung gazetesinden çeviren Semra Çelik