11 Haziran 2017 03:03

Güney Afrika: Sınıfsız ırkçılık tahlillerinin sefaleti

Doç. Dr. Ulaş Başar Gezgin ırkçılık tartışmalarını yazdı.

Paylaş

Doç. Dr. Ulaş Başar GEZGİN*

Sosyalistlerin ırkçılık çözümlemeleri, liberallerin ırkçılık çözümlemeleriyle karşılaştırıldığında belli noktalarda ayrışıyor; oysa bunlar Türkiye’de birlik, cephecilik, ‘en geniş muhalefet hattını örme’ gibi siyasalar nedeniyle, belirgin değiller. Diğer bir deyişle, liberal yazarların ırkçılık çözümlemelerini birçok sosyalist çekincesiz olarak doğru buluyor ve bu tahlillerin yüzeysel olduğunu burada not etmeyi unutmayalım.

Gerçekten de, bugün “yetmez ama evetçi” denilen kesime yönelik tepkilerin çoktan zaman aşımına uğraması gerekse de, Murat Belge benzeri AKP’yi öven, onu olumlayan, onu demokrat sanan ama sonra hiç istifini bozmayan, bugün söylediklerinin yarın yalan ya da yanlış olacağı hiç mi hiç belli olmayan liberal yazarlar nedeniyle(1), Türkiye’de ırkçılık konusu, sosyalist bir bağlamda, yani olması gerektiği gibi nadiren tartışılıyor. 

IRKÇILIK NEDİR?

Doğa bilimcilere sorarsanız, tek bir insan ırkı var. Fakat ırkla ilgili artık geçerliliği olmayan görüşler Türkiye’de de dünyada da çoğunlukla kabul görüyor. Buna göre, beyaz ırk, sarı ırk, siyah ırk vb. gibi sınıflandırmalar söz konusu. Doğa bilimciler derideki pigmentlerin renginin halkları sınıflandırmak için geçerli bir araç olamayacağını belirtse de, bu klasik üçlü ayrım modern çağın tartışmasız kabul ettiği sınıflandırmalardan biri olarak görülüyor. Bunun dışında, ırkı millet, milliyet, ulus vb. gibi kavramları birbirine karıştırarak ‘Türk ırkı’, ‘Ermeni ırkı’ vb. ifadeler kullananlar da var, ancak bunlar çok az sayıda. 

Türkiye’de ırkçılıkla ilgili sosyalist araştırmaların miladı, 1940’lara, Muzaffer Şeriflere ve Darüşşafakalı ressam Faris Erkman imzalı ancak aslında Atatürk’ün anne tarafından kuzeni olan TKP’li Reşat Fuat Baraner tarafından kaleme alınmış olan ‘Irkçılık Nedir?’ adlı broşürüne gider(2). Yazıldığı dönemde çok ses getiren bu broşürde, Türk ırkçılarının Alman Nazilerle bir olup ortaya attığı biyolojik ırkçılık savı eleştirilir; ancak bu broşür, çok değerli bir kaynak olmakla birlikte eleştiri düzeyinde kalır. 

AYRIMCILIK, KALIPYARGILAMA

İlerleyen yıllarda 12 Eylül’den sonra ve özellikle 90’lardan başlayarak, Avrupa’nın etkisi ve desteğiyle yeniden ırkçılık tartışmalarının öne çıktığını görürüz. Bu tartışmalara ayrıntılı bakıldığında, Avrupa’daki ırkçılığı tartışmaya açmaktan çok, milliyetçiliğe eşitlenen bir tür ırkçılığın Türkiye bağlamının sorgulandığı anlaşılır. Bugün birçok STK’da (evet demokratik kitle örgütü değil, sivil toplum örgütü) bu eğilimin izlerini görürüz. Burada sık sık ortaya atılan liberal sava göre, birçok toplumsal sorunun kökeninde, ayrımcılık, kalıpyargılama (stereotyping), kendi grubunu kayırma (favoritism) vb. vardır. Sınıfsal bağlamı görünmezleştiren bu kuramlara göre, demokrasi için önce ayrımcılık, kalıpyargılama vb. gibi kötülükler ortadan kaldırılmalıdır. Demokrasi ancak böyle gelecektir. 

Bu liberal savların sefaletini en çok Güney Afrika ekseninde görürüz. Ülkede uzun yıllar açıkça sistematik olan ayrımcılık politikaları geçerliydi. Siyah çoğunluk beyaz azınlığa karşı büyük bir halk hareketi başlatır. Özgürlük için şiddet dahil olmak üzere her yolu dener. Liderleri Nelson Mandela uzun süre hapis yatacaktır. Üstelik öyle buralı, öyle bilinçli bir liderdir ki Türkiye’nin verdiği ödülü insan hakları ihlalleri nedeniyle reddecektir. Bu fazla yazılmaz çizilmez elbette; ama Mandela’yı özgürlüğe kavuşturan, onun daha barışçıl bir Güney Afrika modeline kaymasıdır. Bu barışçıl modelde, sınıflara dokunulmayacak, sınıf temelli toplumsal adaletsizlikler öylece bırakılacak; onun yerine, öncelik, ırk ayrımcılığına verilecektir. Öyle de olur; pazarlık işe yarar. 

KOMÜNİST MANDELA’DAN UZLAŞMACI MANDELA’YA...

Mandela, hapisten çıkar. Sistematik ırk ayrımcılığı son bulur. Siyahlar iktidar olur. Ancak tek koşulla: Sınıfsal ayrımcılığa dokunulmayacaktır. Eski komünist Mandela gitmiş, yerine iş adamlarına söz üstüne söz veren bir Mandela gelmiştir.Bu durum, Zimbabwe’yle karşılaştırılabilir. Zimbabwe’de de siyahlar beyazlara karşı mücadeleyi kazanıp iktidara geldi. Fakat orada beyazların topraklarına el konuldu. Bu, herhalde sınıfsal sorunlar için bir çıkış yolu olabilirdi; ancak bu hareketi yapan lider diktatörleşti ve hâlâ da iktidarda. Ülkede en küçük muhalefet bile yasak. Sınıf kaynaklı sorunlar da çözülmüş değil; çünkü siyah iktidarı, Güney Afrika’da da Zimbabwe’de de kendi siyah elitlerini yaratıyor. İşte sınıfsız ırkçılık tahlillerinin doğurduğu felaketler... Irkçılık asla yalnızca ırkçılık değildir. Sınıfsal sorunla içiçe geçer. Onu görünmezleştirmek, varolan düzenin sınıfsal yönünü farkında olarak ya da olmayarak olumlamak anlamına geliyor.

BUGÜN GÜNEY AFRİKA

Bugün Güney Afrika, ekonomik olarak bataktaki ülkelerden biri olarak görülüyor. Oysa, ülkenin çok zengin maden ve değerli taş yatakları var. 1990’lardan başlayarak İMF ve Dünya Bankası’na uyup ekonominin iyice denetlemeden çıkarılıp savunmasızca dışa açılması; onu dünya ekonomisinin inişleri çıkışları karşısında iyice kırılganlaştırdı. Güney Afrika, 2008 krizi sonucu hâlâ belini doğrultamamış ülkelerden biri olarak anılıyor. Ülkede başkanlık sistemi var. Devlet başkanı bir siyah. Eski bir Komünist Partili olan Zuma, bugün büyük yolsuzluklarla, zimmetine para geçirmelerle ve rüşvetle anılıyor. 

Ülke ekonomisi bir süredir küçülüyor. İşsizlik, yüzde 27’lerde. Bugün uluslararası verilere göre, Güney Afrika, dünyanın en eşitsiz ülkelerinden. Yoksulla zengin arasında büyük uçurum var. Türkiye’deki durumdan daha beter. Güney Afrikalı çocukların üçte ikisi yoksulluk koşullarında büyüyor. Oysa Güney Afrika, dünyanın en büyük 30. ekonomisi. Kişi başı gelir hesabında ise 88. sıraya düşüyor. Ülkenin kaynakları o kadar kıt değil. Yoksulluğu çözecek kaynaklara büyük oranda sahipler; ancak bu yönde bir siyasal irade bulunmuyor. 

Demek ki neymiş, ırkçılığın kalkması her zaman eşitlik getirmiyormuş; hele ki refah getirmesi olasılığı çok düşük. Her yol sınıfa çıkar. Sınıfsız barış çabaları daha az gözyaşını garantilemiyor. (**)

*ulasbasar@gmail.com

(**) Bu dönem iktisat sınıfımda iki Güney Afrikalı öğrencim oldu: Biri yerli kökenli siyah, diğeri Alman kökenli beyaz. Bir de Zimbabwe doğumlu İngiliz meslektaşımın görüşlerinden yararlandım. Bu yazıyla ilgili katkıları için öğrencilerimle meslektaşıma teşekkür ederim. 

1Bkz. Kara, Taylan (2017). Murat Belge’nin çevresi ve çevresinin çevresi. Sol, 19.05.2017. http://haber.sol.org.tr/yazarlar/taylan-kara/murat-belgenin-cevresi-ve-cevresinin-cevresi-196898

2Gezgin, U.B. (2017). En Büyük Tehlike: Irkçılık Broşürü Üstüne. Biamag, 1 Nisan 2017. https://bianet.org/biamag/tarih/185024-en-buyuk-tehlike-irkcilik-brosuru-ustune

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Uçsuz bucaksız bir tarla

SONRAKİ HABER

Holigarşiden son dakika golü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa