Bir uğursuz küre ya da işte hendek işte Katar!
Katar krizi ve Türkiye’nin Ortadoğu politikasını Nuray Sancar yazdı.

Nuray SANCAR
İki elleriyle sıvazladıkları küreye dünyanın üç vakitlik geleceğini dikte ettiren üç şeytani bedenin, adına Kılıç Dansı denen ritmik salınımından sonra Ortadoğu’daki yeni dönemin başlangıcını müjdeleyen ayin tamamlanmış oldu. Malını satıp haracını cebine atan Trump lordunun mehter marşıyla ayrıldığı Ortadoğu’da bu ayinle başlayan cadı avının kurbanı “bir gece ansızın” ablukaya alınan Katar oluverdi.
Ortadoğu’nun Game Of The Thrones’unda da eski dostlar aniden düşman olabilir, birbirine bir türlü kavuşamayan müttefikler olayların akışının kesiştiği bir noktada bir araya gelebilirler ve kralın tartışılmaz iktidarının tesisi için can attıkları pozisyonu nihayet elde edebilirler. Bir zamanlar Ortadoğu’nun bütün pis işlerine birlikte imza atmaktan imtina etmeyen Suudi-Katar ikizleri, Mısır darbesinden sonra ayrılmaya başlayan yollarını görünürde ayrı ayrı kamplarda tamamladılar. İhvansız Mısır ise Suud Krallığı ile kaderini birleştirdi.
Amerikan politikalarının son zamanlardaki ne şiş yansın ne kebap pozisyonundan zerrece haz etmeyen, kâr-zarar hesabında sonraya bırakılan bakiyelerden hoşlanmayan; tüccar kesinliğiyle oynak Amerikan pragmatizmini bile dumura uğratan gelmiş geçmiş en nobran başkanlardan Trump o küre üzerinde Mısır, Suudi Arabistan ve emperyalizm arasındaki ilişkileri mız mız aksak ritminden çıkarmayı başardı. Bu kürenin aurasının sinerjisine, üçlü çekirdeğe doğru biat koşusuna geçen, sayısı 10’u geçmiş ülkeyi de dahil etmesi kısa günün karı sayılmazdı. Doğrusu bu kadar çalkantılı bölgede sihirli küreyi kurmak epey uğraştırmıştı; Arada Arap ayaklanmaları, Mısır darbesi, Suriye ve Yemen savaşı, Rus müdahalesi, İran’a notalar, Kürtlerin sallantılı statükosu, Hamas manifeistosu gibi bir dizi denge bozan olgu ve faktör varken kısa zamanda bozulacak gibi görünmeyen, iyi kötü bir kesinliğin hayalini bile kurmak kolay değildi.
TÜRKİYE VE BİR O YANA BİR BU YANA SAVRULUŞ
Muhtemelen ve başka koşullarda Türkiye bu kürenin etrafında kurulu çekirdeğe dahil olmayı isterdi. Ne var ki Ortadoğu’daki politik rezonanslar sırasında bir o yana bir bu yana savrulur, bir Rusya’yı ABD’ye bir ötekini berikine, bir vekalet savaşçısını ötekine tercih eder, ya “Vaypiji” ya ben derken, Esad’lı mı Esad’sız mı karar veremezken atı alan Körfez’i geçmişti işte.
Ne yardan ne serden vazgeçememe halinin, Suud ile Katar arasında, insanı yağmurda ihramsız bırakacağı akla gelir miydi pek? Gelmezdi! Tabii şu “tesis” meselesi olmasa. Üçlü resmin bir yanına, hesapta eski Osmanlının torunu kontenjanından dahil olmak da vardı ihtimaller arasında. Gerçekte ise, ortada Katar’dan gelen sıcak paranın, oraya yapılan yatırımların, bir küreden değil ama helikopter penceresinden bakılıp seçilerek bol para karşılığı pazarlanmış arazilerin, çayın çorbanın hatırı vardı. Bu hatra binaen Suud petrodoları ve jeostratejik gücü arasında ancak beyhude bir arabuluculuk misyonu üstlenebilmişti Türkiye. Bu rolü ona veren olmadığı halde.
ORTADOĞU HAYT HUYTLA YÖNETİLEMİYOR
Bundan birkaç yıl önceki dış politikada stratejik derinliğin temel kavramlarından biri olarak sık sık telaffuz edilen oyun kuruculuk, Türkiye’nin yakın çıkarları için tarihten ve aktüelden gelen fırsatları kullanarak Ortadoğu’da bir iktisadi ve siyasi güç olmayı içeriyordu. Bir değil birçok gece “ansızın” yapılan çeşitli hamleler ve karşı hamleler Türkiye’yi ancak o oyunun dışına atmaya yaradı. Şimdi aynı siyasi irade “Ortada bir oyun var ama anlayamıyoruz” noktasında arada kalma haline bir ifade bulmaya çalışıyor. Bu da Ortadoğu’ya yakışan bir ruh halidir aslında; başına gelen hiçbir şeyin sorumluluğunu üstlenmemek, ortaya çıkan sonuçlardan dersler çıkarmamak, sürekli arkasından oyun çevirildiğini zannetmek ve böylece her zaman sütten çıkmış ak kaşık kıvamında dolaşabilme becerisi gösterebilmek… Ama Ortadoğu’nun kurtlar sofrasındaki güç ilişkileri içerisi gibi hayt huytla yönetilemiyor. Oralarda “haddini bilmeyen ve işine bakmayanlar”a bedel de ödenir, insan onlar tarafından terbiye de edilir.
Şimdi Ortadoğu Sünni aleminin bir ümmet oluşturduğu masalına maruz kalan, Müslümanların kardeşliğine inandırılan “seçmen” yurttaşlara yönelik bir argüman sıkıntısı da doğdu. Suudi Arabistan’dan, Mısır’a, Libya’ya kadar bütün Müslümanların yazgısının kardeşliğe nakşedildiğini iddia etmek o kadar kolay değil. Müslümanlık üzerinden oyun kuruculuk iddiasının içerdeki karşılığı artık o kadar prim getiremeyebilir. Katar gerilimi dış politikayı iyice açıklanamaz hale getirirken Türkiye’nin dışında kaldığı (belki şimdilik) Sünni Hilal’in kendisi nereden baksan tutarsızlık haline geldi. Halbuki iyi kötü bir işe yarıyordu bu. Şimdi tesis probleminden anlamayan sade Müslümanın bu Sünni dünyanın ortak çıkarları, ortak yazgısı konusunda soracağı çok soru var. Sonuçta Rabia Türk tipi Anayasaya tercüme edilen bir iç birlik meselesi olarak tercüme edilse de Müslüman kardeşliğine gönderme yapmaya devam ediyor.
İşte Katar işte küre, ya gidersin ya kalırsın ikileminde kalan Türkiye Hükümetinin işi zor. Zeytinliklerin yağma yasasını, olanca muhalefete karşın “zeytin mi önemli tesis” mi diyerek savunan Başbakanın mantığından tevil yoluyla “para mı önemli ümmet mi” noktasına gelmek de var. Ama belki de emperyalizmin evreninde ve Ortadoğu cangılında paylaşım ve hegemonya savaşlarını kamufle etmek için kullanılan mana dünyasına ait ifadelerin çok uzun ömrü olmaz. Bir bakmışız bir gece ansızın Katar hizaya gelmiş, Türkiye küreye yanaşmış! Her an her şey mümkün. Türkiye ümmet hesabında şaşmış görünse de Ortadoğu kapısı “geçmişim terbiyeden, almışım ders” diye kürenin ışığına koşacak Murtazalara elbette açık. Ama Murtazalık iyi bir şey değil, bilindiği üzere.
Eğer bu süreçten bir ders çıkarılacaksa, ki inşallah olur; Ortadoğu’daki çatışmalardan uzak durmak, üçün beşin hesabıyla, tesis aşkına komşulara atar yapmamak, emperyalistlerin ve uydularının değil halkların gönlünü kazanacak politikaları inşa etmek, bölge barışı için çabalamak en hayırlısı olacak. Bir de böyle bir yüksek strateji denemek de fayda var. O uğursuz küreden bölgeye de bize de fayda yok.
Evrensel'i Takip Et