08 Temmuz 2012 12:26

Sessiz kalırsan bir dahaki sefere ölen sen olacaksın!

“Başkası anlattığında hikaye gibi, masal gibi geliyor. Yaşamak bambaşka. Arkadaşının hemen yanı başında paramparça olarak can vermesi, bunu görmek… Anlatılır gibi değil.” Kadir Seyhan 5 Nisan 2012 tarihinde Ada Tersanesi’nde 2 işçinin ölümüyle sonuçlanan patlamayı böyle anlatıyor.Patlamadan bu yana ay

Sessiz kalırsan bir dahaki sefere ölen sen olacaksın!
Paylaş
Muzaffer Özkurt

Patlamadan bu yana aylar geçmesine rağmen ne maddi ne manevi olarak kendini toparlayabilmiş değil. Bunun en önemli nedeni iş cinayetine bizzat tanıklık etmiş olması. Bir diğer nedeni ise ölümler sonrası yaşananlar. Kendi deyimiyle yaşanan vicdansızlık.

SENİ BENİ DÜŞÜNEN YOK!

Tersanede tavcı (gemi sacında meydana gelen bombeleri, eğrilikleri oksijen kaynağı ve suyla düzelten usta) olarak çalışan Seyhan, kaza günü bir usta ve bir yardımcısından oluşan ikişer ekip halinde çalıştıklarını anlattı. Kendi yardımcısı Ali Sağdıç’ın öğle yemeğinden sonra yanına biraz geç geldiğini söyleyen Seyhan “Çok iyi anlaşırdık. Benden daha yaşlıydı. Geminin üzerine filan çıktığımızda onu bir yere göndermez, bir şey lazımsa yorulmasın diye ben gidip alırdım. O gün de geç gelmesinin nedeni üzerine oturmamız için iki teneke bulmuş. ‘Seni beni düşünen yok’ demişti bana. O sırada cep telefonuna mesaj geldi. Telefon eşinin üzerineymiş ve o gün eşinin doğum günü olduğu için Turkcell kutlama mesajı atmış. ‘Bana gösterdi. Eve giderken 1 liralık çiçek alırım’ dedi. ‘Zaten para yok geçinemiyoruz’ diye yakınıyordu. Böyle konuşa konuşa iş yapacağımız yere geldik.”

Takımları da geminin altına doğru getirdiklerini ancak tam içeri girerken telefonunun çaldığını dile getiren Seyhan, bunun üzerine içeri girmeden doğrulduğunu ve telefon görüşmesini yaptığını söyledi. Telefon görüşmesi bitince geminin altına girmek üzere eğileceği sırada büyük bir basınç hissetmiş. Basınç onu 5-6 metre uzağa fırlatmış. Basınç ve bacağına çarpan bir şeyin etkisiyle tulumu yırtılmış. Ne olduğunu anlamadan panikle alanın dışına çıkmış. Sonra başta yardımcısı olmak üzere içerideki arkadaşlarını merak ettiği için içeri dalmış.

PARAMPARÇA BEDENLER

İçeride korkunç bir manzarayla karşılaşmış: “Aman ya rabbi, bir şey var ama insana benzemiyor. Sonra bir baktım ki yanmış bir şey. Bu nereden geldi derken dışarı çıkmış bağırsakları gördüm. O zaman anladım bu insan ama yanmış. Biraz gittim bir kol, biraz daha gittim bir kol daha. Sonra anladım ki bana çarpan ve tulumumu yırtan şey kolmuş. Sonra biraz daha gittim geminin altına baktım yanmış erimiş bir ceset daha. Tanınacak bir tarafı kalmamıştı. Ama dişlerinden onun benim yardımcım Ali Sağdıç olduğunu anladım. Dışarıdaki de diğer ustanın yardımcısı Recep Özdağ’dı. Onu çok tanımıyordum. O da emekliymiş. Daha önce montajda yardımcılık yapıyormuş. O gün tavcı yardımcısı olarak ilk günüydü. Basınç onu, geminin altından parçalayarak dışarı atmış.” O gün savcı ve emniyet amiri hemen olay yerine gelmiş. O da “Ne oldu?​” ve “Kim sorumlu?​” sorularına tüm gerçekliğiyle yanıt vermiş.

GAZ ÖLÇÜMÜ YAPILMADI

İşyerinin kendisi için doktordan randevu aldığını ve 11 Nisan’da hastaneye gittiğini ifade eden Seyhan, 10+10+34 olmak üzere 54 gün rapor almış. O sırada çalışma bakanlığı müfettişlerinin aradığını ve 2 Mayıs’ta işyerine gelmesini istediklerini aktaran Seyhan “İşyerine gittim bir süre sonra müfettişler geldi. Beni çağırdılar ve sormaya başladılar. Sabah gaz ölçümü yapıldı mı? Yok. Öğle? Yok. Peki hiç gaz ölçümü yapıldı mı? Hiç görmedim? İş güvenliği eğitimi verildi mi? Bana verilmedi, verildiğini de görmedim Bunların hepsini anlattım” diye konuştu.

BEN GRİP Mİ OLDUM?

İş kazasından sonra kendini toplayamadığını dile getiren Seyhan, şöyle devam etti: “Hele ilk gün akşam ağlamaktan krize girdim. Beni Pendik’te hastaneye götürüp ilaç verdiler. 15-20 gün zaten hiç uyuyamadım. Hep yardımcım gözümün önünde. Bana ‘Beni niye kurtarmadın’ diye sesleniyor. Yardımcımın cenazesine gittim, dönüşte arabaya binemedim. Yardımcımı orada bırakamadım. Sonra; 1.5 saat yürüyüp eve geldim ama yine de kendime gelemedim. 2 yaşında kızım, 10 yaşında oğlum var. Ancak 10 gün sonra evde kızımı fark edebildim. Eşime dedim ki; bu kız ne kadar büyümüş. Bana ‘Her gün görüyordun ya’ dedi. Ama görmüyormuşum. Çoğu kez bunları yaşayacağıma ben ölseydim diyorum.”
Yaşadığı travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle kimi zaman çocuklara sert davrandığını küçük bir gürültüye bile tahammül edemez hale geldiğini söyleyen Seyhan, evde huzurunun kalmadığını söyledi. Kazadan sonra bir de içine korku girdiğini ifade eden Seyhan, şöyle devam etti: “Bu şöyle bir korku. Yüreğim ağzıma geliyor. Mesela gece yarısı anneme bir şey mi oldu diye geliyor aklıma, kalkıp onların evine gidip bakıyorum. Bu sürekli oluyor. Kalbim sıkışıyor sonra vücudum uyuşmaya başlıyor. Müfettişlerin çağırdığı gün tersanedeki patlama yerine gittiğimde de midem bulandı, başım dönmeye başladı. Hemen uzaklaştım oradan.”

Bunlardan dolayı hastaneye gitmiş. 10+10+34 olmak üzere 54 gün rapor vermişler. İlaç tedavisine başlamışlar. Ama hiçbir raporda yaşadıkları iş kazası diye geçmiyormuş, tersane de bunu kabul etmiyormuş. Gerekçe olarak ise hastaneye ilk olarak kazadan sonra, 11 Nisan’da gitmesi gösteriliyormuş. Kadir Seyhan buna da tepkili: “Randevuyu alan işyeri, ben değilim ki. Ayrıca anlamadım ki ben grip mi oldum? Bronşit mi oldum? Top oynarken ayağımı mı kırdım? Bu iş kazası değilse bana ne oldu o zaman?​”

MADDİ OLARAK ÇÖKTÜM

İşyerinde aylık 1300 lira almasına karşın kayıtlarda 900 lira geçtiğini bu nedenle SGK’nın ona 460 lira ödediğini dile getiren Seyhan, “Bunun için işyerine itiraz ettim. Bir defa aslında hakkım olan aradaki farkı, 360 lirayı ödediler. Ama bir daha da vermediler. İsteyince ‘Yüzlerce kişinin psikolojisi bozuk hepsine para mı vereceğiz?​’ dediler. Kiramı veremiyorum, ev sahibi istiyor. Bakkal ‘borcunu öde’ diyor. Zaten bu sıkışıklık nedeniyle herkes patronların verdiği üç beş kuruş parayı alıp çekiliyor, dava açmıyor tersanede. Ama ben ne kadar sıkışırsam sıkışayım vazgeçmem, kişiliğimi parayla satmam” diye konuştu. Eksiklikleri söylemek için herkese doğruları anlattığını, bir de Ankara’da İstanbul Milletvekili Levent Tüzel’le birlikte Mecliste basın toplantısı düzenlediklerini dile getiren Seyhan, bunları bir daha işçi ölmesin diye yaptığını söyledi. Bunları yaptığı için tersanenin, hatta iş arkadaşlarının işsiz kalırız korkusuyla kendisine sırt çevirdiğini söyleyen Seyhan “Eşim de korkuyor. Hem sağlığım için hem de başıma ‘başka işler gelebilir’ diye endişe ediyor” dedi.

DAVA AÇACAĞIM AMA…

Kazanın ardından işçilere yaptırılan açıklamalarla suçun kendi üzerine atılmaya çalışıldığını söyleyen Seyhan “Ama başaramazlar. Kazanın olduğu gün müfettişler fotoğrafını çekmiş. İşin tekniğini bilenler için de bu çok açık. Ne benim ne de yardımcımın bir ihmali ya da hatası yok bu patlamada” diye konuştu. Ada Tersanesi’ne 100 bin liralık dava açacağını dile getiren Kadir Seyhan, bu konuda da dertli: “Yasa değişmiş. Dava açabilmek için peşin para istiyorlar. 100 bin lira için 2500 lira masraf vermem gerekiyor. Ben bu parayı nasıl bulayım. Bulsam bile çocuğumun rızkından kesip mi vereyim bu parayı? Ama bir şekilde denkleştirip açacağım davayı.” Başka bir tanıdık avukatın aslında daha fazla tazminat isteyebileceğini söylediğini aktaran Seyhan, 2500 lirayı bulamadığını 4-5 bin lirayı hiç bulamayacağını anlattı.

İŞÇİLER BİRLİK OLMALI

Tersanede durmayan ölümlere geliyor söz. İşçilerin işsiz kalma korkusu yaşadığı için hareket edemediğini dile getiren Seyhan, işçilere 3 maymunun (görmedim, duymadım, bilmiyorum) oynatıldığını kaydetti ve şunları söyledi: “Ben de sessiz kalsaydım. Tersanenin istediklerini söyleseydim diğerleri gibi. Bana böyle bir tavır gösterilmeyeceğini, maddi olarak da böyle zorluk yaşamayacağımı biliyorum. Ama buna razı olamam. Benim vicdanım rahat. Ölümlerde hiçbir kusurum yok. Gerçeği anlatmak için de elimden geleni yaptım.”

Ölümlerin engellenmesinin tek yolunun işçilerin birliğinden geçtiğine dikkat çeken Seyhan “Orada iki işçi öldü. En az üç beş gün yas tutulmalıydı. Ama ertesi gün iş devam etti. Hayat devam ediyor diye ertesi gün işe başlarsan yarın sen de öleceksin! Sessiz kalırsan bir daha ki sefere ölen sen olacaksın! İşçiler bilinçli olmalı. Hakkını aramayı bilmeli” diye konuştu. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

DAY-MER Festivali’nde HDK konuşuldu

SONRAKİ HABER

Başbakan’ın baba ocağına da HES

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa