15 Haziran 2017 00:13

Bir merak serüveni

Ertuğ Uçar, Can Yayınları’ndan çıkan ‘Woolf’un İzinde’ ve ‘Gece Yolculuğu’ kitaplarını Evrensel'e değerlendirdi.

Paylaş

Eylem AYDOĞDU

Ertuğ Uçar’ın Can Yayınları’ndan çıkan ‘Woolf’un İzinde’ ve ‘Gece Yolculuğu’ kitapları üzerine yaptığımız söyleşide Uçar bizi merakıyla birlikte ağırladı.

‘Hiçbir özel yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım’ demiş Albert Einstein, başka bir özelliğin olmasına gerek de yokmuş ki; yetenek ve merak kavramlarını eşleştirmiş. Çocukluğumuzdan beri duyduğumuz, hatta şimdinin çocuklarına da öğütlediğimiz bir duygudur merak. Bir merakınız olur, alır onu yola çıkarsınız, bir gün sizi bir sahafın kokusuyla tanıştırır, bir başka gün yabancısı olduğunuz bir ülkenin kasabasında kendinizi bulursunuz. Başka başka insanların meraklarıyla kendi merakınız el ele tutuşmuştur artık; bir ormanda bir fenerin siren sesini birlikte dinler hale gelirsiniz. Tıpkı okul yıllarından bu yana deniz fenerlerine olan merakının arkasından giden ve asıl mesleği mimarlık olup son on yılda, merakı sayesinde edebiyata ‘Rüya Arızaları (2006), Yalnızlığın 17 Türü (2008), Dünyayı Seyretmek İçin Bir Yer(2010), Ormanda Kaybolmak (2014), Bir Çift Ayak (2016), Woolf’un İzinde (2017) Gece Yolculuğu (2017)’ kitaplarını kazandırmış Ertuğ Uçar gibi... 

‘FENER MERAKIM BENİ YAZAR YAPTI’

Sizdeki yazma isteği düğmesine basan şeyi öğrenebilir miyiz?

Aslında eğitimimi mimarlık üzerine yaptım ve okuldan mezun olduğumdan beri de mesleğime devam ediyorum. İçimdeki yazma isteği düğmesine basan şey de; merakımdı. Bir merakın peşinden giderken, toplam yedi kitap yazmış oldum. Son iki kitabımda ‘Woolf’un İzinde’ yazma serüvenimi kısmen anlattığım bir kitap oldu. Diğer kitabım ise ‘Gece Yolculuğu’ adı ile çıkardığım öykü kitabım.

Merakınız nedir?

Üniversite zamanımdan beri deniz fenerleri ilgimi çekmiştir. Giderdim fotoğraflarını çekerdim, onlarla ilgili kitaplar arardım. Zamanla içimde bir iddiaya dönüştü merakım. Ülkede deniz fenerleriyle ilgili ne varsa bilmek isteme arzusu çoğaldı. Araştırmalarımın birikimi ile yazmaya yöneldim. Yedi kitabım içinde üç kitabım fenerle ilgili, ‘Gece Yolculuğu’nu da bir tekrar kitap olarak düşünürsek, dört kitabım var diyebiliriz. Fener merakım beni yazar yaptı.

Fenerlerden bahsederken Virginia Woolf okuru ile karşılaşıyoruz. Ama siz öyle herhangi bir Woolf okuru değilsiniz....

On yıldır yazıyorum; fakat biri bana beş sene önce ‘Sen bir gün yazdığın kitaba Woolf’un İzinde ismini vereceksin’ deseydi inanmazdım. Şu an oluşturduğum bağlantıyı o zaman düşünemezdim. 

Nedir o bağlantı?

Yine deniz fenerlerinin sayesinde kurulmuş bir bağlantı tabii ki... Bir kitabının fonu sayılabilecek kadar az bir yerde yer alan deniz feneri ile yolumuz kesişti. Benim için öyle bir şey oldu ki; ben Virginia Woolf’un ‘To The Lighthouse’ kitabını o kadar çok sevdim ki; sonunda yazdığım kitaba ismini verdim. Hatta Woolf’un İzinde kitabımı okuyan birileri, özellikle Virginia Woolf okumamış okurlar ‘Acaba merak edip okurlar mı?’

‘RÜYA GÖREBİLEN HERKES YARATICIDIR’

‘Woolf’un İzinde’ kitabınızda ‘En yalnız fener İstanbul’daki Ahırkapı feneridir’ demişsiniz.

Türkiye’de bir çok fenere gittim. Fenerler çok güzel noktalarda olur doğal olarak, olabildiğince denizi panoramik görebilecek yerlere yerleştirirler. Ve siz o fenerleri olması gerektiği yerde gördüğünüzde bir yalnızlık duygusu gelmez insana. Ahırkapı’nın yalnızlığı şehrin içinde olması. Doğanın içinde o kalabalıkta yalnızlığından kurtuluyormuş gibi duruyordu. Fenerlerin yapı olarak yakıştığı yerler burunlardır veya deniz ortasında olmalıdır. Şehrin içindeki fener kaybolur, tıpkı Ahırkapı’nın kaybolduğu gibi, aslında ait olmadığı yerde olduğu için yalnız...

Bir diğer kitabınız olan ‘Gece Yolculuğu’, ‘ rüya’ temasıyla yazılmış öyküleri içeriyor. Fener ve rüyayı ele alırsak hep bir gece var kaleminizde.

Biraz daha sessizlik, biraz daha ıssızlık, ikisi de bazen görmek istemediklerinizi kapatıyor, bazen de kurtarıcı oluyor. Eskiden beri çok detaylı olmamakla beraber hatırladığım rüyalar için küçük bir not defteri tutarım. Rüya mekanizması hep ilgimi çekmiştir. Dünyada bir yaratıcılıktan bahsedilir; bence rüya görebilen herkes yaratıcıdır. Tekinsiz bir makine rüyalar. Bugüne dek yaşadıklarımızı ve düşündüklerimizi farklı farklı kurgulayıp sahneye koyma halidir. Onlarla ilgili öykü yazmam da o mekanizmayı çözmeye çalışmak istememden kaynaklanıyor. Bizi temizleyen bir mekanizmadır rüyalar.

‘Gece Yolculuğu’nda öykü geçişlerinde ‘rüya falları’ olarak nitelendirdiğiniz cümleleriniz var, nedir rüya falları?

Bugün yaşadığın bir olaya bakarak “Gece göreceğim rüyayı tahmin edebilir miyim?” duygusuyla ters köşeden bakarak yazmak istedim. Yani geçmişinde ne yaşadığına dair rüyalar üzerine yapılan yorumlara karşı ‘Bugün yaşadıklarını anlat akşamki rüyanı ben sana söyleyeyim’ diyor rüya falları... 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

HDP Dersim Milletvekili Alican Önlü: Vali talimat verdi

SONRAKİ HABER

İş güvencesi üzerine

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa