Berberoğlu kararı hukuk güvenliğinin kalmadığını gösteriyor
Cumhuriyet Gazetesi’nin tutuklu avukatları Bülent Utku, Akın Atalat ve Mustafa Kemal Güngör’e destek için başlatılan Adalet Nöbeti'ne devam edildi.
Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan Cumhuriyet Gazetesi’nin avukatları Bülent Utku, Akın Atalat ve Mustafa Kemal Güngör’e destek olmak için meslektaşları tarafından başlatılan Adalet Nöbeti'ne 11. haftasında devam edildi. Nöbetin ardından basın açıklaması yapan avukatlar, CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında verilen tutuklanma kararını, hukuk güvenliğinin kalmadığının turnusol kağıdı olarak değerlendirdi.
Çeşitli avukat örgütleri tarafından başlatılan nöbet, "demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere, hukuk devletine sahip çıkmak, OHAL’e ve tüm hukuksuzluklara dur demek için" 11 haftadır devam ediyor. Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi C kapısı girişindeki Themis heykelin önünde tutulan “Adalet Nöbeti”nin ardından adliye önünde basın açıklaması yapıldı.
‘HUKUK DERİN YARALAR ALDI’
Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, sosyal ve demokratik bir hukuk devleti olarak tanımlandığının altını çizen Avukat Başar Yaltı, son dönemde yaşanan örneklere değinerek hukuk devletinin derin yaralar aldığına dikkat çekti. CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanması ile yargı sistemini, hukuk sistemini ve toplumun vicdanını yaralayan bir karar verildiğini kaydeden Yaltı, “Maalesef mahkemeler ve yargı sistemi artık tek bir otoriteden emir almasa bile onun isteklerine göre kendini hizaya getiren bir tutum ve duruş içerisindedir. Nasıl ki en kötü sansür otosansür ise yargı sisteminde de mahkemeler ve yargıçlar otoritenin ve siyasal iktidarın istek ve arzularının nasıl olabileceğini değerlendirerek kendilerini ona göre yönlendirip kararlarını da o şekilde vermeye başladılar. Bu, toplumun vicdanını yaralamakta, toplum vicdanını kanatmaktadır” dedi.
‘OTORİTER SİSTEM YERLEŞİYOR’
Toplumdan herhangi bir kişiye yapılan bir haksızlığın toplumun tamamına yöneltilmiş bir tehdit olduğunu belirten Yaltı, “Bu tehdit o noktalara geldi ki bugün milletvekillerini de gazetecileri de muhalif kesimlerin önde gelen isimlerini ayırmaksızın cezaevine göndermekten hiç çekinmiyor. Bunun mesajı şudur: ‘Toplum sussun, korksun, sesini hiç çıkarmasın.’ Bunun adı da otoriter bir sistemin yerleşmesidir. Maalesef Türkiye'de bu yaşanmaktadır” diye konuştu. Yaltı bu süreçte avukatlara ve toplumdaki herbir bireye düşen görevin ise “cesaret” olduğunu söyledi. Avukatlık Kanunu’nda yapılacak değişikliğe ilişkin meclise tasarı sunulduğunu aktaran Yaltı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bakın uçurumun kenarına gelmiş bir ülke haline döndük. Dolayısıyla uçurumun kenarına gelmiş birisi için tekbir çıkış yolu vardır, o da cesur olmak. Avukatlık Kanunu’nda yapılacak değişiklikle halkın yargıdaki tek güvencesi, tek sözcüsü, adil yargılamanın tek güvencesi olan avukatların hak ve yetkilerini kısıtlamaya çalışıyorlar. Buna karşı da 11 haftadır sürdürüldüğü gibi savunma nöbetleri direncimizi ve tepkimizi çoğalarak göstermeye ihtiyaç vardır.”
‘HUKUK GÜVENLİĞİ KALMADI’
Avukat Bahri Belen ise yaşananların ülkede hukuk güvenliğinin kalmadığının tablosu niteliğinde olduğuna dikkat çekti. Türkiye’de yargıçlar, savcılar, diğer kamu görevlileri ve hatta güvenlik görevlileri için hukuk güvenliği kalmadığını vurgulayan Belen, “Başta devletin bütün kurumlarının ve yargı kurumlarının yasaya ve hukuka uyması gerektiğini söyledik. Gidişatın bırakın hukuk devleti, yasa devletine bile sığmadığını söyledik. Bugün avukatlar tarafından 11. yapılan Adalet Nöbeti, Türkiye'de ana muhalefet partisi başkanının da başını çektiği yeni bir adalet ihtiyacı talebi ve yürüyüşüne dönüşmüştür” dedi.
‘HUKUK GÜVENLİĞİ HERKES İÇİN ELZEMDİR’
“Adalet mülkün temelidir” lafının Osmanlı’dan gelen bir laf olduğunu hatırlatan Belen, mülk kelimesinin Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları anlamına geldiğini ve imparatorluk sınırları içinde adalet yoksa bu sınırların korunamayacağını ifade ettiğini anlattı. Belen, “Adalet ve hukuk güvenliği sadece yurttaşların değil, bütün yönetenlerin ve yönetilenlerin ihtiyacıdır. Berberoğlu’na verilen tutuklamayla gerçekten adalet için turnusol kağıdı olan bir karar verilmiştir. Sebebi şu, MİT Tırları dosyanın içinde Can Dündar ve Erdem Gül’ün Cumhuriyet gazetesinde yazdığı haberlerin ve sonuçta bu haberlerin kaynağının hiçbir zaman Berberoğlu'na ait olduğu ispatlanmamıştır. Bir diğer sebep bu ülkedeki yargının tepesindeki Anayasa Mahkemesi’nin Dündar ve Gül’ün haberleri basın ve ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirmesine rağmen Berberoğlu'na müebbet hapis cezası verildi. Bu tutuklama kararı, bu ülkede başta yöneticiler dahil olmak üzere bütün kamu görevlileri ve yurttaşların hukuk güvenliğinin kalmadığının turnusol kağıdıdır. Yöneticilere ve yönetenlere bir kere daha hukuk güvenliği hem sizin hem yurttaş için elzemdir, aksi halde mülkün temelini adaleti yok ederek koruyamazsınız diyorum” diyerek sözlerini sonlandırdı. (İstanbul/EVRENSEL)