15 Haziran 2017 13:39

İzmir’in Deprem Master Planı bilimsel geçerliliğini yitirdi

Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi son yaşanan depreme ilişkin bir rapor yayınladı.

Paylaş

İzmir Karaburun açıklarında 12 Haziran’da meydana gelen depremle ilgili, Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DEÜ-DAUM) Müdürü ve TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Elemanları bir rapor hazırladı.

Raporda, Karaburun açıkları ile Midilli Adası arasında meydana gelen Midilli Depremine kaynaklık eden fay ile bu fayın çevresindeki Ege kıyılarında şimdiye kadar meydana gelen depremler konusunda bilgiler verilerek, en yakın konumda bulunan İzmir ve Manisa illerinde deprem zararlarını en aza indirmek için yapılması gereken çalışmalar anlatıldı.  

B.Ü. Kandilli Rasathanesi ve D.A.E. Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi, AFAD - Deprem Dairesi Başkanlığı ile uluslararası sismoloji istasyonları ve konuyla ilgili yayınlanmış makalelerin verileri kullanılarak hazırlanan raporda, depremin İzmir, Denizli, Uşak, Aydın, Balıkesir, Eskişehir, İstanbul ve civar illerde hissedildiği, büyüklüğünün Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’ne göre 6.2, derinliğinin 6.96 km olduğu belirtildi.

İZMİR-EDREMİT ARASI SİSMİK AKTİVİTELER İZLENMELİ

Midilli adasında 1 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan depremin normal fay niteliği taşıyan Midilli Fayı üzerinde meydana geldiği belirtilirken, ana şoktan sonra aynı bölgede en büyüğü 4.9 olan 200’ün üzerinde artçı deprem meydana geldiği ve Midilli fay zonu üzerinde gerçekleşmiş en büyük deprem olduğu belirtildi.

Raporda Midilli’nin güneyindeki bu diri fayların varlığının 1990’lı yılların başından beri bilindiği kaydedildi.

Bu fay zonunun, Şubat’ta meydana gelen Çanakkale-Ayvacık depremlerine neden olan fay ile Nisan ve Mayıs aylarında meydana gelen Manisa depremlerine kaynaklık eden faylar arasında uzanım sunan ve çok sayıda fay segmentinden oluşan diri bir fay zonu olduğu belirtildi.

Bu fay zonunun bölgede oluşacak önemli depremlere kaynaklık edeceğinin ifade edildiği raporda, İzmir ile Edremit arasındaki sahil şeridi boyunca diri fayların sismik aktivitelerinin sürekli izlenmesi, kent ölçeğinde haritalanması, geçmişte hangi depremlere kaynaklık ettiğinin ortaya konması ve deprem tekrarlama periyotlarının saptanmasının deprem tehlike analiz çalışmaları açısından son derece önemli olduğu vurgulandı.

Bölgede devam eden sismik etkinlik nedeniyle oluşacak olan artçı depremler nedeniyle, özellikle alüvyal zemin üzerindeki yerleşimlerde ana şok nedeniyle hasar gören binaların AFAD yetkililerine başvurulmadan kullanılmaması gerektiği ifade edildi.

‘EGE’DE 7.2 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM ÜRETECEK FAYLAR VAR’

Günümüz teknolojisi ile olası bir depreme dayanıklı yapı yapmanın veya çürük zemini iyileştirmenin mümkün olduğunun ifade edildiği raporda, “Fakat diri fay zonu üzerindeki hali hazırdaki yapılaşmaların olası bir depremde zarar görmemesi konusunda bilimsel/teknolojik gelişmeler henüz yetersizdir. Buna karşın, Ege kıyılarının kara bölümünde ve Ege denizi içinde büyüklüğü 7.2’ye varan büyüklükte deprem üretecek diri faylar bulunmaktadır. Bu fayların bir kısmı Ege Denizi içinde (Midilli Fayı gibi) ve fakat önemli bir bölümü karadadır ve İzmir, Balıkesir, Aydın, Manisa gibi illerin kent merkezilerinin içinden geçmektedir. Bu nedenle içinden diri fayların geçtiği bu kent merkezlerindeki diri faylar 1/1000 ölçeğinde haritalanmalı ve kent jeolojisi çalışmalarına gereken önem verilmelidir. Bu kapsamda İzmir Fayı, Balıkesir Fayı ve Manisa Fayı gibi kent merkezinden geçen fay zonları içinde kalan bina/yapı envanteri ortaya çıkarılmalı ve bu yapılardan, özellikle yoğun nüfusun barındığı okul, hastane ve üniversite gibi yerleşimlerin olası bir depremdeki etkilenme derecesini belirlemek üzere bina/yapı performans analizleri yapılmalıdır” denildi.

Bu kapsamda DEÜ-DAUM olarak “İzmir İli Yerleşim Alanından Geçen Diri Fayların Paleosismolojisi” adlı bir projenin TÜBİTAK’a sunulduğu dile getirilerek, “Söz konusu proje tamamlandığında İzmir ilindeki diri faylar kent ölçeğinde haritalanacak, geçmişte hangi depremlere kaynaklık ettikleri ortaya konacak ve deprem tekrarlama periyotları saptanacaktır. Böylece İzmir ili özelinde hangi fayın ne zaman yıkıcı deprem üretebileceği konusunda deprem öncesinde bilimsel veriler sağlanmış olaraktır. Bu konu deprem tehlike/risk analiz çalışmaları açısından son derece önemlidir” denildi.

‘RADIUS PROJESİ BİLİMSEL GEÇERLİLİĞİNİ YİTİRDİ’

İzmir özelinde 1998-2000 yıllarında RADIUS Projesi kapsamında İzmir’in Deprem Master Planı’nın oluşturulduğu belirtilerek, bu plan kapsamında belirli çalışmaların gerçekleştirildiği fakat, projede kullanılan bilimsel verilerin, 1999-Kocaeli-Düzce depremleri öncesindeki bilimsel verileri baz aldığı için geçen 17 yıllık süredeki bilimsel gelişmelerin bu raporda yer almadığı ifade edildi.

Bu nedenle RADİUS Projesi’nin bilimsel geçerliliğini yitirdiği, bu kapsamda, yeni bilimsel veriler ışığında İzmir, Manisa, Aydın, Balıkesir, Muğla ve Denizli gibi illerde Deprem senaryolarına dayalı Deprem Master Planlarının yapılması gerektiği ifade edildi. Raporda ayrıca şu öneriler yer aldı: “2000 yılından önce geliştirilen senaryolar, yeni bilimsel veriler ışığında yeniden revize edilmelidir. Bunun yanında, İzmir ilinin alüvyal zemini üzerinde yükselmeye başlayan çok katlı yapıların (Gökdelenlerin), olası bir deprem sırasındaki davranışlarını anlayabilmek için, bu tür yüksek yapılara sensörler yerleştirilmesi ve bu sensörlerin Resmi Merkez ve Kurumlarca sürekli olarak izlenmesi (monitoring) önem arz etmektedir.”(İzmir/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Direnişteki AKG işçilerine ziyarette 15-16 Haziran vurgusu

SONRAKİ HABER

Van'da iftara katılmayan belediye personeline soruşturma!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa