Açlık grevindeki Nuriye Gülmen cezaevinden mektup yazdı
Açlık grevi eylemi 100'üncü gününe giren Nuriye Gülmen cezaevinden gönderdiği mektubunda, sağlık durumuna ilişkin bilgiler paylaştı
Açlık grevi eylemi 100'üncü gününe giren Nuriye Gülmen cezaevinden gönderdiği mektubunda, sağlık durumuna ilişkin bilgiler paylaşarak, cezaevi idaresinin fotoğraf çektirme yasağına karşılık hücresinin resmini çizdi.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın tutuklu bulunduğu Sincan Cezaevi'nde sürdürdüğü açlık grevi eylemi 100'üncü gününe girdi. Daha önce gönderdiği mektubunda cezaevi yönetiminin fotoğraf çekmelerini engellediğini belirten Gülmen, dışarıya gönderdiği yeni mektubunda kaldığı hücrenin resmini çizdi. 4 sayfalık mektubun 11 Haziranda yazılmaya başlandığı ancak 12 Haziran’da sonlandığı anlaşılıyor.
Mektubun ilk sayfasının üst kısmında Kütahya’da direnen kadınların resmini kopya kağıdı ile çizdiğini aktaran Gülmen, mektubunun ilk sayfasında şu şiir dizelerine yer verdi:
11 Haziran
Nedir ki kuşatma gülüm
Bir dirhem bir karanlık
Bir gram demir ve duvar
Üç beş çelik çekirdek gerekçeli
Geçersiz yasalar olup olacağı hepsi bu
Oysa umut gülüm
Sonu başı görünmeyen bir deryadır
Damarlardan toprağa boşalan
Betimsiz bir kuvvettir direnç
Uçsuz bucaksız ovalar kadar geniş.
Şiirden sonra mektubuna başlayan Gülmen'in mektubunda şu ifadeler yer aldı:
UMUT BU SABAH DA BİZİMLEYDİ
“Bu gün açlık grevinin 95., tutsaklığın 19’uncu günü yine Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nden, C-1 hücresinden demir, beton, ve duvarların arasından açlığın koynundan; Gülbeyaz ve Seval hanımefendilerin refakatinden bildiriyorum efendim: Umut bu sabah da bizimleydi.”
Devamında hücresinin bir bölümünün resmini çizen ve çizdiği resme dair bilgiler veren Gülmen, mektubuna şöyle devam ediyor:
“Burası benim yattığım hücre, sizin için çizdim. (Umarım fotoğraf halinde görünür) Geçen hafta yazdığım mektupta fotoğraf meselesine son anda değinmiştim. Fotoğraf çekilmemize engel oluyorlar. Bende fotoğraf gönderemiyorsak resimde mi çizemiyoruz, dedim ve yukarıdaki şaheseri yaptım. Çok tatlı oldu bence eksikleri var ama. Kıyafet dolabını çizemedim bir onun altındaki rafları. Daha çok ayrıntıları çalıştım. İşte kalbimin içinde kimin olduğu gibi tatlı küçük ayrıntıları. Çarşamba'ya daha uzun yazacağım.
AĞRILARIM ŞİDDETLENDİ VE ARTTI
Dün kolumda ve boynumda çok şiddetli bir ağrı başladı. Yazı yazmak çok yoruyor. Bırakmak durumunda kaldım.
İddianame geldi Çarşamba postasına ayrıntılı yazarım. Faks ve mektuplarınız geldi, Merve mektubunu aldım. Yazabilecek miyim bilmiyorum ama sen bana yine yaz olur mu. Fotoğraf gönder çizimlerine bayıldım ve elbette seni özledim. Pınarcım faksın gelmedi, mektubunu aldım yenisini bekliyorum. O kadar hasretle bekledim ki mektubunu yenisi için çok bekletme.
Sağlık durumumdan bahsedip bitireyim. Ağrılarım çok şiddetlendi ve arttı. Bacaklarımda ve kollarımda karıncalanma iğne batması ve seyirme başladı. Hücre içinde tekerlekli sandalye istedik verdiler. 5-10 dakika havalandırmaya güneşe çıkıyorum.
HERKESE EN DİRENÇLİ SELAMLARIMI GÖNDERİYORUM
Mektubun başındaki çizim Kütahyalı kadınların fotoğrafından kopyayla çizildi. Seval ile birlikte yaptık. Cumhuriyetin 300 Kütahyalı haberinden aldık. Fotoğraf yanı başımda asılı duruyor. Her sabah uyandığımda meralarına sahip çıkan köylü kadınları görüyorum.
Unutmadan fotoğraf gönderiniz efendim mektuplarınızla beraber. Bir de direni ile ilgili haberleri yazıları röportajları. (bizim göremeyeceğimiz sosyal medyada kalanları) şimdiden teşekkürler.
Özlem, Ayla, Nurcihan abla, Narin abi fakslarınızı aldım. Sizi çok seviyorum. Mektuplarınızı bekliyorum. Herkese en dirençli selamlarımı gönderiyorum. Çarşamba'ya yine yazacağım.
Aynı gökyüzünün altından umut ve hasretle
Nuriye.” (DİHABER)
{{323729}}