Değinmeler
Benim bildiğim orası, kimsenin bilmediği, uğrayanının pek olmadığı yıllarda Cezayir Sokağı olmalıydı. Loş bir sokak. Belki bir kıraathanesi...
Adnan ÖZYALÇINER
İMGE BOMBARDIMANI
Şiirlerini imge bombardımanına tutarken ne demek istediğini, hiç düşündün mü/düşünüyor musun?
GERÇEK AĞBİLER
Düşünüyorum da biz iyi yazarlarla büyüdük. Sennur’la ben. Hepimiz. Bütün bir kuşak. Orhan ağbi (Orhan Kemal), Yaşar ağbi (Yaşar Kemal), Aziz ağbi (Aziz Nesin), Rıfat ağbi (Rıfat Ilgaz). Onlar bizim gerçek ağbilerimizdi.
ÖZGÜRLÜK
“Özgürlüğün elleri var” diyordu Oktay Rıfat. Özgürlüğün elleri varsa gözleri de var. Karanlığı delip geçecek olan.
KİTAP DOLU
Haydarpaşa Garı’nın boş peronları kitapla doldu. Allı yeşilli bir bayram yeri. Bana öyle geldi ki bundan böyle her sabah, kitap yüklü bir tren kalkacak buradan. Özgürlüğü özgürleştirmeye. İnsanı insan, yaşamı yaşam kılmaya.
KUŞLA UÇAK
Ne zaman bir kuş havalansa bir uçak parçalar gölgesini.
KARARTMA
Gece yarıları çıkarılan kararnamelerle uyandığımız/uyanacağımız ışıklı sabahlar, kararnamelerin karasıyla karartılıyor her gün.
ÇOĞUNLUĞUN SESİ
Şiirleriyle çoğunluğun sesi olmuştur, Sennur Sezer. Çoğunluğun sesi olmak halkın sesi, soluğu olmaktır. O yüzdendir emeğin, emekçinin kendi elleriyle yarattığı uygarlığın zenginlikleriyle güzelliklerinin eşitçe paylaşılmasının türküsünü söylemesi.
KUŞLARIN ÇIĞLIĞI
Bir gazetede okudum. Yapılan bir araştırmaya göre, kentin gürültü patırtısından, yaşadığımız her türlü olumsuzluğun ortasında sesini duyuramayan kuşların ötüşleri tizleşmiş. Artık ötmüyor, çığlık atıyorlarmış.
CEZAYİR SOKAĞI
Galatasaray Lisesi’nin arkasında, Cezayir binasının yan tarafında Tophane’ye doğru merdiven merdiven inen kuytu bir sokak vardır. Şimdi cümbüşlü meyhanelerle dolu, çalgı çağanak bir sokak. “Fransız Sokağı” koymuşlar adını. Kocaman bir yazıyla.
Benim bildiğim orası, kimsenin bilmediği, uğrayanının pek olmadığı yıllarda Cezayir Sokağı olmalıydı. Loş bir sokak. Belki bir kıraathanesi, birkaç dükkânıyla birlikte tenha bir sokak. Onun için olmalı, Sait Faik’in “Cezayir Menekşeleri” öyküsünün geçtiği yer, o sokakmış gibi gelir bana.
DEPREM
Yıllardır bilmem kaç şiddetinde büyük bir deprem beklentisi var. Her yeri, her şeyi yerle bir edecek bir deprem.
Yüzlerce, binlerce işçi, memur, öğretmen, akademisyenin açığa alınmasıyla, bombalamalarla, yıkımlarla, savaş ateşiyle, kanla, ölümle, öldürümlerle, operasyonlarla, tutuklamalarla, her türlü şiddet eylemleriyle, yasaklar, baskılarla, kilit altına alınmış düşünceyle, hapisteki gazeteci, yazarlarla sürüp giden depremle insanlık yerle bir olmadı mı? Kaç şiddetindeydi dersiniz?
Ölen gençlerimizin acıları, direnişler, ölümcül açlık grevleri önler mi her gün yeni bir artçı sarsıntısını yaşadığımız tam bir insanlık suçunun işlendiği bu depremi?
Durum böyleyken daha başka hangi depremi bekleyebiliriz ki?
GÜÇ
Emeğin gücüyle kalemin gücünün birleşmesinden doğacaktır aydınlık günler. Eşitlik, kardeşlik, barış, demokrasi ve adalet.