18 Haziran 2017 00:22

Galeyana gelenler, getirilenler ve Suriyeliler

Ercüment Akdeniz, Sakarya’nın Hendek ilçesinde Suriyelilere yönelik linç girişimini yazdı.

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Ahali yine galeyana gelmiş!

İzmir-Torbalı ve Mersin-Adanalıoğlu’dan sonra, mevki bu kez Sakarya’nın Hendek ilçesi. 

Hadise 2. Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) bulunan bir galvaniz fabrikasında yaşanıyor. Suriyeli bir işçi, bölüm sorumlusuyla tartışıyor. Tartışma bir biçimde kavgaya dönüşüyor. 

Sonrasında 10 kadar Suriyelinin toplandığı ve fabrika önündeki servis aracına saldırdığı ifade ediliyor. Bunun üzerine olaylar ilçe merkezine sıçrıyor. Galeyana gelen/getirilen yüzlerce kişi, önüne gelen Suriyelileri linç etmeye başlıyor. Hızını alamayan gruplar Suriyelilerin evlerini basıyor, içeridekileri darp ediyor. Sonrası malum: polis ve jandarma takviseyi, arttırılan güvenlik önlemleri vs.
Hendekli bir gencin (adını vermeyi burada doğru bulmuyorum) basına anlattıkları ise galeyana gelme psikolojisinin vardığı yeri özetler nitelikte: 

“...Sanayide Suriyeliler kavga çıkartmışlar, otomobillere saldırmışlar. Kadınlara da laf atıyorlarmış. Biz de bundan dolayı toplandık baya kişi, Suriyelileri gördüğümüz yerde dövdük. Burada mezbahane denilen bir yer var, oraya geçtik, orada da çok sayıda Suriyeli dövdük. Daha sonrasında Hendek Meydanı’na geldik. Olaylar esnasında polisler geldi, jopla müdahale etti. 1-2 kişinin olay esnasında gözaltına alındığını duydum. Jandarma ve çevik kuvvet ekipleri geldi. Beklemeye devam ediyoruz...” (DHA)

Ne yazık ki...

Mevzu Suriyeliler olunca memleketim insanı çok çabuk dolduruşa geliyor. 

Oysa ki galeyana gelenlerin/gelecek olanların şöyle bir oturup düşünmesi gerekiyor. En azından kendisine şu soruları sorması gerekiyor: 

- O galvaniz fabrikasındaki Suriyeli işçilerin sigortası var mıydı? Hakları ne kadar veriliyordu? Yoksa kayıt dışı, her türlü sosyal haktan mahrum ve kaçak mı çalıştırılıyorlardı?

- Acaba Suriyeli işçi, bölüm sorumlusuyla neden tartıştı? Hemen her işyerinde gündeme gelen uzun çalışma saatleri yüzünden mi? Yoksa gasbedilen, kesintiye uğrayan, aylarca verilmeyen parası yüzünden mi? Ya da eşit işe eşit ücret istediği için mi? 
İşin bir başka vahim yanı da şu:

Ajansların geçtiği haberlere göre, Hendek’te “Suriyeli işçilerle vatandaşlar” arasında kavga çıkmış! Haber dili böyle. Yani işçinin Suriyelisi makbul değil, bizden değil. Ama Suriyeli işçiyi döven, Suriyeli aileleri ev basıp linç eden “vatandaş”lar hem makbul, hem bizden!
Hendek’in sosyo-politik yapısı da hayli ilginç...

Zira son referandum sonuçlarına göre, “Evet” bloku oyların yüzde 70,5’ini alarak ezici bir üstünlük sağlamış. Yani ilçede hem muhafazakar hem de milliyetçi bir ağırlık var.

Demek ki iktidar çevrelerinin Suriyelileri göstererek öne sürdükleri “din kardeşliği”, “ümmet kardeşliği”, “Ensar-misafir” gibi kavramlar meseleyi çözmüyor. Demek ki “din kardeşleri”ne karşı galeyana gelmeler, ırkçı saldırılara dahil olmalar AKP tabanında da ciddi karşılık buluyor.  

Peki...

Galeyana gelip/getirilip Suriyeli dövenler, ne kadar ırkçı ne kadar değil?

Bu tip saldırılara imza atanları ya da onay verenleri duyar gibiyim: “Olur mu canım biz ırkçı değil milliyetçiyiz!” 

Tam da mevzu bu zaten.

Türkiye’de, milliyetçilik ile ırkçılık arasında çizgi oldukça incelmiş durumda.  

Ankara-Nallıhan, sanırım bunun en çarpıcı örneklerinden biri.

Geçtiğimiz hafta ilçede bakın neler yaşandı? 

“..İnşaatta çalışmak için Bingöl’den gelen üniversite öğrencisi F.C. ve 7 işçiye ırkçı bir grup saldırdı. İşçilere demir sopalar ve coplarla saldıran 100 kişilik grup dün gece saatlerinde de şantiyede kalan Kürt işçileri hedef aldı. Saldırı sırasında bir işçiyi üçüncü kattan aşağıya atan grup işçilere işkence yaptıktan sonra tüm işçileri inşaat dışına çıkartarak İstiklal Marşı okuttu...” (GAZETE DUVAR’dan Serkan Alan’ın haberi)
Korkarım ki bu gidişle, “Suriyeli işçileri dövüp İstiklal Marşı okuttular” şeklinde haberleri de okur olacağız.
Gelinen yerde...

Suriyeli sığınmacılar, Kürt tarım/inşaat işçileri yine birçok ilde zincirleme saldırıların hedefi.

Devlet suskun, hükümet suskun.

Bir buz dağına doğru hızla yol alan gemi gibiyiz.

Irkçılıkla yüzleşmeden, mülteci politikaları değişmeden gemiyi kurtamak ise namümkün.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Yolcu

SONRAKİ HABER

Bir akademiden daha fazlası: KODA

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa