11. Ethos Ankara Uluslararası Tiyatro Festivali
“Ben sana rağmen kendim olarak varım. Buradayım.”
Helin UZUN
Ankara
“İktidar” sözcüğünü çok kez duymuşuzdur, duymaya da devam ediyoruz. Varlığını hissediyoruz. Var olup olmadığını sorguluyor muyuz? “Ben sana rağmen kendim olarak varım. Buradayım.” diyor, ETHOS Ankara Uluslararası Tiyatro Festivali yönetmeni Yeşim Eyüpoğlu. Bu yıl on birincisi düzenlenen bu festivalin de etkinliklerini buluşturduğu ortak temalardan birisi de iktidar. Engels devleti, “Belirli bir gelişim aşamasına ulaşmış bulunan toplumun ürünü; bu toplumun kendisiyle çözümsüz bir çelişki içine girdiğinin, önüne geçemeyeceği uzlaşmaz karşıtlıklar biçiminde bölündüğünün itirafıdır.” diye tanımlıyor. Bu itiraf aslında uzlaşmaz sınıfların birbilerini tüketip yok etmemeleri için sözde bu uzlaşmazlığa çözüm için var olan devlettir. Devleti somutlarken soyutlaşan da aslında “iktidar”.
DANS, TİYATRO, PANTOMİM...
Ethos Uluslararası Tiyatro Festivali de günlük hayatta, felsefede, bilimde daha birçok alanda somutlaşan iktidarı bir kez daha düzenlediği etkinliklerle Ankaralılara anlatmayı hedeflemiş. “Ethos” sözcüğünün anlamını incelediğimizde ilkçağ yunan felsefesinde “karakter” ve “adet” anlamlarına geldiğini görürüz. Kişiliğimizi (karakter), alışkanlıklarımızla (adet) değiştirmeye çalışan aslında somut bir şekilde hayatımızda var olan gücün karşılığı da iktidar. Günümüz toplum bilimlerinde ise “ethos”, bir kültürün, topluluğun ya da toplumun sözde kendine özgü niteliği; ruhu ya da tini anlamında kullanılmaktadır. Festivalde bulunan etkinlikler de yaşamda biz farkında olmadan serpilmiş iktidar alışkanlıklarını bize anlatıyor. Bu anlatım bazen dansla (İktidarın Terazisi), bazen bir atölyeyle, bazen bir panelle (Sanat Eğitim Ve İktidar), bazen bir pantomim gösterisiyle (İktidarın Dayanılmaz Ağırlığı) bazen de bir tiyatro oyunuyla seyirciyle buluşuyor.
FESTİVALLERİN RUH HALİ
Peki bu buluşma neden bir festival? Festivaller bireysel olarak oyun seçme imkanı tanıdığı gibi aynı zamanda birlikteliğin, ortak var oluşun tadını hissettirir. Toplu olarak katılım gösterilen etkinlikler, birçok insana ulaşan farklı fikirler hem sanatsal olarak hem de birlikte üretme, düşünme bilinci oluşturduğu için önemlidir. Festivaller geçmişten birikerek gelenin gelecekte oluşacak olanla kent meydanında buluştuğu etkinliklerdir, her ne kadar kent meydanı somut olarak kent meydanı olamasa da. Birbirinden farklı insanlar, bu festivallerde bir araya gelip kendi köklü anlamlarından farklı diğer köklü anlamlarla buluşup yeni değerler ve ortaklaşmış bir tutumla aynı şeyleri hissedebilirler. Festivallerde bulunan coşkulu ruh hali, insanlarda ortaklaşabilecekleri evrensel duygu ve düşüncelerin var olduğunu bir kez daha katılımcılara hissettiriyor.
Bu sefer de İran, Polonya ve Türkiye’nin birçok yerinden gelen profesyonel ve amatör gruplar, Ethos Uluslararası Tiyatro Festivalinde buluştular. Ankaralıların belki de hiç duymadığı bilmediği sanat merkezleri ve onların oyuncularıyla tanıştılar. Etkinliklerin sonunda olan söyleşiler de seyirciyle festivalin, birikmişle var olacak olanın buluşması için büyük bir vesile olmuştu. Etkinlikleri düzenleyenlere sorulan sorular, yapılan eleştiriler hem oyuncuların ve oyunların hem de seyircinin gelişimi açısından festivali amacına ulaştıran en önemli süreçti. Eğitimin okulun dışında da sürdürülebileceğini, devam eden bir yolculuk olduğunu bu söyleşilerde daha çok anladık. Amatör grupların profesyonellere taş çıkaran performansları, birçok farklı meslekten insanların bir araya gelip oyun yazıp oynaması (“Deli Saçması”) aslında eğitimin birlikte üretme bilinciyle sürdürüldüğünü gösterdi. Bu eğitim sürecinde de şenlikler, karnavallar, festivaller göz ardı edilemeyecek öneme sahipti.
FESTİVALLER ULAŞILABİLİR Mİ?
Peki, biz bu festivallerle ne kadar buluşuyoruz ya da onlar bize, biz gençlere ne kadar ulaşıyor? Gerek etkinlik ücretleri gerekse etkinlik duyurularının yetersizliği biz gençlerin festivallere ulaşmasının önündeki büyük engellerden. Halbuki yaşamımızın akışında “İktidarın Dayanılmaz Ağırlığı”nı vücudumuzda hissedebiliyoruz. Bazen sokakta burun direğimizde, bazen okulda şakaklarımızda bazen de fabrikada, atölyede alın terimizde. Ama biz biliyoruz ki “iktidar hayatı hedef aldığında hayat iktidara direniş olur.”