Şimdi bir de Katar'a mı gideceğiz?
ROTA
Geçtiğimiz günlere damgasını vuran en büyük olaylardan birisi “Katar krizi” oldu. Suudi Arabistan önderliğinde Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn gibi ülkelerin Katar’la ekonomik ve diplomatik ilişkilerini kestiğini ilan etmesinin ardından Yemen, Libya, Maldivler, Nijer gibi ülkelerde Katar’ın karşısındaki blokta saf tuttuğunu açıkladı. Tüm bu olayların yaşandığı günlerde İran’ın başkenti Tahran’da IŞİD’in üstlendiği saldırılar gerçekleşti. Suudi Arabistan ziyaretinde kılıç dansı yapan Trump belli ki bölgede İran ve Rusya’ya kaptırdığı itibarının karşısında, Ortadoğu’ya yeniden ayar verme süreci işletiyor.
İRAN’IN KARŞISINDA ARAP NATOSU !
ABD, Ortadoğu’da egemenliğini bir türlü kesin olarak kurabilmiş değil. Özellikle son süreçte Rusya’nın Suriye üzerinden gerçekleştirdiği çıkışla birlikte, ABD bölgedeki politikalarını yeniden dizayn etmek durumundaydı. Trump, seçim sürecinde Arap coğrafyasından ziyade kendi içindeki problemleri çözeceklerini, “Amerika’yı yeniden muhteşem yapacaklarını” iddia ediyordu. Hatta asıl problemin Çin’i yarattığını ve asıl paylaşım sahasının Ortadoğu’dan Asya-Pasifik’e kayacağı tartışmaları da bir hayli söz konusu olmuştu. Ancak Trump da farkındaydı ki Ortadoğu’daki düğüm çözülmeden emperyalist emellerini gerçekleştirmesi mümkün değildi. Aslında Ortadoğu’daki bu düğümün en büyük sorumluları ne zaman bu “düğümü” çözmek istese düğümün üstüne birkaç kat daha düğüm atarak “kördüğüm” haline getiriyorlar. Bunun bedelini de o bölgenin işçi ve emekçileri, kadim halkları kitle katliamlarına uğrayarak, mallarına el konularak, evlerinden sürülerek, emperyalistlerin masalarında pazarlık payı haline düşürülerek, kültürel tarihi mirasları paramparça edilerek ödüyor. Son Katar hamlesi de gösteriyor ki “kördüğümden” kimse vazgeçmeyecek ve sular hiçbir şekilde durulmayacak. ABD’nin bölgedeki planlarında yıllardır eli, kolu, ayağı olan ülkeler Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Mısır. Ancak artık bölge politikaları o kadar çok çelişkiyi bir araya getirdi ki bu ülkelerin her biri ayrı çelişkilerde saf tuttu. Bu durumda özellikle İran’a karşı ABD’nin müdahalesinde artık “eli titremeyecek” bir birliktelik kurmak isteniyordu. Katar ise burada “eli titreyen güç” olarak nitelendirildi ve “ayar verme politikasının” en büyük öznesi oldu. Katar burada yaptırım uygulanan ülke idi şüphesiz ama asıl mesaj Rusya, İran bloğunaydı. Burada ABD’nin aklındaki bir “Arap Natosunu”,İran ve Rusya bloğuna karşı örgütlemek ve atılan adımların bunun bir parçası olmasıdır.
TÜRKİYE BU POLİTİKALARIN NERESİNDE?
Trump Katar meselesine dair “Ortadoğu’ya yaptığım ziyaretlerin sonuç vermesi açısından olumlu bir gelişme” diye açıklamalar yaparken, Erdoğan çıkıp “Katar krizinin arkasında kim var bilmiyoruz?” demesi oldukça trajik oldu. Suriye politikalarının ülkeyi getirdiği hal ortadayken, çıkıp Katar’a dair tezkereyi mecliste onaylatan AKP; emperyalist pay kapma mücadelesinden vazgeçmeyeceğini yine ortaya koymuş oldu. Son 5-6 yıldır bölgenin en çok kaybedeni olan Türkiye bir yandan ABD ile yakınlaşmaya çalışırken bir yandan Rusya-İran bloğuyla yakınlaşmaya çalışmaktadır. Yaşanacak krizlerden ve savaşlardan yine en çok etkilenecek olan da bu emperyalist planların tam göbeğinde bulunma ısrarından dolayı yine Türkiye olacaktır. Bunun bedelini de işçiler, emekçiler, en çok da biz gençler ödeyeceğiz.
EMPERYALİSTLER UĞRUNA BEDEL ÖDEMEYECEĞİZ !
Katar krizini bile yorumlarken, “Burada istenen Türkiye’nin kuşatılmasıdır” diye açıklamalar yapan Erdoğan tipik rolünü oynamaya devam ediyor. Bahsettiğimiz rol Türkiye burjuvazisinin, hakim sınıflarının emperyalizmle iş birlikçiliğini sürdürmesindeki temsilciliğidir. Ancak zaten yıllardır oynadığı bu rol yüzünden, halk en ağır bedelleri ödedi. Bu rolden de hiçbir zaman vazgeçmeyecek. İşte bu noktada da devreye bu bedelleri en ağır biçimlerde ödeyenlerin girmesi gerekir. Başta bu bahsettiğimiz kesimin en dinamik gücü olan gençliğin ileri atılması önemli bir adım olacaktır. Eğitim hakkı, iş hakkı elinden alınan; Suriye’den sonra Katar’da ölüme gitmeye zorlanan; şehadet ve gazilikten başka bir geleceğinin olmadığına ikna edilmek istenen gençlik yığınları sorunların daha da farkına varmalıdır. Bunun için dergimiz Genç Hayat da bunun bir aracı olacaktır ve emperyalist savaşlara karşı barış ve özgürlük mücadelesinde saf tutacaktır. Gelin bu mücadeleyi birlikte büyütelim.