18 Haziran 2017 21:34

Sosyal-gerçekçi roman: Çıkrıklar Durunca

Serdal Keskin, sosyal-gerçekçi yazarlardan Sadri Etem Ertem'in ilk romanı 'Çıkrıklar Durunca'yı yazdı.

Paylaş

Serdal KESKİN

Cumhuriyetin ilk yıllarında bazı romancılar (Reşat Nuri, Halide Edip, Yakup Kadri) milli karakterli, rejimi öven, rejimin getirdiği yenilikleri halka aktarmak adına romanlar yazarken; bazı yazarlar ise (Sabahattin Ali, Talip Apaydın, Fakir Baykurt) farklı bakış açılarıyla halka yönelerek, ağa baskısı, ağa sömürüsü ve ezen-ezilen konularına yönelir. Bunları Anadolu’nun gerçek sorunu olarak görürler. Söz konusu bu yazarlar sosyal-gerçekçi romanlar ortaya koymuşlardır. Bu sosyal-gerçekçi yazarlardan biri de Sadri Etem Ertem’dir.

Sadri Ertem’in ilk romanı olan “Çıkrıklar Durunca” 1929 yılında Vakit gazetesinde tefrika edilmeye başlanır. Hemen bir yıl sonra 1930’da kitap olarak basılır. Roman, geçimini el yapımı kumaşlarla sağlayan Adaköy’ün Avrupa’dan gelen fabrikasyon kumaşlar sebebiyle geçim sıkıntısı, ekonomik darlık yaşamasından dolayı hükümete isyan etmesini konu alır. Bu konu etrafında ağa baskısı, devlet yönetiminin zayıflığı, dış devletlere verilen ayrıcalıklar ve dışa bağımlı ekonominin zararları anlatılır.

BORÇLU HALK AĞAYA ZORUNLU BİR SEVGİ DUYAR

Romanı kısaca özetleyecek olursak; Bolu’ya bağlı Adaköy de Dudu adlı kadın bir gece rüyasında Hz. Ali’yi görür. Anlattığına göre Hz. Ali, ondan evinin yıkılıp kendisi için türbe yapılmasını ister. Köylüler doğa üstü güçleri olduğunu düşündükleri Dudu’nun sözüne hemen inanırlar, evi yıkıp Hz.Ali için türbe inşa ederler. Bu olay çevre köylerde duyulur, yayılır. Gurbetteki  Hasan  Adaköy e dönmüş, sevdiği Hatice’yi görmek ister. Hatice, Hasan’ın yokluğunda köyün zengin eşrafından olan Sıddıkzade’ nin saldırısına uğramış, ona direnince yüzüne yara açmıştır. Hatice tam Hasan’a kavuşacağı zaman Sıddıkzade yüzünden vefat eder, Hasan bundan sonra Hz. Ali için yapılan dergaha yerleşir. Sıddıkzade, köyün iktisadi gücünü elinde tutan ve babası Sıddık Ağa ile birlikte ticaret yapan kişidir. Bu ikisi köylüyü borçlandırır, köylünün elindeki yünleri ucuza alıp pahalıya satar. Borçlu halk Sıddıkzade’ye bu sebeple zorunlu bir sevgi duyar.

‘ÖŞÜR KALDIRILACAK, BORÇLAR SİLİNECEK’ VAADİ

Olay örgüsünün diğer bir zinciri ise; Stayvers adlı İngiliz, arkadaşı Tomson’a  kurduğu tiftik keçisi çiftliğinden bahseder. Stayvers Anadolu’ya gelmiş, burada kendini ilahiyatçı kimliğiyle tanıtmış, köylünün sevgisini kazanmıştır. Tiftik keçisi çiftliğini Sıddıkzade’den aldığı birkaç keçiden çoğaltarak kurmuştur. Günlerden birgün el dokuması kumaşı satan Sıddıkzade’ye İstanbul’dan bir mektup gelir. Mektupta köylünün yaptığı el dokuması kumaşların alınmayacağı ve fabrikasyon kumaşlar satılacağı yazar. Bu haberden sonra köylü yaptığı kumaşları satamaz olur ve Anadolu’da tüm çıkrıklar durur. Borçlular borcunu ödeyemez, halk emeğinin karşılığını alamaz olur. Sıddıkzade bunların üzerine köylüden alacaklarını ister, çıkrıklarına ve keçilerine el koyar. Yaşanan bu ekonomik darlık ve  geçim sıkıntısı halkı Hz.Ali dergahına iter. Doğa üstü güçleri olan Dudu “öşür ve vergiler kaldırılacak, borçlar silinecek” vaadiyle halkı isyana teşvik eder. Buna dağlardaki eşkiyalardan da destek gelir. Dini bir figür olan Dudu ve Esma’nın demesiyle Zülfikar Ordusu kurulur ve çevre ilçeler ele geçirilir. Hükümet, Alevi - Sünni ayrımına dikkat çekerek propagandalar yapar, Dudu ve Esma’yı kadın peygamberler diye suçlar. Romanın sonunda hükümet Adaköy’e girer, isyancıları bertaraf, türbeyi yerle bir eder.

HALKIN İSYANI ‘EKONOMİ’

Sadri Ertem romanında, Hz. Ali’nin ve Alevi inancının öğretilerinden güç alan Adaköy halkının, kurdukları dergahta kenetlenip haksızlığa direnişlerini anlatmıştır. Sınıflararası çatışma (Alevi-Sünni) dışında ekonomik nedenlerden dolayı halkın isyanı romanı oluşturur. Romanın anlattığı diğer bir konu ise yabancılara tanınan ticari ayrıcalıklar sonucu geleneksel el dokumasının yerini fabrika mallarının yok etmesidir. Roman öncelikle Osmanlı’nın son dönemlerini anlatır ve bu dönemdeki ekonomi politikalarını eleştirir. İsyanın ana sebebi de ekonomik sebeplerdir. Yazara göre hükümet Anadolu’daki esnaf ve sanatkarların haklarını korumamış, bunun karşısına Batı mallarını tercih edilir kılmıştır. Devlet, kendi iç piyasasını kontrol edememiş, ekonomik dengeyi bozmuş ve halkı mağdur etmiştir. Roman, ekonomik sıkıntı nedeni ile ortaya çıkan  sosyal bir olay olan isyanı anlatmıştır. Bu sebepler bile romanı “ilk sosyal-gerçekçi” veya “ilk sosyalist roman” olarak niteler.

Roman, Sabahattin Ali ve Fakir Baykurt romanlarında olduğu gibi ağa zulmü ve ağanın halkı sömürüsünü de konu edinmiştir. Sıddıkzade ve babası Sıddık Ağa köyün ticaretine yön veren, halkın mallarını ucuza alıp pahalıya satan ve halkı borçlandıran bir karakterdir. Kadınlara zorla sahip olma ve başkasının ırzına geçme onun karakteridir. Yazarın çizdiği konu etrafında Sıddıkzade, “köye Avrupa kumaşı satan ve yerli tiftik yününü yabancıya devreden adamdır.” Sıddıkzade yerel yöneticilerle, memurlarla arasını hep iyi tutar, işlerini onlara rahatlıkla gördürür. Bunu bilen halk Sıddıkzade’nin zulmünü vilayete şikayet edemez.

HAKKINI ARAYAN HALK DEVLET ZORUYLA BASTIRILIR

Romanın bir diğer özelliği de Alevilik inancının yaşandığı köyde geçmesidir. Aleviliğin içindeki Hz. Ali sevgisi ve temsiliyeti romanın konusunun başlangıcına yön verir. Alevilikte Hz. Ali sevilen bir din büyüğü ve sosyal hayatta kendine yer bulan büyük bir figürdür. Dudu ve Esma inancın bu özelliğini kullanarak “ilahi bir varlıkmış” gibi davranırlar ve halkı etkilerler. İsyanın başlamasıyla hükümet yetkilileri ve Sıddıkzade, Sünni halkı  harekete geçirmek için Alevilik inancı aleyhine propaganda yapar. Başta da özetlediğimiz gibi sebep dini farklılıklar değil ekonomik sebeplerdir.

Son olarak romanı kısaca özetleyecek olursak; halkın, Avrupa’dan gelen mallar sebebiyle geçim sıkıntısı yaşaması ve isyana kalkışmasını anlatır. İsyanda öncülük edenler dini kullanmıştır. Yün yapan çıkrıkların durması, hem halkı, hem devleti dar bir boğaza sokmuştur. Halk, ağalar ve hükümet yetkililerinin yanlış politikası sebebiyle işini Avrupa’lılara kaptırmıştır. Batı ekonomik üstünlüğünü ele geçirmiş ve sonunda karşısındakini yok etmiştir. Hakkını arayan halk devlet zoruyla bastırılmış ve susturulmuştur. Zulüm, bu romanda ekonomik  sıkıntı ve geçim derdiyle anlatılmıştır. Sadri Ertem, “Çıkrıklar Durunca” romanında anlattığı konularla tezli bir eser ortaya koymuş ve edebiyatımızın “ilk sosyalist romanını” yazmıştır.

ÖNCEKİ HABER

Gazeteci Yılmaz'a zorunlu kamu hizmeti cezası

SONRAKİ HABER

Kadın öğretmenler müdürden şikayetçi: Taciz, tehdit, mobbing

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa