'İşyeri komiteleriyle TİS taleplerimizi savunalım'
Eğitim Sen Edremit Temsilciği Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Yadırgı TİS sürecini ve işyerlerindeki çalışmaları Evrensel’e yazdı.
Kemal YADIRGI
Eğitim Sen Edremit Temsilciği Yönetim Kurulu Üyesi
2017-2019 dönemini kapsayacak toplusözleşme süreci öncesi kamu emekçilerinin taleplerini belirlemek için şubemizin gönderdiği TİS talep formu ile okullara gittik. Hazırladığımız ankette emekçinin sendikası, cinsiyeti, kadrolu, ücretli, sözleşmeli vb hangi statüde çalıştığı, önümüzdeki TİS döneminde talep ettiği maaş ve ek ders ücreti, sözleşme döneminin emekçilerin tatilde olduğu ağustos ayında mı yoksa ekim ayında mı olmasını istediği soruldu, TİS sürecinde gündeme getirilmesini istediği en önemli üç talebini yazması ve bu talepler kabul edilmezse nasıl bir mücadele yürütülmesini istediğini yazması istendi.
Yaptığımız ankete 139 emekçi katıldı. Sendikalara göre dağılımı şöyle: “Eğitim Sen: 39, Eğitim-İş: 12, Türk Eğitim-Sen:22, Eğitim Bir-Sen:16 ve sendika belirtmeyen: 50”
Anket çalışması sırasında ve anket sonucu yaptığımız değerlendirmelerde emekçilerin hangi sendikaya üye olursa olsun sendikalardan talepleri konusunda ortak tutum almalarını istedikleri, eğer talepler kabul edilmezse tek bir sendika gibi ortak eylem ve etkinlikler yapmalarını istediklerini gördük.
NE YAPMALI?
Emekçilerin mücadeleden kaçtıkları, eylemlere katılmak istemedikleri gibi söylemlerin doğru olmadığı metal direnişi, son günlerde yaşanan cam işçilerinin direnişi, zeytin yasasına karşı gelişen halk tepkisiyle ortaya çıkmıştır.
OHAL koşullarına, grev yasaklarına karşı cam işçileri fabrikalarına kapanarak 1 saat, 1.5 saat, 2 saatlik iş bırakarak birlik ve kararlılıklarını ortaya koydular. Sendikaları Kristal-İş’i de uyaran işçiler kendilerinin tamam demediği bir sözleşmeyi kabul etmeyeceklerini bildirdiler.
2015 yılında TOFAŞ ve Renault’ta başlayan metal fırtınada da işçiler Türk Metal’in sermaye işbirlikçisi bürokrasisine karşı işyeri komitelerini oluşturarak direndiler ve tarih yazdılar.
Cam işçilerinin, metal işçilerinin grev ve direnişleri yürümemiz gereken yolu gösteriyor. Emekçiler içinde sendika, siyasi görüş, milliyet, mezhep vb gibi sınıfı bölen sermaye politikalarını bir kenara iten kendi öz talepleri etrafında birliğini kuran, işyerinde tek bir sendika gibi hareket etmeyi başaran emekçi kazanacaktır.
Toplusözleşme taleplerimizin sonuna kadar takipçisi olacağımızı ilan etmeli ve sendikaları biz tamam demeden sözleşmeye imza atmalarına engel olmalıyız. Bunun için işyerlerimizden başlayarak TİS masasının kurulduğu günlerde 10 binlerle alanlarda olmalıyız.
Bugün kamu emekçilerinin iş güvencesi ile işçilerin kıdem tazminatının fona devrine karşı mücadelesinin birleştirilmesinin koşulları oluşmuştur. 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin yıl dönümünde birliğimizi ilerletmenin tam da zamanıdır.
Kamu emekçileri sözleşme sürecinde, işyerlerinden başlayarak komitelerini kurmalı ve yerel birlik ve yerel emek platformları ile sözleşmede taraf olduğunu göstermelidir. Emekçilerin ihtiyacı kendi adına kahramanlık yapan kurtarıcılar değil, tersine kurtarıcılardan kendini kurtarmaktır. Öyleyse haydi işyerlerimizde komitelerimizi kurmaya, komitelerimizle iş güvencemizi savunmaya.
HERKES SORUNLARI BİLİYOR
Bir eğitim dönemi daha sona ererken eğitimin ve eğitim emekçilerinin sorunları bitmek bir yana çığ gibi büyüyor. Kamusal, bilimsel, demokratik eğitimi tasfiye etmek, eğitimi özelleştirerek ayrıcalıklı bir alan haline getirme çalışmaları hızla devam ediyor. Eğitim programlarındaki ırkçı, gerici, dinci, cins ayırımcı içerik çoğalıyor. Çocuklarımız ortaçağcı düşüncelerle zehirleniyor. Bilimi savunmak neredeyse suç kabul ediliyor.
OHAL ve KHK ile haksız ve hukuksuz bir şekilde 140 bin emekçinin, akademisyenin işine son verilirken, iş güvencemiz de fiilen ortadan kaldırılıyor. Sayısı 500 bine varan öğretmen atama beklerken, hükümet mülakatla sözleşmeli öğretmenlik sistemi uyguluyor. Okullarda aynı işi yapan eğitim emekçileri arasında farklı statüler ve faklı ücret uygulaması yapılarak emekçiler birbirinden ayrıştırılmak isteniyor.
Okullarımızda ve sınıflardaki fiziki yetersizlikler, laboratuar, atölye, spor alanı, seminer salonu gibi eksiklikler öğretmen ve öğrencilerin çalışmalarını zorlaştırıyor. Eğitim dört duvar arasında 7 ile 9 saat öğrencilerin hapsedildiği, öğretmenlerin gardiyanlık yapmaya zorlandığı bir cezaevine dönüşmüş durumda.
Sıraladığımız eğitim/öğretim sorunlarını hepimiz yaşıyoruz. Mevcut sendikalarda bu sorunların farkındalar. Ancak siyasal iktidarların emekçilerin arasına soktuğu din, mezhep, siyasal görüş, milliyet, cinsiyet vb ayrımlar önyargıları körüklemekte, ortak sorunlar etrafında birlikte mücadeleyi engellemektedir.
Kamu emekçilerinin üye olduğu en büyük konfederasyonun (Memur Sen) hükümet yandaşı (işveren yandaşı) olması, diğer sendikaların ise sınıf dışı tutumları emekçilerin sendikalara, örgütlü mücadeleye inançlarını sarsmaktadır.