21 Haziran 2017 23:58

‘Barışmayı başaramazsak eksileceğiz’

Yazar Özlem Ertan ile karanlık geçmiş ile günümüzdeki baskıları fantastik bir kurguyla anlattığı 'Benim Güzel Ölülerim' romanını konuştuk.

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Özlem Ertan yeni romanı ‘Benim Güzel Ölülerim’ romanıyla okur karşısına çıktı. Türkiye tarihinin karanlık geçmişi ile günümüzdeki baskıları fantastik bir kurguyla anlatıldığı roman, İthaki Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Âşık Kadınlar Denizhanesi’nin romanın ardından ikinci kitabıyla okurla buluşan Ertan, “Barışmayı başaramadığımız müddetçe kökenimiz, inancımız, siyasi görüşümüz ne olursa olsun eksileceğiz” diyor. Yazar Ertan sorularımızı yanıtladı. 

‘Benim Güzel Ölülerim’ isminin bir hikâyesi var mı?

Yazmaya başladığımda, baş karakterim Sîdar’ın adını romana vermeyi düşündüm. Uzun bir süre Sîdar olarak kaldı kitabın ismi. Sonra Kürtçe bilen arkadaşlarımdan bu ismin ikinci harfinin şapkalı yazılması gerektiğini öğrendim ve metindeki tüm ‘Sidar’ları düzeltip Sîdar yaptım. Peki ya kapak ne olacaktı? Ben doğru yazılışını kullanmış olsam da çoğu insan  şapkasız yazacaktı bu ismi. Bir de kitap kapağında şapkalı harfin çok da iyi durmayacağını düşündüm ve romana başka bir ad bulmaya karar verdim. Aklıma bazı alternatifler geldi ama hiçbirine ısınamadım, romanı tam olarak ifade etmediklerini düşündüm. Sonunda editörüm Selçuk Aylar ile birlikte çok da içime sinmeyen isimlerden birini seçtik. Romanın basılmasına iki gün kala sabah uyandım ve gözlerimi açar açmaz ‘Benim Güzel Ölülerim’ dedim. Akabinde de içime sinmeyen o ismi hemen ‘Benim Güzel Ölülerim’ ile değiştirdim. Romanımda karakterlerine kötü kaderler yazan, onları genç yaşta öldüren bir yazar var.  Gencecik öldürdüğü karakterleri ise onun ‘güzel ölüleri.’ 

BU TOPRAKLARIN ACILARI

Türkiye’de yaşanan katliamlar, Ermeni Soykırımı ve 1990’lı yıllar kitabınızda önemli yer tutuyor. Neden bu konularda yazmak istediniz?

Tüm bu saydıklarınız yaşadığımız toprakların acıları. Ortak geçmişimizin karanlık parçaları... Türkiye’de yaşayıp da okuyan, gören, vicdan sahibi herkesin içini acıtan trajediler bunlar. Ancak devlet hâlâ bunlarla yüzleşebilmiş değil. Bırakın yüzleşmeyi, acılarımıza her gün yeni acılar ekleniyor. Savaş, baskı ortamı, sokağa çıkma yasakları devam ediyor. Siyasetçiler, gazeteciler hapsediliyor; medya baskı altında. 

1915’te sayıları milyonlarla ifade edilen Anadolu Ermenisi sürüldü, öldürüldü. Bunların pek çoğu kadın ve çocuktu. 1990’lı yıllarda bölgede köyler yakıldı, pek çok insan faili meçhul cinayete  kurban gitti... Bu gerçeklerle yaşayan biriyim. Hâl böyleyken bunca acıya kayıtsız kalmam mümkün mü? Yaşadığımız toprakların acılı geçmişi ve bugünü içimde yapraksız, kuru bir ağaç gibi kök saldı. Benim Güzel Ölülerim bu ağacın meyvesidir. Beslendiği acılı tarihin karanlığını içinde taşıyan ama aynı zamanda umut ışığı içeren bir meyve...

‘BARIŞ ÖZLEMİ YANSIDI ROMANA’

Kitabınız aynı zamanda bir barış çağrısı olarak okunabilir mi? 

Evet, okunabilir ve okunmalıdır. Benim Güzel Ölülerim her şeyden evvel savaş karşıtı bir roman. Birkaç yıl önce barış süreci vardı. Savaşın, ölümün olmadığı, barış umutlarının boy verdiği günler yaşadık. Sonra 1990’lı yılların karanlık iklimine geri döndük. Bunun acısı ve barış özlemi de yansıdı bu romana. Barışmayı başaramadığımız müddetçe kökenimiz, inancımız, siyasi görüşümüz ne olursa olsun eksileceğiz. Ölüm hep kapımızın önünde olacak. 

Karakterlerin kaderleri bir noktadan sonra iç içe geçiyor. Neden?

Çünkü gerçek hayatta da aynı toprakları paylaşan insanlar olarak kaderlerimiz birbirine bağlı. Savaş, ölüm hepimiz için var. Karakterlerin kaderlerini birbirine bağlayarak bu gerçeği vurgulamak istedim. 

Ölüler âlemi ve gerçek yaşam olmak üzere iki farklı dünyada geçen romanınızda gerçeküstü, fantastik öğeleri çok sık kullanmışsınız. Neden yaşadığımız toprakların acılarını fantastik kurguyla anlatmayı tercih ettiniz?

Yazarken kendi gerçekliğimi yaratmayı seven biriyim ben. Fantastik edebiyat da ilgi alanıma giriyor. Fantastik edebiyat pek çok insanın sandığının aksine hayatın gerçeklerinden kopuk değil. Sadece o gerçekleri farklı bir gerçeklik içinde anlatmayı tercih ediyor. Kendimi gerçeküstü unsurlar kullanarak daha rahat ifade edebiliyorum. Bir de siyasi yanı ağır basan bir roman yazıyorsanız propagandist olma ihtimalini yanınızda taşırsınız. Fantastik kurgu bu ihtimali bertaraf ediyor. 

Romandaki yazar karakterinin adı da Özlem. Bu karaktere isminizi vermenizin özel bir anlamı var mı?

Kitaptaki yazar karakterine Özlem adını vermemin özel bir nedeni yok aslında. Kendimi kaptırmışım yazarken Özlem oldu ismi, öyle de kaldı. Tabii ki o karakterde bana ait bazı şeyler var ama birebir ben değilim. Romandaki yazar Özlem, karakterlerin ölümden önceki yaşamlarını kurgulayan kişi olarak karşımıza çıkıyor. Ölülerin ölmeden önce yaşadıkları, acılarla dolu fantastik dünyaya ilişkin romanı kitaptaki Özlem karakteri yazıyor aslında.

ROMAN KARAKTERİ TAHİR ELÇİ 

Romanınızda karakter isimlerinin simgesel anlamı olduğunu da görüyoruz. Mesela Tahir isminde insan hakları mücadelesi veren bir avukat var romanınızda. Bu kahramanı yaratırken Tahir Elçi’yi mi düşündünüz?

Evet, Tahir karakterinin ilham kaynağı Tahir Elçi’dir. Benim kitabımdaki Tahir de tıpkı Tahir Elçi gibi savaş mağdurlarının haklarını savunan bir avukat ve insan hakları aktivisti. Tahir Elçi’yi anmak için karakterime onun ismini verdim.  Bir nevi saygı duruşu... Öte yandan kitaptaki isimlerin sembolik anlamı olduğu konusunda da haklısınız. Kürtçede “ağaç gölgesi” anlamına gelen Sîdar, iki âlem arasında gölge gibi gidip geliyor. Azad, kimseye kin tutmadığı, öfkesini içine gömdüğü için tıpkı adı gibi özgür. Sembolik anlamı bulunan başka isimler de var kitapta.

KİTAP KAPAĞI MEHMET GÜRELİ’DEN

Kitabınızın kapak resmini Mehmet Güreli çizdi... 

Mehmet Güreli ile 2008 yılının Eylül ayında tanıştım. O dönemde Taraf gazetesinin kültür-sanat eklerini hazırlayan ekipteydim ve Mehmet ağabey de bu eklerin başındaydı. Ondan çok şey öğrendim ve hâlâ da öğreniyorum. Mehmet ağabey gerek çok yönlü sanatçı kişiliği ve kültürüyle gerekse insan olarak çok özel biridir. Bana yürüdüğüm yolda her zaman destek olmuştur. Bir sohbetimiz sırasında roman için kapak görseli aradığımızı söylediğimde, “Ben çizerim” dedi. O gece sabaha kadar uyumayıp pek çok resim yaptı. Kitabıma onun elinin değmesinin benim için manevi anlamı büyük. 

ÖNCEKİ HABER

Binlerce kişi Times Meydanı'nda yoga yaptı

SONRAKİ HABER

'Bir milyon Filistinli İsrail hapishanelerinden geçti'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa