Baro başkanları Gülmen ve Özakça'yı ziyaret etti
Baro başkanlarından oluşan bir heyet açlık grevine devam eden Gülmen ve Özakça’yı cezaevinde ziyaret etti.
Baro başkanlarından oluşan bir heyet açlık grevindeki eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı cezaevinde ziyaret etti.
Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran, Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan, Van Barosu Başkanı Murat Timur, Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen ve Sakarya Barosu Başkanı Zafer Kazan’dan oluşan heyet OHAL sürecinde ihraç edildikleri işlerine geri dönebilmek için açlık grevine devam eden Gülmen ve Özakça’nın durumuna, cezaevi koşullarına ve dosyalarının son durumuna ilişkin basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Gülmen ve Özakça'nın avukatı Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozaçağlı da katıldı.
GÜLMEN: KASLARIMLA BİRLİKTE ADALETİN DE ERİDİĞİNİ GÖRDÜM
Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran, kendisinin Nuriye Gülmen ile görüşen grubun içerisinde olduğunu belirterek, kendisine sonuna kadar destek olacaklarını bildirdiklerini söyledi. Kendilerinin “Bu eylemden vazgeçin” gibi bir tutum almadıklarını kaydeden Canduran, “Çünkü o kadar inanmışlar ki bu eylemden vazgeçmeleri mümkün değil ve vazgeçmelerini istemek kimsenin hakkı değil” dedi.
Gülmen’in kendilerine “Kaslarımla birlikte adaletin nasıl eridiğini ben burada gördüm, bunu yaşıyorum” dediğini aktaran Canduran, bunun ötesinde söylenebilecek bir söz olmadığını belirtti. Gülmen’in çok bitkin olduğunu ancak gözlerinde haklılığı ve adaletin tecelli edeceği duygusunu gördüklerini belirten Canduran, “Yaşam hakkı, insanın en temel hakkı. Bu insanların yaşam haklarını ellerinden almayınız. Siz, bu haklılığı göre göre bu iki masum insanı tutuklandınız; yaşam haklarını ellerinden alıyorsunuz. Bir an önce bırakmanızı, bir an önce özgürlüklerine kavuşup tedavi sürecine başlamalarını ve işlerine iade edilmelerini istiyoruz” dedi.
‘YÜRÜTMENİN SÖYLEDİKLERİYLE Mİ HAREKET EDECEĞİZ?’
Aralarında kendisinin de olduğu 111 aydının Gülmen ve Özakça için gazetelere verdikleri ilana ilişkin de açıklama yapan Canduran şöyle devam etti: “Sayın İçişleri Bakanı'nın 'Teröristlere yardım ve yataklık ediliyor' şeklindeki beyanı gerçekten çok üzücü. İki arkadaşımız da hiçbir hal ve koşulda kesinleşmiş bir hükümle herhangi bir örgütün üyesi olduğu kanıtlanmış durumda olmayan kişilerdir. Biz, yargının kararlarını bir kenara bırakıp yürütmenin söyledikleriyle mi vatandaşı aydınlatacağız? Yürütmenin içinde olan, en üst noktasında olan İçişleri Bakanı'nın bu tavrı gerçekten çok üzücü. Ama bir sevindirici yanı var; İçişleri Bakanı'nın gerçeğe aykırı beyanı, bu hareketin daha da güçlenmesine neden olmuştur” dedi.
‘NURİYE VE SEMİH YAŞASIN İSTİYORUZ’
Heyette bulunan Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan da Özakça’nın güçlü, dirençli ve sıkı durduğunu söyleyerek, Özakça’nın “İşimi geri istiyorum. Bizim bu mücadelemiz, diğer kamu çalışanları için de bir iş güvencesi anlamına gelir” dediğini aktardı.
Açlık grevini sonlandırmanın Gülmen ve Özakça’nın kendi kararları olacağını belirten Balkan, “Biz, temel olarak bütün insanların olduğu gibi Semih ve Nuriye'nin de yaşamasını istiyoruz. Ama mücadele biçimine elbette özgür iradeleriyle kendileri karar verecek” dedi.
‘İKİ CANI KURTARMAK YERİNE TUTUKLADILAR’
Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen ise Türkiye’nin insan hakları konusunda özellikle son bir yıl içerisinde kötü bir duruma geldiğini belirterek, “Tutuklamaya başvurmak yerine bu iki canı kurtarmak için ne yapabilirizi düşünmek gerekir. İçişleri Bakanlığı ve diğer hükümet yetkilileri, bunu düşünmek yerine ne yazık ki bir örgüt üyeliği soruşturmasıyla Nuriye ve Semih'i tutukladılar. Görevlerine iade edilerek ve OHAL Komisyonu kapsamında ivedilikle değerlendirilerek bunun sağlanabileceğini düşünüyorum. Bu hususta özel bir imkan sağlanarak can kayıplarının önüne geçilmesi, Nuriye ve Semih'in yaşamının bir an evvel kurtarılması gerekiyor” dedi.
Van Barosu Başkanı Murat Timur ise ölüme giden açlık grevlerine baroların sessiz kalmasının beklenemeyeceğini belirterek, kendisinin Özakça’yı ziyaret eden grubun içerisinde olduğunu söyledi. Özakça’nın tek talebinin adalet olduğunu kaydeden Timur, bu talebin Türkiye’nin OHAL’le birlikte neler yaşadığının tablosunu çizdiğini söyledi. Gülmen ve Özakça’nın açlık greviyle hukuksuzlukların görünür olmaya başladığını belirten Timur, ölümlerin yaşanmaması için öncelikle temel talebin sağlanması gerektiğini söyledi.
‘ADALET İÇİN ÖLÜMÜ GÖZE ALDILAR’
Sakarya Barosu Başkanı Zafer Kazan da "Ben, Nuriye'yle görüştüm. Bir ölüm yokuşunda tebessümle yürüyen bir insan gördüm bugün. Çünkü haklıydı. Haklı olduğu, vicdanıyla yürüdüğü çok belliydi. Doğrusu onun gözlerinden aldığım enerji, beni kendimden utandırdı. Adalet için ölen, ölümü göze alan birisi vardı karşımda” dedi. İnsan olmanın adalet içerisinde yaşamakla bir anlam kazandığını belirten Kazan, “Nuriye’ye 'seni kaybetmek istemiyoruz' dedim. Bütün ümidiyle 'umarım öyle olacaktır' dedi, yöne o tebessüm eden gözleriyle” dedi.
Bir insanın ölmemesini istemenin suç olmadığını belirten Kazan, “teröre yardım ediyorlar” suçlamasını “vahim” olarak değerlendirdi. Kazan, yargılamaları yapılmadan Gülmen ve Özakça için “Bunlar DHKP-C'li teröristler, siz de onların yardakçısısınız, yatakçısısınız” demenin yargıya talimat olduğunu, bunun da suç olduğunu kaydetti. Kazan “Gelin, bir başlangıç olsun, Semih'le Nuriye'yi kurtaralım." dedi.
‘USULE AYKIRI İŞLEM YAPILDI’
ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı da bu hafta içerisinde hukuksal girişimlerde bulunduklarını söyleyerek, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi heyetini ve zabıt katibini reddettiklerini söyledi. Kozağaçlı, “Çünkü bu mahkemenin bu dosyaya verdiği esas numarasının, dosya numarasının verilme tarihi 23 Mayıs'tır. Oysa ki 21'i tarihli polis evraklarında bu esas numarası kullanılmıştır, polis tarafından. Bunun fiziken ve hukuken olması mümkün değil. 23'ünde yapılmış bir tensibin, kabul edilmiş bir iddianamenin esas numarasının 21'inde polis evrakının içinde bulunması, polisle mahkemenin kabul edilemeyecek, bizden saklanmış, usule aykırı, yolsuz evraka dayanan bir işbirliği içerisinde olduğu anlamına gelir; bunu kabul etmek mümkün değil” dedi.
‘SÜRECİ YARGI DEĞİL İÇİŞLERİ BAKANLIĞI YÜRÜTÜYOR’
Gülmen ve Özakça’nın 23 Mayıs’ta mesai bitimi itibariyle bir soruşturma nedeniyle Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandıklarını kaydeden Kozağaçlı, aynı günün mesai saatleri içerisinde diğer davanın açıldığının kendilerine söylendiğini ancak tensip kararında, henüz tutuklanmamış olan Gülmen ve Özakça hakkında “başka suçtan tutuklu sanıklar” olarak bahsedildiğini gördüklerini belirtti.
Hukuken ve fiziken bunun olmaması gereken bir durum olduğunu vurgulayan Kozağaçlı, “Akşam saat 8'de tutuklanacak iki insandan mesai saati içerisinde yapılan bir tensibin 'başka suçtan tutuklular' diye söz etmesi, aslında tutuklama kararının da yargıçların, savcıların değil tamamen polis fezlekesinin ve organizasyonunun bir devamı niteliğinde olduğu anlamına gelir. Bunlar, bu tutuklamayı idari bir kapatma haline getirir. Ortada yargı yok. Sayın İçişleri Bakanı'nın bu kadar çok bu meseleye dahil olmasını bir başka nedeni de bu” dedi.
Yargı işlemleri dahil sürecin İçişleri Bakanlığı tarafından yürütüldüğünü söyleyen Kozağaçlı, henüz tutuklanmamış insanların tutuklanacağının yargıçlar ve zabıt katipleri tarafından önceden bilinmesinin kabul edilemez olduğunu belirtti.
Anayasa Mahkemesi’nin ardından AİHM’e de tedbir talepli bir başvuruda bulunduklarını belirten Kozağaçlı, AİHM'nin en kısa sürede karar vereceğine inandıklarını söyledi. (Ankara/EVRENSEL)