Mısır solunun ‘azizi’ Ahmet Nebil el Hilali
Bu haftaki Arap halkları mücadele tarihinden sayfamızda, Mısır’ın tarihinin en önemli siyasi şahsiyetlerinden Ahmet Nebil el Hilali’yi tanıtıyoruz.
Nasır NAZAL
Ali KARATAŞ
Demir ÇALIŞKAN
Bu haftaki Arap halkları mücadele tarihinden sayfamızda, Mısır’ın yakın tarihinin en önemli siyasi şahsiyetlerinden haziran ayında yaşamını yitiren Ahmet Nebil el Hilali’yi tanıtalım istedik. Ahmet Nebil el Hilali, 7 Ağustos 1922’de doğdu. Mısır komünist hareketinde derin bir iz bırakan el Hilali’nin ilk dikkat çeken yanı, bir “başbakanın oğlu” olmasıdır. Babası Ahmet Necip el Hilali, 23 Haziran 1952 yılında gerçekleşen askeri darbe ile devrilen monarşinin son başbakanıdır.
Nebil, 1944 yılında Kahire’deki Birinci Fuad üniversitesinin hukuk fakültesine girdi. Üniversite de sosyalist fikirlerle tanıştı. O zaman Kahire’deki üniversiteler, aralarında komünizmin de olduğu birçok siyasi akımla dalgalanıyordu. İlk olarak Mısır Ulusal Kurtuluş Hareketinin bileşeni olan İskra (Kıvılcım) hareketine katıldı. Kurtuluş Hareketinde bölünme gerçekleştiğinde Mısır Komünist Örgütünde girdi. 1956’da yılında ise 1922 yılından beri faaliyette olan Mısır Komünist Partisinin üyesiydi.
HALKIN AVUKATI HALKIN AZİZİ
Nebil el Hilali, tamamen komünist hareketin içinde olmasına rağmen bu faaliyetini babasından sakladı. Çünkü babası şiddetle komünistlere karşıydı. Bu sır uzun sürmedi. Babası faaliyetlerinden haberdar olduğunda “güvenli bir aile hayatı” ile “siyasi faaliyetleri” arasında seçim yapması gerekiyordu. Nebil zoru seçti ve babasıyla olan bağları tamamen koptu. Evi terk etmeden önce Nebil, kendisinin de çalıştığı babasının avukatlık bürosunu terk etti. Nebil olayı şöyle anlatmıştı; “Babam birçok yabancı şirketin avukatıydı. İşçilerden biri hakları için şirketini dava etmişti. Benim mahkemeye gitmem ve işçinin karşısında durmam gerekiyordu. Bunu reddettim. Komünist faaliyetlerim açığa çıktıktan sonra bu durum beni babamın bürosunu ve evini tümden terk etmeye itti.”
Necip el Hilali Paşa, oğlunun beklenmeyen tutumları nedeniyle, üzerindeki tılsımları çözmek için girişimlerde bulundu. Buna karşılık oğlu, “dağı yerinden etmeyi teklif etseydin inançlarımdan vazgeçmemi istemenden daha az bir şey istemiş olurdun” cevabını verdi.
Baba, isyancı oğlunu cezalandırmak için vasiyetinde mirastan men etmek istedi, ancak vasiyet değişikliği onaylanmadan önce, 15 Aralık 1958’de vefat etti. Buna rağmen Nebil, babasının vasiyetini yerine getirdi. Çünkü çalışmanın mal varlığına sahip olmanın tek yolu olduğuna inanıyordu.
Nebil el Hilali; inatçı mücadelesi, insani duruşu ve masumiyetiyle efsaneleşti. “Bütün ilerici güçler tarafından ‘halkın avukatı’ olarak adlandırdı. Bütün siyasi çevreler onun bir “aziz” olduğunda birleşti. Halk arasında “Mısır solunun azizi” olarak anılmaya başlandı. “Savunmaya ihtiyaç duyan mazlumun sesini duymayan avukat, bu şerefli mesleğe mensup olma onurunu hakkedemez” sözü onun sözüdür.
İŞÇİLER PAŞALARDAN YÜZ KAT DEĞERLİ
El Hilali köylülerin, işçilerin ve özgürlüklerin savunucusu olarak tanındı. İşçilerin grev hakkı için mücadele etti. Sınıfsal sömürüye ve siyasi diktatörlüğe karşı mücadeleyi birleştirdi. Babasının bakanlık sarayındaki bürosunda müdürken daima işçi sınıfıyla ve yoksullarla gizli toplantılar yapardı. Kralı zor durumda bırakan gizli bildiriler dağıtırdı. Babası bürosunda kabul ettiği misafirlerle ilgili onunla tartışmaya girerdi. Buna karşılık onun cevabı; “İşçiler, senin huzuruna kabul ettiğin paşalardan yüz kat daha değerlidir” olurdu.
Hiç kimse onun inançlarına egemen olmayı başaramadı. Bir keresinde işçilere karşı durmak için babasıyla mahkemeye gitti. Babası şaşkına döndü. Aynı hedef için beraber gittiği oğlu Nebil, çok kısa bir sürede hasımlarını, yani işçileri savunan birine dönmüştü.
PAŞANIN OĞLU YOKSULLARIN YANINDA
Adalet ve eşitlik fikri Nebil’e hakim olmuştu. Nebil, dünyada hiçbir gücün sosyalizmi tarihin dışına atamayacağı görüşündeydi. Davaların bütün masraflarını da üstlenerek kendini, ezilenlerin savunusuna adadı. Onun bürosu, ona akın eden her işçinin, acı ve baskı altında olan her köylünün, her ezilenin ve hukukun ihlal edildiğini düşünen her vatandaşın bürosuydu. Genç avukatlar arasında “mücadele tugayları” adıyla takipçileri olmaya başladı.
Her ne zaman duruşu ve yaptıkları nedeniyle onurlandırılmak istendiyse, kendisi bu girişimleri, “çabasını iki katına çıkarmak için yapılan bir teklif” olarak değerlendirdi.
EL HİLALİ; HEM MAHKUM HEM AVUKAT
Nebil, Demokratik Kurtuluş Hareketinin önemli şahsiyetlerinden biriydi. Cemal Abdulnasır döneminde ‘büyük komünistler davası’ nedeniyle on yıl cezaevinde kaldı. İlk kez 1959 yılında tutuklandı ve beş sene hapis yattı. 1965’teki ikinci tutuklanmasında dört sene cezaevinde yattı. Son olarak 1972 öğrenci olayları sırasında bir kere daha tutuklandı ve bir yıl cezaevinde kaldı. Son olarak 1981 tutuklamalarında tekrar tutuklandı.
Anlatılanlara göre “1972 Hürriyet Ayaklanması” gerçekleştiğinde, Tahrir Meydanındaki 24 saatlik oturma eyleminin ardından “Öğrencilerin Yüksek Komitesinin” kurulmasının sonrasında onlarca işçi, yazar ve öğrenci tutuklandı.
Kendisi de tutuklananlardan biriydi. Tek tek hücrelere kondular. Avukatların huzurunda mahkemeye çıkmak istediler. En tanınmış avukat onların avukatı el Hilali onlarla beraber mahpustaydı. Bu el Hilali’nin “hem avukat hemde mahkum” olduğu tek olay değildir. 1980 meşhur Komünist Parti Davasında hem sanık hem avukattı. Kendisine yabancı ülkelerin muhbiri suçlaması yöneltildi. Lakin ünlü savunmasından sonra herkes bu davadan beraat etti.
BÜYÜK DAVALARIN AVUKATI
El Hilali 1968 ile 1992 yılları arasında defalarca Baro Meclisine üye olarak seçildi. Mısır Komünist Partiden ayrıldıktan sonra 1986 yılında Sosyalist Halk Partisini kurdu. Gerçekleştirdiği bu faaliyetlerin dışında Mısır iktidarının siyasi rakiplerini savunması ününü çok arttırmıştır. Bunların en ünlüleri Halk Meclisi Başkanı Rafet Mahcub suikastı davası, Amr Abdulrahman davası, 1986 demir yolu işçilerinin grevi davası ve 1977’de pahalılığa karşı “ekmek ayaklanması” davasıdır.
“Ekmek ayaklanmasında” tutuklananların avukatı yine el Halili’ydi. El Halili, Siyasal İslamcıların davalarını da üstlendi.
EN GÜZEL AŞK MEKTUBU
EL Hilali, Mısır Komünist Örgütünde, örgüt sorumlularından Fatma Zeki ile tanıştı. Fatma, Kahire’de Fen Fakültesi Öğrenci Hareketi içinde faaliyet yürüten lider öğrencilerdendi. Orta sınıf bir aileden geliyordu. Babası Tarım Bakanlığında müfettişti. 1958 yılında evlendiler. Komünistlere karşı tutuklama dalgası başladığında Nebil ve Fatma 1959 yılında tutuklandılar. Fatma, el Ayni sarayında tutukluyken Nebil, Liman Abu Zabel zindanındaydı. Fatma, eşi Nebil’in zindanın duvarına ikisinin isimlerini yazdığını öğrendiğinde, kendisine en güzel aşk mektubunun yazıldığını söyledi.
Ahmet Nebil el Hilali, 18 Haziran 2006 yılında 84 yaşındayken vefat etti. Ömrünü mücadeleyle geçiren El Hilali, çoğu zaman hakkını savunduğu mazlumlarla fikir ayrılığına düşse de mücadelesinden vazgeçmedi. Edebiyatçı Ahmet el Hamis ölümünden sonra onun için “Farkında olmadan ona dayanıyordum. Çünkü el Hilali her zaman vardı, ne yapsam ve ne etsem, hangi gösteride olsam ve havaalanlarında gümrük kapılarında bekleyişlerimde ve de devletin polisiyle karşı karşıya her kalışımda, birden çıkacak ve beni savunmaya başlayacaktı” satırlarını yazdı.