12 Temmuz 2012 09:07

‘98 yılından bu  yana gerçekleştirdiğimiz kamplarda bu seneki durağımız Dikili. Dikili’nin Sotes Tatil Kö-yü’nde de yaklaşık 1500 gençle birlikte gelecekten 8 gün çalmak, kolektif bir hayat kurmak için buluştuk. Ben bu yazıyı yazarken, yan tarafımda koca bir zincir oluşturulmuş ve el birliğiyle su taşıyorlardı. Bir taraftan da çöp toplayanlar, öğle yemeğini dağıtanlar, akşam yemeği için hazırlık yapmaya çalışanlar, nöbet tutanları da görebiliyoruz. 1500 kişi Dikili’de kolektif hayatın nasıl olacağını birbirimize göstermeye başlamıştık.

Bunlara bir de yeteneklerimizi keşfedebildiğimiz, aklımıza takılanları konuşabildiğimiz, öğrendiğimiz ve çözüm önerilerine birlikte varabileceğimiz atölyeler de var. Bu atölyelerden birisi de Kadın Çalışmaları Atölyesi. Kadınlık hallerimizi konuştuğumuz, sorunları ortaya koyduğumuz, “Hep beni mi buluyor” dediğimiz şeylerin “Aslında sadece ben yaşamıyormuşum”a döndüğü, bundan sonra da “Ne yapacağız o zaman?​” sorusuna birlikte çözüm bulmak için fikir alış verişi yaptığımız bir atölye olmaya başladı bile.

TOP ALDIK ELİMİZE

Tanışmaya vesile olsun diye top aldık elimize ve başladık tanışmaya. Eline topu alan ismini söylerken bu atölyeye katılım sebebini de söyledi. “Bu atölyedeyim, çünkü…” diye başlayan cümleler kurduk. “Kadın olduğum için”, “Kadınların yaşadığı toplumsal cinsiyete karşı nasıl mücadele edebilirim diye” “Kadınların üreme mahkemesi olarak gördükleri bir dünya da bir yerden başlamak gerektiğini düşündüğüm için” “Ben de kadınım, kadınların sevilmediği bir toplumda kendimi değerli görebilmek ve bunu gösterebilmek için” “Bir erkek olarak bu sorunu birlikte çözmek gerektiğini düşündüğüm için”.

KADIN DEDİĞİN?..

“Ben 3. kız çocuğum. Benden 2.5 yıl sonra annem doğum yaptığımda ‘Allah’ım şükürler olsun sana bize bir erkek kardeş verdiğin için’ demiştim” “Kız kardeşim erkekleri dövdüğü zaman babam çok sevinmişti vay be benim 4 oğlum var demek ki demişti” “Benle erkek kuzenim babaanneme yemeğe gittiğimizde erkek kuzenim sofrada otururdu, kızlara ise yerde sofra açılırdı” “İlk küpe taktığım zaman ailem bana ‘erkek adam küpe takar mı?​’ demişti” “Küçükken erkeklerle futbol oynamak istediğimde, dedem beni sürükleyerek eve götürmüştü, kız çocuğu dediğin futbol oynar mıymış” “Nenemlerden nefret ediyorum, çünkü küçükken biz oynamak istediğimizde bize bunlar kudurmuş evden kaçacaklar deyip kızardı” “Ben hep kamyonlarla oynamayı sevdim ama dedem hep kızdı bana, bebekle oynamamı söyledi”. Bu cümleler atölyeye katılan kadınların ve erkeklerin karşılaştıkları ilk toplumsal cinsiyet ayrımcılıkları. Dedikodu halkası ile de bunlarla dalga geçmenin yollarını bulduk. Üstümüze gelen, bizleri bıktıran, hatta yapıldığında bizleri ağlatan sözler bu sefer dilimizde kahkaha attığımız cümlelere dönüştü.

Evrensel'i Takip Et