02 Temmuz 2017 00:36

Hopa’da neden bir Kazım Koyuncu müzesi yok?

Evrim Kepenek, Hopa'da Kazım Koyuncu müzesi olması için yazdı.

Paylaş

Evrim KEPENEK 

Dünyanın neresine giderseniz gidin, o yöre ile özdeşleşmiş, o yöreye katkısı olmuş kişilere ait özel alanlar bulabilirsiniz. Mesela, Prag’a giderseniz yazar Kafka’nın kız kardeşi ile birlikte yaşadığı evi, Fransa’ya gitme şansınız olursa da ünlü yazar Victor Hugo’nun müzeye dönüştürülmüş iki evini görebilirsiniz. Çok uzağa değil yanı başımızdaki Diyarbakır’a giderseniz bir Ahmed Arif Müzesi’ni, Cahit Sıtkı Tarancı’nın evini de ziyaret edebilirsiniz. Ama Hopa’ya giderseniz, üniversite okumak için İstanbul’a gidene kadar yaşadığı kent olan Hopa’da, bir Kazım Koyuncu müzesine rastlayamazsınız.

Elbette Kazım Koyuncu’yu sadece Hopa ile sınırlandırmak, yokluğunda O’na yapılan en büyük haksızlıklarından başında gelecektir; hele, Sugören’de bulunan mezarına dünyanın farklı ülkelerinden gelen onlarca insanın varlığı düşünüldüğünde. Kazım, ne sadece Hopa ile ne Laz kimliği ile sınırlandırabileceğimiz bir insan, O, Karadeniz’in doğasını, dillerini, kültürünü, müziğini, ekoloji mücadelesini ve illet hastalığı kanseri, hayatının son anına kadar sahiplenmiş, tek Karadenizli sanatçı. “Benbir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim” diyerek kendi sınırsızlığını ya da sınırlarının evrenselliğini ortaya koyan sanatçının eşyaları, 2005’de yaşamını kaybetmesinin ardından ailesine teslim edildi. 

Bu eşyalar arasında, kullandığı gitarları, penaları, ödülleri, gazete küpürleri, kıyafetleri bulunuyor. Ancak, Kazım’ı hissetmek, anmak, için Hopa’ya gidenler, sanatçıya ait bu özel eşyaları görme şansını pek yakalayamıyor. Çünkü, bu eşyaların sergilenebileceği bir alan yok. Karadeniz’in “solcu”, ve “ilerici” kenti olarak bilinen Hopa’da böyle bir yerin olmaması, önce Hopalı devrimcilerin sonra da kentin kamu yöneticilerinin önünde çözülmesi gereken acil  bir gündem olarak beliriyor. 

Aslında Koyuncu Ailesi, sanatçının eşyalarının sergilenmesi için Pançol’daki ilkokulun müzeye dönüştürülmesi için bir girişim başlatmıştı. Ancak, 2015 yılında 9 kişinin yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan Hopa sel felaketinde bu alan da büyük zarar gördü. İlgili uzmanlar alanı inceledi ve burayı riskli alan edince orada herhangi bir müze ihtimali de ortadan kalktı. Koyuncu Ailesi, durumu Hopa Belediyesi’ne bildirdi. Belki Kazım için varolan bir bina, müzeye dönüştürülebilir veya müze için bir alan gösterilebilirdi. Ancak, Hopa Belediyesi bu konuda bir çözüm üretmediği gibi, konuya dair herhangi bir açıklama da yapmadı. 

Kazım Koyuncu’nun ablası Canan Koyuncu aile adına konuyu yakından takip eden bir isim. Kazım’a dair bir müze olmamasının sorumluluğunu tamamı ile Hopa Belediyesi’ne yüklemek gibi bir misyondan uzak durarak, sadece sorunun çözülmesini isteme hassasiyeti ile yaklaşan Canan, çok da doğru bir noktadan, “Almanya’dan Diyarbakır’dan ziyaretçileri olan kardeşimin Hopa’da neden bir müzesi yok. Ailesi olarak biz her çözüme açığız ancak Hopa halkı da neden bunu talep etmiyor, neden bu konuda sessiz?” diye soruyor. 

HOPA’DA BİR MÜZE VAR KAZIM’A DAİR BİR ŞEY YOK

Aslında geçen günlerde Hopa’da yöresel kıyafetlerin, tarım aletlerinin, tarihi öğelerin sergilendiği bir müze kuruldu. Çok da ilgi gören Hopa Müzesi’nde, Kazım’a dair tek bir öğe yok. Yani, Hopa müzesi var ancak içinde Kazım yok. Sanatçının ablası Canan, belediyeye müzede Kazım’a dair bir oda oluşturulması önerisini de götürmüş. Ancak, belediye bu konuda da sessizliğini korumuş, çözüm üretmemiş, aile ile ortaklaşmamış. Müzede 2 bine yakın tarihi eser, bölge için önemli değerler sergileniyor ancak Hopa’yı tüm dünyaya duyuran Kazım’a dair tek bir öğe yok. Kazım, Hopa’yı tüm dünyanın yapmış, ancak, Hopalıların belediyesi, Kazım’ı kendi dünyaları yapamamış, müzede bir oda ayıramamış.  

Pançol’da bulunan önceleri toprağına dokunarak hissettiğiniz Kazım’ın şuan anıt mezara dönüştürülmüş beton mezarı bugünlerde ziyaretçi akınına uğrayacak. Sağcısından solcusuna her kesimden politik lider onunla ilgili açıklamalar yapmıştı, belki yine yapacak. Hele yaşamını kaybettiği ilk yıllarda, politik liderler tarafından adeta paylaşılamayan Kazım, elbette hatırlanacak, “tek gün” de olsa unutulmayacak. O’nu, anlayan dinleyicilerinin de düşündüğü gibi, mezarından belki böyle seyrediyor tüm olan biteni: “Birkaç aylık ömrün var… Soruyorsun kendine, ‘Ne götürmek istiyorsun?’ Para yok işine yaramaz. Can kalıyor elinde, can nedir, uyur, gözünü kapatır gidersin. İyi ki mülkiyetten bu kadar uzakmışım. Şimdi gitmemem için, asla ölmeyi düşünmemem için bir sebep var. Acayip bir sevgi var.Bütün savaşlardan beter bir savaş. Saklanacak yerin yok. Ne yer, ne gök, ne de suyun altı.

Şarkılarla geçtim aranızdan. Dünyada bir yerdeyim”

ÖNCEKİ HABER

Otostop

SONRAKİ HABER

Barış araştırmalarının temel eksiği: Sınıfsal çözümleme

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa