Efes’te yemek ya da tarihin parayla satılması
Ercan Karakaya Efes Antik kenti önünde yapılan yemek organizasyonu ve tarihin parayla satılması üzerine yazdı.
Ercan KARAKAYA
Bir efsaneye göre Efes (Ephesus), Amazon diye bilinen kadın savaşçılar tarafından kurulmuş. İsminin de, “Ana Tanrıça” kenti anlamına gelen Arzawa krallığındaki bir kentten, Apasas’dan geldiği tahmin edilir. Başka bir efsaneye göre ise, kent kahinlerin tavsiyesi üzerine bir balık ve yaban domuzunun rehberliğiyle gittikleri Kayster Nehri’nin denize döküldüğü yerin kıyısında ikinci kez Atina Kralı, Kodros’un oğlu Androklos tarafından kurulmuş.
Arkeolojik bulgular ise Efes’in M.Ö 6000 yılında kurulduğuna işaret eder.
Bu yüzden çok geniş bir alanda Prehistorik, Arkaik, Hellenistik, Roma-Bizans, Selçuklu, Aydınoğulları, Osmanlı ve çağdaş dönemler gibi insanlık tarihinin önemli kalıntılarını barındırır.
Ticaret yollarının üzerinde olması, bereketli toprakları, çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere kadar dini merkez olması, çağdaş dönemlerde üzerine yapı inşa edilmeyen antik dünyanın tek mega kenti olması, Artemis kültü, felsefe okulu, 14 bin kitabın bulunduğu kütüphanesi...
1994’ten bu yana UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde 2015’ten beri de Dünya Mirası listesinde olan Efes...
Fotoğraflar sosyal medyaya düştüğünde Efes Antik Kenti’nde düğün ve sünnet organizasyonu yapıldığı iddia edilmişti.
İzmir İl Kültür Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanımız peş peşe açıklamalar yaptılar. Anladık ki Efes’te düğün yapılması hele hele sünnet töreni yapılması söz konusu olamazmış... Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile tarihi alanlarda belli organizasyonların yapılmasına izin verilirmiş, bu organizasyonlar da sıkı sıkı denetlenirmiş. Hatta bu organizasyonları öyle her önüne gelen değil, belirlenen şartları yerine getiren turizm şirketleri yapabilirmiş...
Değişik zamanlarda çekildikleri belli olan fotoğraflardan anladığımız beyaz örtülerle kaplanmış masalar 10’ar kişilik. Yazıda kullandığımız fotoğrafta 19 tane masa var. Hazırlığı yapılan organizasyona 200’e yakın kişi katılacak. Masaların dizildiği yer ise Celsus Kütüphanesi’nin önü. İlk çağ uygarlıklarından olan İyonya döneminde inşa edilen kütüphane iki katlı. Taa o zaman 14 bin kitaba ev sahipliği yaptığı tahmin ediliyor...
Bakanlık yetkilileri yaptıkları açıklamalarda organizasyonlardan kendilerinin ve şirketlerin ne kadar para alındığını açıklamadılar ama Efes gibi bir yerde yapılan bu tarz etkinliklerden iyi para kazandıklarını tahmin etmek güç değil. Yapılan açıklamalardan organizasyonların seçkin davetlilere verildiğini de düşününce bakanlık ve şirketler için tarihi alanların ‘para kapısı’ olarak görüldüğünü söyleyebiliriz.
Son olarak Üsküdar’da bulunan ve ‘ecdadımızın yadigarı’ olan Şemsi Paşa Camisinin başına da benzer bir şey geldi. Mimar olan Büyükşehir Belediye Başkanımız yıllardır yavaş yavaş yok ettikleri tarihi Üsküdar sahilinin kalan son yerlerini de paraya tahvil etmek için proje hazırladı. Deniz doldurulacak ve sahilde kurulacak yeni yerlerden iyi para kazanılacaktı. Tüm itirazlara rağmen denize kazıklar çakılınca tarihi camide çatlaklar oluştu ve çalışma şimdilik durduruldu. Kazıklar çakılırken caminin zarar göreceğini tahmin edemeyen mimar başkanımız, kazıkların sökülmesi halinde sıkıntılar olacağını açıkladı.
Türkiye’yi 2002 yılından bu yana tarihi eserleri ve doğal güzellikleri rant kapısı olarak gören bir iktidar yönetiyor. Tarihi alanları yok edemezse üzerinden nasıl para kazanacağını bir şekilde bulan kafası ticarete çok iyi çalışan yöneticilerimiz var. Marmaray kazılarında ortaya çıkan tarihi eserlere ‘çanak çömlek’ diyorlar, Gezi Parkı’na Topçu Kışlası ve AVM yapmaktan vazgeçmiyorlar, AKM’yi yıkıp daha iyi para kazanacakları opera binası yapmayı planlıyorlar. Tarihi kazılara, araştırmalara olan yatırımları sürekli azaltıyorlar. Her yıl onlarca ‘restorasyon faciasıyla’ karşılaşıyoruz.
Ama yıkamayacakları tarihi alanlardan para kazanmak için de yasaları değiştirip yemekli organizasyonlarla para kazanmanın yolunu buluyorlar. Efes’te düzenlenen organizasyonlar tüm Türkiye’deki tarihi mekanlarda düzenleniyor. Para getirecek organizasyonları planlayanların tarihi eserlere onların korunmasına ne kadar değer verdiklerini konuşmaya gerek bile yok...
Bu tarihi alanlar tüm insanlığın ortak değerleri... Onlara gözümüz gibi iyi bakmakla korumakla yükümlüyüz. Bu sorumluluk en fazla da yönetenlerde. Tarihi alanlarda seçkin kişilere organizasyon düzenleyip para kazanmak yerine tüm insanların eşit şekilde faydalanmasını sağlamakla yükümlü olmalılar.