07 Temmuz 2017 10:52

Dink cinayeti davasında 5 kamu görevlisine tahliye

Hrant Dink cinayetinde kamu görevlilerinin yargılandığı ana davada 5 kişi tahliye edildi.

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul 

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu bulunan Jandarma görevlilerinin iddianamesi ile birleştirilen kamu görevlilerinin yargılandığı ana davada 5 kişi tahliye edildi. Mahkeme, Adem Sarıgöl, Abdullah Dinç, Volkan Şahin, Ali Barış Sevindik ve Yusuf Bozca’nın yurt dışı yasağı verilerek tahliye edilmesine karar verdi. 

Mahkeme, Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu’nun Trabzon jandarma görevlilerinin görevi ihmalden yargılandıkları davanın ana davayla birleştirilmesi talebini de kabul etti. Bir sonraki duruşma 31 Temmuz, 2, 3  Ağustos'a ertelendi.

Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz yargılanan jandarma görevlileri ile kamu görevlileri katıldı.

‘‘İZİNSİZ KEŞİF YAPMAK ASKERLİĞİN RUHUNA TERS’

Tanıkların tahliye talepleri ile devam eden bugünkü duruşmada ilk olarak o dönem Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli olan tutuklu sanık Gazi Günay dinlendi. İddianamede Dink cinayetinin planlanması ve icrası noktasında müşterek hareket eden Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri olan Okan Şimşek, Ergün Yılmaz ve Gazi Günay’ın beraberlerinde bir kısım haber elemanlarıyla birlikte 07 Ağustos 2006 tarihinde Trabzon’dan İstanbul’a gelerek 9 Ağustos 2006’dan itibaren Dink’in Bakırköy’deki evi ve sahibi olduğu Beyaz Adam Yayıncılık’ın çevresinde keşif faaliyetinde bulundukları söyleniyor. Dink’in evinin bulunduğu binanın görevlisi, tanık M.A., evinde maskeli ve silahlı şahıslarca, Dink’in nerede olduğu konusunda sorgulanıp, tehdit edildiğine dair ifade vermiş, tespit edilen bazı bilgileri ve HTS irtibatları bu ifade ile örtüşmüştü. Hakkındaki iddiaları yalanlayan Günay, Ergün Yorulmaz tarafından Trabzon İl Jandarma komutanlığının yazılı görevlendirilmesi üzerine Coşkun Aydın isimli bir cinayet şüphelisi ile ilgili olarak çalışma yapmak amacıyla İstanbul’a geldiklerini öne sürdü. 

Günay ifadesinde, “Bizim Dink’in evinin etrafında keşif yaptığımız iddiası yalan. Dink’i askeri bir personel olarak iddia edildiği gibi izinsiz gidip keşif yaptığımız gibi bir şey söz konusu değil. Askerliğin ruhuna ters. Dink’in kapıcısının ifadesine dayanıyor bu iddia. Kapıcı M.A. gelsin bizimle yüzleşsin” dedi.  

‘İSTİHBARİ GÖREV İÇİN BEYOĞLU’NDAYDIM’

İddianamede güvenlik kamera görüntüleriyle eşleşen HTS kayıtları, baz ve sinyal bilgilerinden, olay yerinde, cinayet öncesi ve sonrasında bulunarak Ogün Samast ve Hrant Dink’i izleyen ve Dink’in öldürülmesine nezaret eden isimler arasında adı geçen dönemin İsstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerinden tutuklu sanık Hacı Şefik Şimşek de ifadesinde hakkındaki suçlamarı reddetti. Görev kayıt defterine göre cinayet günü farklı yerde bulunması gerekirken cinayet mahali ve çevresinde bulunduğu cep telefonu sinyal baz bilgileri ve güvenlik kamera görüntülerinden tespit edilen Şimşek, “Ben Alevi ve solcu bir aileden geliyorum, FETÖ ile bir bağlantım yoktur. Cinayet günü istihbari görev için Beyoğlu’ndaydım sonra kız arkadaşımla yemek yemek için Karaköy’e yürüdüm. Agos civarında değildim. Fotoğrafım yoktur. Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı’nın fotoğrafını çekmek için Beyoğlu’nda bulunuyordum” diye savunma yaptı. 

‘DAVA SULANDIRILIYOR’

Cinayetin tasarısı ve işlendiği sırada Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Değerlendirme ve Analiz Merkez (İDAM) Amiri olan Hamza Celepoğlu ifadesinde, “31 yıl kendince ülkesine ve milletine hizmet etme gayreti içinde olan teröristle mücadele konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üstün cesaret madalyası sahibi olan bir general olan hain bir inayetin davasına monte edilerek sanık sıfatıyla huzurda bulunmaktan dolayı zul duyuyorum” diye başladı. Celepoğlu, “Yaklaşık 10 yıldır adaleti arayan Dink ailesi huzurunda iç ve dış kamuoyunca takip edilen bu hain cinayetin aslında nasıl sulandırılmaya çalışıldığını sizle bilgi ve belgeyle paylaşacağım” dedi.

Celepoğlu iddianamede, Savcı Gökalp Kökçü’nün darbe teşebbüsü davasından dolayı tutuklu olduğunu vurguladığını, ancak kendisinin darbe teşebbüsünden önce MİT TIR’ları davasından tutuklanmış olduğunu belirtti. 

“İddianamede MİT TIR’ları davasında yargılanıyor olmam bu hain cinayeti işlemiş olabileceğimin delil olarak ileri sürülmektedir. İddia makamı hakkımda ‘seni suçlu saydım ve nasıllarım olmadı’ diyerek iddianame hazırlamıştır” diye konuştu.

‘GÜNAH KEÇİSİ BENİM’

“MİT TIR’ları davasında şahsıma yaşatılanın Dink davasından farkı bulunmamaktadır” diyen Celepoğlu, “TIR’ların durdurulmasında bölge komutanının bölgeye gittiği bilgisi verilmiştir. 2 ay sonra o zaman Başbakan olan Cumhurbaşkanı, Necdet Özel, İçişleri ve Adalet bakanlarının olduğu bir toplantı yapılıyor. Benim olay yerine gitmediğim Genelkurmay tarafından bilgi verilmiştir. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı ‘bana olay yerine gitti demiştiniz’ demesi üzerine MİT müsteşarı ‘Bize öyle bilgi verildi’ demişti. Ama yumurta kırıldı. Günah keçisi benim” ifadelerini kullandı. 

‘İHTİYAÇ OLAN ADALETİN TECELLİSİ’

Kendisini göreve Işık Koşaner’in atadığını söyleyen Celepoğlu, “İddianamenin iadesi ile ilgili kararı okudum, gerçekten ihtiyaç olan adaletin tecellisi ile ilgili inanç oluşturdu. İDAM amiri ne İstanbul ne Trabzon’un üst amiri değildir. Mevzuat ve emirler açıktır. Sebebi de emniyet ve jandarma yapısının aynı olduğu algısıdır. Bizde yapılanma farklıdır. Emniyette amir memur ilişkisi vardır. Herhangi bir operasyonel görevi yoktur. Tamamen karargah görevidir. Aşırı sağ, sol ve BÖF (Bölücü faaliyetler) ile ilgili istihbarat değerlendirmeleri yapmaktır görevim. Soruşturma aşamasında bu genel kabulü bir kenara koyduktan sonra önce benim cinayet tarihinde İstanbul İl Jandarma Komutanı olduğum iddia ediliyor. Temmuz 2008’de atandım dedim. 19 Ocak’ta İDAM amiri olduğum bu nedenle olaydan bilgi sahibi olduğum iddia ediliyor” dedi.

İddianamede, Ocak 2015’te emniyete Galip Taşkın isimli bir kişinin cinayetin ihbarını ilk olarak alan Trabzon Jandarma İstihbarat görevlileri Okan Şimşek ve Veysel Şahin’in Ogün Samast ve Yasin Hayal’le birlikte Trabzon Maçka’da bir lokantaya geldiklerine ilişkin ihbar geldiği, Celepoğlu’nun da jandarma istihbaratın başında olduğu için bilgisi olması gerektiği belirtiliyor. Celepoğlu bu iddiaya, “Olmayan ihbar, olmayan form, yetkisi olmayan bana, burada olmadığım zaman gönderildiği iddiasıyla tutuklandım” dedi.

‘HUKUKSUZ VE SUÇ TEŞKİL EDEN SORUŞTURMA

Celepoğlu ifadesinde, Dink cinayetinin olduğu tarihte İtalya’da kursta olduğunu da belirtti: “Bu belge emniyet tarafından dosyaya kondu. Ekim 2006- Haziran 2006’da. Öncelikle tutuklandığım tarihte ben yurtdışında olduğumu belirttim savcıya. Gördüğüm kadarıyla hiçbir işlem yapılmamış. Hakkımda hukuksuz ve suç teşkil eden bir soruşturma açılmıştır. Tutukluluk halimin devamın gerekçe gösterilmeden devam ettirilmiştir”

‘CİNAYETİN İŞLENDİĞİNİ TELEVİZYONDAN ÖĞRENDİK’

Dönemin Trabzon İl Jandarma İstihbarat görevlisi tutuklu sanık Veysel Şahin de ifade verdi. İddianamede Trabzon Jandarma Istihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri olan Okan Şimşek ve Veysel Sahin’in, Hrant Dink' in Yasin Hayal tarafından öldürüleceginin planlandıgı bilgisine haber elemanı olan Yasin Hayal’in akrabası Coşkun Iğci vasıtasıyla 2006 yılı Temmuz ayında ulaştıkları belirtiliyor. İddianamede Şahin ve Şimşek’e yöneltilen suçlamalar tanık G.T,’nin iddialarına dayanıyor. G.T., 2006 yılı Aralık ayında eniştesi ile birlikte Trabzon Maçka yolu üzerindeki bir lokantaya gittiğinde daha önce tanıdığı Şimşek ve Şahin’i gördüğünü, lokantanın içinde bulunan Yasin Hayal ve Ogün Samast ile birlikte Şimşek ve Şahin’in bir odaya geçtiğini söylüyor. İddianamede tanıgın anlatımı, ihbar dilekçesine konu olay ile Şahin ve Şimşek’in HTS kayıtları, baz ve sinyal bilgilerinin uyumlu olduğu belirtiliyor. 

Hakkındaki iddiaları yalanlayan Şahin, “Coşkun İğici, kayıtlı eleman değildir. Benim ara sıra görüştüğüm arkadaşımdır. İstihbarat amaçlı değildir. 2006'da Okan Şimşek'le beraber şehir merkezindeyken Coşkun İğici aradı. Okan Şimşek'le beraber gittik. Onlar orada tanıştı. Coşkun İğici bize Yasin Hayal'in 3-4 kişiyle beraber İstanbul'da Ermeni bir gazeteci olan Agos gazetesinde çalışan Hrant Dink olduğunu söyledi. Resimleri ve krokileri olduğunu, silah bulmak için kendisine para verdiğini söyledi. Biz silah almamasını söyledik. Okan Şimşek, mesai bitmiş olmasına rağmen amirimiz olan Metin Yıldız'ı aradı. Yanına gittik. Jandarma görevlisi Ali Oğuz Çağlar'la yemekteydi.  Okan Şimşek, konuyu Metin Yıldız'a iletti. Metin Yıldız, Hüseyin Yılmaz'a söylememizi istedi. Kendisi gerekli emiri vereceğini söyledi. Hüseyin Yılmaz ve Hacı Ünalır beraberdi. Gittik bunu anlattık. Günlük güvenlik toplantıları Ali Öz yönetirdi. Ben toplantılara katılmazdım. Coşkun İğici, 15 gün sonra aradı. Yine Okan Şimşek'le gittik. Parayı iade ettiğini silah bulmadığını söyledi. Yine on gün sonra Hacı Ünalır odamıza geldi. Bize bu konuyla ilgili emir gelmediğini söyledi. Okan Şimşek, Metin Yıldız'ın odasına gitti. Ne konuştular bilmiyorum. Cinayet günü bir kafede oturuyorduk. Televizyonda olayı öğrendik. Okan Şimşek, Metin Yıldız ve Hüseyin Yılmaz'ı aradı. Televizyon izleyin dedi. Akşam şubeye döndüğümde bu iddianın ciddiye alınmadığını öğrendim. 10 yıldır bu davanın mağduruyum. 1 yıldır tutukluyum. Görevim gereği böyle bir bilgi elde ettiğim için mi suçluyum” diyerek tahliyesini talep etti.

‘ALİ ÖZ İSTİHBARTI DEĞERLENDİRMEDİ’

Dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü tutuklu sanık Metin Yıldız ise Veysel Şahin’in ifadesini doğrulayarak, “Köfte salonunda otururken Okan Şimşek ve Veysel Şahin geldi konuyu bana anlattılar. Ellerinde bir cinayet davası vardı konuyu Hüseyin Yılmaz’a devredin dedim. Cinayet bilgisini onların aktardıkları gibi Ali Öz’e aktardım. ‘Sonra konuşalım’ dedi. Birkaç gün sonra Ali Öz’ün odasına tekrar gidip konuyu arz ettim orada da bir emir alamadım. Sorun varsa sorunun çözüleceği bir istihbarat toplantısında dile getirmiştim konuyu ilk olarak. İşlem yapma yetkisi olan il jandarma komutanı Ali Öz’dür. Bu bilgiyi sümenaltı etmedim iletilmesi gereken makama ilettim gizleyecek olsam asayiş şube müdürü ve kom şube müdürü yanında dile getirmezdim. Ali Öz ‘Ben bu bilgiyi değerlendiremedim’ diyemediği için biz 10 yıldır mahkemelerdeyiz. Ben kimseden emir alamadığım için emir de veremedim” dedi.  

‘İSTANBUL EMNİYET CİNAYETİ BİLEREK Mİ ÖNLEMEDİ’

Yıldız şöyle devam etti: “Sağ faaliyette biz mit ve bölge başkanlığı ile koordinasyon halindeyiz. Mitten herhangi bir bilgi belge gelmedi. Cinayetten sonra Okan Şimşek telefonla ardı ve televizyonu aç dedi televizyonu açınca cinayeti gördüm ve elimiz kolumuz bağlandı. Bölge komutanı Ali Öz’ü aradım ve 6 ay önce böyle bir olaydan bahsetmiştim o cinayet maalesef gerçekleşti. Ben bir form hazırladım bunu çekiyorum dedim ve sanığın yakalanmasına katkımız olsun diye bunu yaptım.bilgiyi alan personelle beraber bizden tayin dilekçesi istendi. Dilekçeleri yazdık ve tayin edilerek cezalandırıldık. Emniyetin elinde bizim elimizden çok fazla bilgi belge olmasına rağmen cinayet işlenmiştir. Tedbiri alacak yer istanbul emniyetiydi. Dink istanbulda doğmuş büyümüş tehdit edilmiş ve İstanbulda öldürülmüştür. Korunması için yeterince bilgi yok muydu bilerek mi önlenmedi diye sormak isterim. 13 Ekim 2005’te emniyet cinayetin işleneceğini biliyordu. Cinayeti işleyen alçaklarla bir alakam yoktur. İspat ve delilden yoksun sadece niyet okumaktır benim yargılanmam.”

‘OLAY YERİNDE JANDARMA YOK’

İddianamede Ankara'daki Jandarma Genel Komutanlığı'nda çatışırken yakalandığı belirtilen Muharrem Demirkale de Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldığı duruşmada, “Jandarma Genel Komutanlığı'ndan sıkı yönetim ilan edildiğini, görevlendirildiğimi, intikal etmem istendiğini söylediler. Normal arabamla gittim, kaydımı yaptırdım. Girdiğim andan itibaren polislerce etrafım sarıldı. Sabahleyin de polis kanı dökmemek için teslim olduk” dedi. Demirkale, emniyette kendisine Dink cinayeti ile ilgili 20'ye yakın fotoğraf gösterildiğini kaydederek, “Onlara 'Hiçbiri benim personelim değil. Ayrıca İstanbul Jandarma İstihbarat personeli de değil. Bu çocukları yakmayın. Kriminale yazın, teşhis yaptırın. Bu insanları suçlu hale getirmeyin' dedim. Olay yerinde İstihbarattan kimse yok” diye konuştu.

Tahliye taleplerini değerlendiren savcı, IQ Yayınları Sahibi Adem Sarıgöl ve jandarma görevlileri Abdullah Dinç, Volkan Şahin, Ali Barış Sevindik, Hüseyin Yılmaz, Yusuf Bozca’nın tahliye edilmesi konusunda mütalaada bulundu. 

Kararını açıklayan heyet Adem Sarıgöl, Abdullah Dinç, Volkan Şahin, Ali Barış Sevindik ve Yusuf Bozca’nın yurt dışı yasağı verilerek tahliye edilmesine karar verdi. Mahkeme, Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu’nun Trabzon jandarma görevlilerinin görevi ihmalden yargılandıkları davanın ana davayla birleştirilmesi talebini de kabul etti. Bir sonraki duruşma 31 Temmuz, 2, 3  Ağustos'a ertelendi. 
    

ÖNCEKİ HABER

SES: Gerçek bir TİS için yasal sınırlar kaldırılsın

SONRAKİ HABER

Zenginler Hamburg’u nasıl cehenneme çevirdi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa