Veli Saçılık: Vahşet değişmedi, keyfiyet kural oldu
Yüksel Caddesi’nde işine geri dönmek için eylem yapan Veli Saçılık ile 17 yıl önce kolunun koptuğu günü ve bugünü konuştuk.
Birkan BULUT
Ankara
Veli Saçılık ihraç edildiğinden beri Ankara’nın işlek mekanlarından Yüksel Caddesi’nde işine geri dönmek için eylem yapıyor. 241 gündür neredeyse her gün gözaltına alınan, biber gazına maruz kalan, polisten şiddet gören Saçılık, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın bıraktığı yerde eylemini sürdürüyor. 5 Temmuz 2000 tarihinde cezaevine düzenlenen operasyona kolu koparılan Saçılık’ın ampute kolu, geçtiğimiz günlerde polisin saldırısında kırıldı. Sorularımızı yanıtladıktan kısa bir süre sonra evine polis baskını gerçekleştirilen Saçılık, 17 yıl öncesiyle bugünü “Vahşet anlamında hiçbir şey değişmedi. Bugün değişen şey keyfiyetin kural olması. Artık tek bir kişinin düşündüğü önemli” diyerek karşılaştırdı.
Yüksel Caddesi’nde direnişe katılmaya nasıl karar verdiniz?
22 Kasım’da 672 Sayılı KHK ile ihraç edildiğimi öğrendim. Önce sendikamla konuştum ve basın açıklaması yaptık. Bunun yeterli olmayacağını düşündüm ve Nuriye’nin direnişini duymuştum. İhraç edilmemden 2 gün sonra bir gün de onların yanında durup destek vereyim dedim. Ancak o kadar hunharca saldırıya uğradık ki. Arkadaşlar orada dayak yerken, işlerimizi geri isterken gönlüm el vermedi. Onlarla beraber hareket etmeye karar verdim.
Her gün iki kez eylem yapıyorsunuz ve neredeyse her gün şiddete kimyasal gaza, plastik mermiye maruz kalıyorsunuz. Bu sizde başka sağlık sorunlarına da neden oldu mu?
Birkaç günü saymazsak 239 gündür gaz yiyoruz. Gazın da envai çeşidi var. Portakal gazı, biber gazlı kapsüller... Hepsini denediler. Sadece ben etkilenmiyorum bundan. Özellikle o toz olanı attıklarında, eve gittiğimde kızım hapşırıyor öksürüyor. Nereye gitsem taşıyorum. Geçen aktrolün biri Twitter’da “Veli sen artık evrim geçireceksin bırak bu işleri” diye yazmış. Dün de eşimi gözaltına aldıklarında sert biçimde bana saldırdılar. Hatta gözaltı aracının içindeyken de biber gazı sıktılar. Ailem, akrabalarım verdiğim mücadeleyi haklı buluyorlar ve desteklerini hiç esirgemiyorlar.
Peki OHAL’in baskı ve haksızlıklarına karşı ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Halka nasıl bir çağrınız var?
Herkes kendi bulunduğu yerde; fabrika, sokak, işyeri, üniversite gibi her yerde OHAL’in olağanlaştırılmasına itiraz etmeli.
AÇLIK GREVİNİ DOĞRU BULMUYORUZ TARTIŞMASI
Tartışılan en önemli şeylerden biri de “Biz açlık grevini doğru bulmuyoruz” tartışması. Ben açlık grevinin yüzde 100 taraftarı olsaydım açlık grevi yürütenler birisi olurdum. Değilim ama onunla ilgili konuşmuyorum. Çünkü iki kişi karar almış ve ben onlara bırakın dediğimde bırakmayacaklar. Onu adım gibi biliyorum. Ben OHAL’e karşı nasıl mücadele ederim onunla ilgileniyorum. Onlar “Seninle mi uğraşacağız” diyorlar ben de “Evet. Benimle uğraşacaksınız” diyorum onlara. Buradan düşünmek lazım. Ben ihraç edildiğimde solcu olduğum için sokağa çıkmadım. Ekmeğim elimden alındığı için sokağa çıktım.
‘VALİLİK EYLEM YAPMASIN DESE DAHA İYİ’
Ankara Valiliğinin yasağı eylemlerinize engel olacak mı?
Biz valiliğin yasağına gülüyoruz. Bizim eylem yaptığımız yerler seçilmiş. Sokak adı vermek yerine bizim isimlerimizi verse daha iyi. Acun, Veli eylem yapmasın diyebilirdi. Biz OHAL’in ilan edildiği günlerde de sokaktaydık. Devlet KESK üyelerini ihraç ettiğinde topluma korku mesajı vermişti. “Onları attım, siz de korkun” demişti. Biz de aylarca direnerek topluma bir mesaj veriyoruz. “Biz korkmuyoruz, siz de korkmayın” diyoruz. Siyasal düşüncesi ne olursa olsun hukuksuzca, adaletin genel kuralları çiğnenip ekmeğinden edilmiş herkesin temsilcisiyiz.
17 YIL SONRA AMPÜTE KOLU KIRILDI
5 Temmuz 2000 günü kolunuzu koparmışlardı. 3 Temmuz 2017’de ise ampüte kolunuz kırıldı. 17 yılda hiçbir şeyin değişmediğini söyleyebilir miyiz?
Aslında vahşet anlamında hiçbir şey değişmedi ama kuralsızlık anlamında değişen bir şey var. Eskiden devlet bize dava açardı. Ben Danıştay’a, Yargıtay’a giderdim. Bir davayı kazanırdım başka yerden bozarlardı. O zaman şekli de olsa mahkeme gibi merciler vardı. Artık tek bir kişinin ne düşündüğü önemli. Bugün kurallar ortadan kaldırıldı, onun yerine keyfiyet kural oldu. Şekli olan devlet mekanizmaları da ortadan kaldırılmış durumda.