14 Temmuz 2017 00:06

Grev yasaklanınca işçi ne hisseder, patron ne hisseder?

İzmir'de Birleşik Metal-İş Schneider İşyeri Temsilcisi Sedat Sadak, OHAL ve grev yasaklarına ilişkin Evrensel'e yazdı.

Paylaş

Sedat SADAK
Birleşik Metal-İş Schneider İşyeri Temsilcisi/İzmir

Hadi hayırlısı! Sessiz çoğunluğun sesi olduğunu söyleyerek iktidara gelenler, oy aldıkları kesimleri düze çıkarmak yerine hayatlarını tarumar ediyor. Ve iktidar partisi ve onun yöneticileri yaptıkları açıklamalarla bu niyetlerini açıkça gösteriyorlar. 

İşte tam bunları düşünüp Adalet Yürüyüşü sonrası neler yapılmalı ve bu mücadele nasıl büyütülmeli diye düşünürken yine imdadımıza sayın “BAŞKAN” yetişti. Ve şunları sarf ederek ona inanan, güvenen işçi ve emekçilere neyi reva gördüğünü itiraf etti. Vallahi en ufak bir oynama ve ekleme yok. Tamamen kendi sarf ettiği sözler. Aha da buyurun ne demiş: “Olağanüstü hali biz iş dünyamız daha iyi çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum, iş dünyanızda herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Şimdi böyle bir şey var mı? Tam aksine. Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız.”

Daha fazla söze gerek var mı bilemiyorum ama yine de bir iki kelam etmekte fayda var. Birincisi bu haber son dakika haberi olarak EVRENSEL’e düştüğünde yaptığım ilk şey, bu yazıyı çoğaltarak tüm işçi ve beyaz yaka diye tarif edilen emekçi kardeşlerimizin ortak kullanım alanı olan kamelyalara asmak oldu.

Çünkü işyerimizde halen bunca lafa, itirafa ve işçi emekçi düşmanı politikalarına rağmen GÖRMEDİM, DUYMADIM, BİLMİYORUM diyen, aslında bilip inanmak istemeyen ya da hâlâ konduramayan kardeşlerimiz var. Ancak ben grevi hükümet ve Cumhurbaşkanı tarafından yasaklanan, EMİS sözleşmesi dönemini yaşayan bir işçi ve aynı zamanda işyeri temsilcisiyim. Ben ve beraber çalıştığımız tüm arkadaşlarımız bu süreci bin bir zorluklarla örüp, sonuç almak için çabalayıp, örgütlü gücümüzü ortaya koyduk. Bugün halen bir umut iktidardan medet uman arkadaşlarımız da dahil greve hazırlandık. Şahsen ev sahibime, alışveriş yaptığım mahalle bakkalına ve parasal olarak ilişki de olabileceğim herkese “GREVE ÇIKIYORUZ BİRAZ ÖDEME SIKINTISI YAŞAYABİLİRİZ ANLAYACAĞINIZI UMUYORUZ” dedik. Yani bakkalı, manavı, okulu, çoluğu, çocuğu herkesin bu işin bir öznesi olduğunu görmüş ve yaşamış olduk. Bizler greve böyle hazırlanırken, grev sabahı ne hikmetse sessiz çoğunluğun sesi tarafından SUSTURULMAK, BASKILANMAK VE RAZI EDİLMEK istendik. Bir yasakla dumura uğratılmak ve mücadeleden düşmemiz hedeflendi. Ancak bizler grev yasağının ne anlama geldiğini, yıllardır biriken ekonomik sıkıntıların bize yüklediği dertlerin farkındaydık ve hükümetin, (pardon başkanın) onayı ile grevimiz yasaklansa bile fiili mücadele ile haklarımızdan ve taleplerimizden vazgeçmeyeceğimizi dosta düşmana gösterdik.

Düşünsenize;

Grev yasaklanınca işçi ne hisseder ?

İşveren ne hisseder diye?

Birincisine cevap herkes umutsuzluk ve çaresizlik diyecektir muhtemelen. Ama tam tersi biz de daha fazla mücadele ve bedel ödemeyi göze alma duygusu uyandırdı. Direndik mücadele ettik ve hükümetin mi, başkanın mı desek bilemiyoruz ama her şeye rağmen kazanarak çıktık.
İkincisine cevap ise şöyle olur her halde: Ellerini ovuşturup “İşte bu” diyen ve “İşçiler şimdi elime düştünüz, demek verdiğimizi beğenmiyorsunuz, demek grev diyorsunuz öyle mi” diyen ve hemen arkasında “Hadi bakalım şimdi sıra bende” diyen patronlar. Bu patronların neler yapabileceğini düşünelim:

Öncelikle mücadeleci önder işçileri işten atmak.

Taleplerini daha aşağıya çekerek baskılamak.

Sesini çıkarmak isteyeni işten atmak ve yıldırmak. 

Daha çok çalışması için iş yoğunluğunu artırmak.

Mobbing vb. gibi eline geçen her fırsatı değerlendirmekten herhalde imtina etmeyecektir değil mi?

İşte dostlar iktidarı boyunca 13 grevi yasaklamış bu iktidar ve hükümet cenahının gerçekten kimleri ve neyi temsil ettiğinin herkes tarafından görünür olması için bir işçi olarak yaşanılan pratiği ve buna denk gelen patronların mutluluğunu naçizane kaleme almak ve paylaşmak istedim.

Artık her grev yasaklandığında ya da sıra bana ne zaman gelir diye beklediğimizde, sarı öküzün hikayesindeki gibi yalnız kalmayacağımız yarınlarımız için şimdiden mücadeleye atılmalı ve kavgamızı biz ve bizimle beraber hareket eden her kesimi yanımıza alarak sürdürmeliyiz.

Aynı Adalet Yürüyüşü’ndeki gibi ortak mücadele etmeliyiz.

Saygılar...

ÖNCEKİ HABER

2016 İşçi Eylemleri Raporu yayımlandı

SONRAKİ HABER

Suruç’un sanığı duruşmaya yine getirilmiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa