Diyarbakır'da OHAL’in sağlıktaki 1 yılı
OHAL'in başlatılmasının ardından Diyarbakır'da sağlığa erişim hakkında ciddi aksamalar yaşandı.
Serpil BERK
Diyarbakır
15 Temmuz darbe girişiminin ardından iktidarın muhalif kesimlere karşı başlattığı yeni bir darbe olarak adlandırılan OHAL sonucunda Diyarbakırlıların sağlığa erişim hakkında ciddi aksamalar yaşandı. 123 sağlık çalışanın ihraç edildiği Diyarbakır’da hastanelerin çocuk bölümleri durma noktasına gelirken, bugüne kadar yaşanan aksamalar dikkat çekici. SES Diyarbakır Şube Eş Başkanı Recep Oruç, bölge illerinde yaşanan ihraçlardan dolayı sağlığa erişim hakkı engellenen yurttaşların Diyarbakır’a tedavi için gelmeleriyle birlikte sağlık çalışanlarının iş yüklerinde de artmalar yaşandığını belirterek, cerrahi birimlerin durma noktasına geldiğini hatta çocuk birimlerinin kapatıldığını söyledi.
Diyarbakır’da sağlık emekçileri OHAL sonrası başlatılan süreçle birlikte sık sık halkın sağlık hakkından mahrum bırakıldığını, yaşanan aksaklıkları dile getiriyordu. OHAL 1’inci yılını doldururken bu 1 yıl içerisinde OHAL’in sağlığa yansımalarını SES Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Recep Oruç ile konuştuk.
İhraçların içerisinde bir çok daldan üyelerinin bulunduğunu söyleyen Oruç, “Hemşire, psikolog, tekniker ve her daldan doktorlar var. İhraçlar sosyolojik bir sorunu da ortaya çıkardı. Hem ihraç olanları etkiledi, hem de hizmet ettikleri halkta problemler yaşanmaya başlandı. Diyarbakır sağlık açısından bölgeye hitap eden bir yer fakat ihraçlarla birlikte örneğin, ‘Silvan Çocuk Birimi’ kapandı, fakültede kalp damar cerrahi birimi durma noktasına geldi. Yine aynı şekilde fakültedeki çocuk birimleri durma noktasına geldi. Bölgenin diğer illerinde yaşanan ihraçlar nedeniyle halk ister istemez Diyarbakır’a yönlendirildi. Bu da iş yükünü arttıran bir hal aldı. Bingöl’den, Van’dan insanlar buraya gelmeye başladı. Silvan’da ki çocuk biriminin kapanmasıyla 100 kilometre yol katedip buraya gelmek zorunda kaldı. Tabii bunu koşulu olanlar yapabiliyor. KHK’ler ile ciddi kadrolaşmaların olduğunu da öğrendik. Dicle Üniversitesinden ihraç edilen bir öğretim üyesinden sonra o bölümü yürütebilecek bir kişi yok, çünkü sürekli birilerinin gelip buradan unvan aldığı bir kadrolaşma merkezi haline gelmiş” diye konuştu.
‘ÇALIŞMALARIMIZ ENGELLENİYOR’
OHAL ihraçları ve KHK’lerin sendikal açıdan ciddi sıkıntılar yarattığına dikkat çeken Oruç, “Artık neredeyse basına demeç veremez hâle geldik. Broşür ve bildirilerimizi hastaneye dağıtamayacak duruma geldik. Dağıttığımızda ise engelleniyoruz ya da adli ve idari soruşturmaya maruz kalıyoruz. İhraçlar sendikal olarak güçlü olduğumuz yerlerde daha çok yaşandı. Hastanelerde ki panolarımıza dahi müdahale ediliyor. Bunlara karşı daha fazla mücadele etmeye çalışıyoruz. Biz sesimizi çıkardıkça var olabiliriz. Köle sahibinin istediklerini yaptığı için ya da sahibi ona sahip olduğu için köle değildir. Köle buna ses çıkarmadığı için köledir. Bizlerin köle olmaması bu yüzyıla cevap olmak için ses çıkarmamız gerekiyor. Emekçiler olarak sesimizi gür çıkarmamız gereken bir dönem” dedi.
‘SORUNLAR ÇÖZÜLMÜYOR, DERİNLEŞİYOR’
OHAL’in yaşanan krizleri çözmede yöntem olamayacağını belirten Oruç, “Milli beraberlik için doğru bir yöntem değildir. 150 bin emekçinin hiçbir hukuk ya da soruşturmaya dayanmadan ihracından bahsediyoruz. Bu ülkeyi kurtaracak şey OHAL değildir. Tam tersine OHAL insanları kutuplaştıran, tek tipleştiren bir uygulama bu yüzden olmaması gerekiyor. Korku imparatorluğu oluşturmak için önümüze çıkardıkları bir sopadır” şeklinde ifade etti.