Sert açıklamalar ve kınamalar işi değiştirmiyor
İstanbul'dan bir nakış işçisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın OHAL ve grev söylemleri üzerine Evrensel'e mektup yazdı.
Nakış İşçisi
İstanbul
Yani nereden başlasam, ne yazsam... Tam aklımdan geçenleri ve hissettiklerimi aktaramayacağımı biliyorum ama yazmazsam da olmayacak. Geçtiğimiz gün sosyal medyaya bir video düştü. Cumhurbaşkanı patronları toplamış konuşuyor. Diyor ki “OHAL’i biz iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Biz göreve gelmeden önce bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı, şimdi böyle bir şey var mı? Grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz.”
Ben şakayla karışık “Daha iyi araba alayım diye daha çok çalışın” diyen patrona denk geldim. Ya da Hey Tekstil işçileri direnişteyken dayanışmaya gittim diye beni kovan patronum şunu söylemişti: “Kimi zaman bilerek, kimi zaman istemeden işçinin haklarını yiyoruz. Ama bir sistemin parçasıyız yapmazsak biz biteriz.” Şimdi büyük patron pervasızca vicdansızca diyor ki “Ben işçinin tepesine biniyorum, bineceğim. Ey sermaye benim arkamda dur çünkü bu aralar işim zor.” Bu zihniyetin eseri olarak kıdem tazminatı tartışma (pazarlık) konusu olmuş, zorunlu BES dayatılmış, kiralık işçi büroları resmileşmiş, kamu enekçilerinin iş güvenceleri hedefte... Buradan ilk önce sendikalara seslenmek istiyorum. Sert açıklamalarınız ve kınamalarınız bu işi değiştirmiyor. Her gün daha berbat bir hale doğru ilerlerken, işçilerin emekçilerin sert açıklamalardan çok daha fazlasına ihtiyaç var. İnin fabrikalara, anlatın bu olanları, alın işçileri arkanıza ve durun bu vicdansızlar karşısında. Diyeceksiniz ki konuşan Cumhurbaşkanı ama eleştiriler sendikalara. Evet tam da öyle çünkü Cumhurbaşkanı böyle konuşmak için gücü, sendikaların zayıflığından ve işçiden kopukluğundan alıyor...