16 Temmuz 2017 00:13

Mehmet Güreli’den ‘Zamboni Sokağı’

Mehmet Güreli’nin son albümü Zamboni Sokağı dinleyici ile buluştu.

Paylaş

Umut Durmuşoğlu

Mehmet Güreli’nin son albümü olan  Zamboni Sokağı dinleyici ile buluştu. Zamboni Sokağı’nda dolaşmak, belki de pek çok şeyi göze alabilmekten geçer. Şehrin sokaklarını ıslatan bir yağmur sonrası, ara sokaklarda şemsiyeleri açık bir yere yetişmeye çalışan, hızlı hızlı yürüyen insanların arasında, yağmurun karanlığını bir bıçak gibi yaran o ışığı fark edebilmek, dönüp demek: bu karanlığı gözlerinle besliyorsun, oysa ne mücevherlerin vardır senin.

Sokağı kesen, sokağa komşu bu yerde, ışığın camlardaki oyununu izleyerek yine bir akşamı yolcu ederken, buğulu bir cama bir şeyler çizmek parmaklarınla. 

Karşılaşmalar ve birbirini takip eden amansız temaslar. Bir yolculuğa çıkmış mısın, yönün, yören neresi bilmeden. Bakarsın ki  geceden gelmedir hepsi. Dışarısı soluk soluğadır. Gölgeler cirit atar dışarıda. Oysa seçemezsin, bir yaprak mı yoksa elleri cebinde, o her zaman ki işine devam eden bir gölge mi ? Gelip pencerenin altında durarak canını acıtacak, düşündüklerine, yazdıklarına, bakışlarına, dokunuşlarına karışacak. Çünkü bilirsin gecenin bir saatinden sonra herkes tebdilli dolaşıp yalnızlığını gizler. Gündüzleri yüzlere inen perdelerden farklıdır bu. Gecenin bir vakti, ansızın yağan yağmursa eli böğründe sancıyarak dolaşan gecenin ve gecenin adamlarının delişmen ruhlarını sakinleştirmek içindir. 

Bir gün herkes kaçtığı yere döner dersin. Uzaklar izlemek için midir derim, sense evet dersin. Uzaklıklar da yakınlıklar da izlemek içindir. Onlar sonsuz bir uzam gibi adımımızı attığımız yerlerde boylu boyunca yatmaktadırlar. Bizden önce kimler geçmiştir bilemeyiz, biz sadece onların adımlarını takip ederiz. Öyleyse, yol nedir diye sorarım. Yol, kavuşmak için yapılmıştır, bu zamana kadar canlı kalabilmesinin nedeni bizim onu hikayelerimizle, özlemlerimizle beslememizdendir dersin. Şaşarım, tüm bunları nasıl bildiğine. Sessiz bir bilge gibi başını öne eğersin. Tüm şarkılar ne kadar da bize benziyor değil mi, hepsinin bir yeri var dersin. 

YAĞMUR DAHA DİNMEMİŞ, ŞEMSİYELER DE HÂLÂ AÇIK

Güneşli bir gün, gölgelerin de ağaçların dibinde oturup rüya görebileceğini öğrettin. Onlar dedin, bizi izlerler uykumuzun en derinliklerinde. Bu kadar büyük ve çokturlar. Kadim bir krallığın izlerini taşırlar. Yalnızlığının gölgesi de başlı başına bir meseledir.  Kendini bırak ve rahatla. İçine girmelerine izin ver, göreceksin o zaman aradığın şeyin bir bakışlarında, henüz tomurcuklanmamış gülüşlerinde gizli olduklarını. Çünkü bazen bir gölge ele verir, aydınlıkta aradığın şeyi. Aydınlık da çoğu zaman engeldir bir şeyleri görmeye dedin. 

Kimselerin bilmediği bir gökten, bir masaldan söz etsen. Yıldızları anlamsız hevesleriyle hırpalayan şehirli insanların gözlerinden kurtarsak, özgür bıraksak onları. Kimse bilmese, kimse bilmese, kimse bilir mi, kimse bilmez ki!

Zamboni Sokağı’na tekrar dönüyorum. Yağmur daha dinmemiş, şemsiyeler de hâlâ açık. Oysa sen sevmezsin ki şemsiyeleri, şemsiyeli insanları. Hem bu karanlığın içinde bir yürek gibi gümbürdeyen bir şey de var. Ne demeli, nasıl demeli ? Sevgi gibi, hayat gibi bir şey… Duruyorum, sokağın köşesinde bekliyorsun. Ellerin ceplerinde. 

Yanına gelip soruyorum, bu karanlığın içindeki mumdan gemiler kimindir?

ÖNCEKİ HABER

ABD’de sağlık hizmetleri: Her seçenek şirketler yararına

SONRAKİ HABER

Tüllüşah, korunmazsa tükenecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa