Güzel bir şeyler atın üzerime!
"Aslında en güzel direniş, kendi gündemine ve hayatına sahip çıkmaktır. Dayatılana inat, kendi yaşamına sıkı sıkı sarılmaktır."

Ayşen AKSAKAL
Çok acayip olduk.
Hayat bizim dümen başkasında gibi. Böyle hayal etmemiştik hayatı.
Benim hayalimde uzun masalarda sabahları bulan sohbetler vardı. Kitaplardan ve edebiyattan bahsedecektik. Dostlarla birlikte şarkılar söyleyecektik. Birileri enstrüman da çalıyor olacaktı. Güneş doğarken herkese birer kahve yapacaktım.
Çocuklar büyümüş olacaktı, ben yeniden arka arkaya iki üç film izleyecektim. Sevdiğim yönetmeni takip edecektim, festival biletlerim olacaktı.
Sergi gezecektim, seramik öğrenecektim, resim kursuna gidecektim.
Ben emeklilik hayalleri kuracaktım daha.
Oysa kapıldık bir felaket seline, kafamızı kaldıramıyoruz haberlerden. Ciğergah olduk üzüntüden. İki kaşımızın arasına çizgiler oturdu endişeden.
Bundan 10 sene önceydi, dünyanın ömrü o kadar az kaldı ki, torunlarınız için değil, çocuklarınız için acil tedbir almalı, diyordu uzmanlar. Klozet içlerine litrelik şişeler koyuyorduk su sarfiyatını azaltmak için, diş fırçalarken musluğu kapatın kampanyaları dönüyordu.
Klima kullanmayalım, ekonomik ampul takalım, zehirli gaz salınımını durduralım, ozon delindi diyorduk.
Sırası gelmiyor şimdi. Çünkü her sabah birisi daha eksiliveriyor hayatımızdan, bir özgürlük daha kayıyor elimizden. Hal böyleyken hortumla sokak yıkayan esnafı bile görmüyor gözümüz.
GDO’ya hayır diyorduk. Bu tavuklar gezmiyor, ömürleri çok kısa,bu adil değil, bunların eti erken ergenlik yapıyor, kanser yapıyor, diyorduk.
Mısırda GDO çıkmıştı. Kutu üzerlerini dikkatlice okuyor. Markaları boykot ediyorduk.
Organik tarımı önemsiyor, balkonlarımızda ufak domatesler, salatalıklar ekiyorduk.
Unuttuk, birileri açken bunca zamandır, cümle içinde gıda adı bile geçiremez olduk. Ayıbımıza gitti.
Şimdi fikrim yok ne yiyiyor bizim çocuklar. Böyle değildik.
Ülkenin gezmediğim şehri kalmasın gibi bir hayalim vardı. Yıllarca da karış karış gezmiştim.
Gezdiğim şehirler yıkıldı, artık gezesim de kalmadı.
Yazık oldu, yazıklar olsundu.
Kendi gündemimi özlüyorum.
Bir yandan dram bir yandan magazin basıyor.
Ben kitap diyorum, dünyaca ünlü güzel, Türk yazarla birlikte haberi konuşuluyor.
Bu da zerrece ilgimi çekmiyor.
Bize böyle, başı önde derbeder, sürekli gam içinde, kahkahasız, edebiyatsız, sanatsız yaşamak yakışmıyor.
Ünlü güzel ile başlayan haberlerin hayatın tek rengi olmasını içim almıyor.
Aslında en güzel direniş, kendi gündemine ve hayatına sahip çıkmaktır.
Dayatılana inat, kendi yaşamına sıkı sıkı sarılmaktır.
Antarktika’daki buz dağından İstanbul kadar parça kopmuş, dünya nefesini tutmuş onu izliyor.
Hangi deniz kaç santim yükselecek onu merak ediyor.
Uzmanlar kamp kurmuş olayı gözlemliyor.
Bizdeki mevzu ise; ya bu kadın bu şair bozuntusunda ne buluyor?
Reddediyorum!
Şimdi başucumdaki kitabı okuyacağım. Yarın da güzel bir sofra hazırlayayım, arkadaşları çağırırım, kitap üzerine konuşuruz biraz.
Bir güzel boykot listesi yapayım, markette lazım olur. Yapmışken de paylaşırım arkadaşlarla.
GDO, işçi hakkı yemek, taraf olmak gibi başlıklara da ayırırım listemi.
Bu böyle olmayacak çünkü, gidemediğimiz ülkeler yakında sular altında kalacak. Bizim çocuklar kıtlıkla büyüyecek.
Bu arada bizim ömür de arada kaynayıp gidecek.
Ben silkiniyorum, kusura bakmayın.
Şimdi baktım da Beyoğlu Sineması dönüyor aramıza, güzel filmler de var.
İçim yeşerdi şimdiden. İki ufak planla bile ömrüm uzadı gibime geliyor.
Siz de nefes almak isterseniz, sinema sokakta, kitap evde, dostlar telefonun ucunda bekliyor.
Tavsiye ederim.
Kullanmadığınız ışıkları kapatır, diş fırçalarken suyu açık bırakmazsanız da sevinirim. Geçip gidiveren değil, iyi pazarlarınız olsun.
Evrensel'i Takip Et