İstanbul'da yağış ve iklim değişikliği: Afet değil iflas
Uzmanlar, İstanbul'daki aşırı yağışla iklim değişikliğinin ilişkili olduğunu belirterek buna uygun politikalar geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
İstanbul bugün yoğun yağışlarla karşı karşıya kaldı. Bu durum iklim değişikliği üzerine çalışanlar için çok da şaşırtıcı değil. İklim değişikliği yüzünden, aşırı yağışlar, seller, sıcaklık dalgaları, kuraklık gibi felaketlerin giderek daha sık görüldüğü bilimsel bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Bugünkü yağışlarla iklim değişikliği arasında bağlantı olabileceğini ortaya koyan birçok bilimsel analiz bulunuyor.
Son yayımlanan Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 5. Değerlendirme Raporunda “Kentlerde, iklim değişikliği ile ilişkili riskler (artan deniz seviyeleri, fırtınalar, ısıl stres, aşırı yağışlar, iç bölge ve kıyı seller, heyelanlar, kuraklık, susuzluk artışı, su kıtlığı) artmaktadır ve bu risklerin, insanların (ve onların sağlığı, yaşam alanları ve varlıklarının) ve yerel, ulusal ekonomiler ile ekosistemler üzerinde geniş olumsuz etkileri bulunmaktadır” deniliyor. IPCC aynı zamanda 1950lerden beri artan meteorolojik afetlerde iklim değişikliğinin önemli katkısı olduğunu düşünüyor.
İklim değişikliği dünyanın dört bir yanında aşırı yağışların sorumlusu olarak gösteriliyor. İstanbul’da bugün karşı karşıya kaldığımız aşırı yağışlarda da giderek artan iklim krizinin de rolü olabilir. Bugünkü yağışların iklim değişikliği ile doğrudan bağlantısını ortaya koymak için detaylı analizler yapılması gerekiyor. Ancak, yine de küresel ve yerel gelişmeleri göz önünde bulundurduğumuzda, bugünkü yağışlarda iklim değişikliğinin önemli rolü olduğu ifade edilebilir:
2014 yılında çıkan, ‘2013 Yılının Aşırı Hava Olayları’ adlı raporda, Türkiye’nin de bulunduğu Güney Avrupa bölgesindeki yoğun yağışların iklim değişikliği ile ilgili olduğunu gösteren bulgular yayınladı. Bu raporda, anormal yağışların olduğu 2013 kışı ile iklim değişikliği ilişkilendirilmişti.
Bilimsel araştırmalar, iklim değişikliğinin Akdeniz bölgesinde yaz aylarında aşırı yağışların şiddeti ve boyutunda artışa neden olacağını gösteriyor.
İklim değişikliği yüzünden, havanın artan nem tutma kapasitesi yağışların daha şiddetli bir biçimde yaşanmasına neden oluyor. Özellikle içinde bulunduğumuz Akdeniz havzasında yaz yağışlarının şiddetleri giderek artıyor.
Türkiye’de iklim değişikliği ve aşırı hava olayları arasında ilişkiye dair çok az araştırma olsa da bu çalışmaların sayısı giderek artıyor. 2017 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Ahmet Öztopal “Aşırı Yağışlar, Türkiye için iklim değişikliği senaryo değerlendirmesi” çalışmasında iklim değişikliğinin Türkiye’deki etkilerini inceledi. Çalışmada, yakın gelecekte (2060 yılına kadar), iklim değişikliği yüzünden, İstanbul’un da bulunduğu bölgede, aşırı yağışların artacağını ortaya konuluyor.
Benzer bir biçimde, iklim kaynaklı afetlerin İstanbul’un da aralarında bulunduğu 19 şehirde önemli ekonomik kayıplara yol açacağını ortaya koyan çalışmalar da bulunuyor. Bu araştırmalardan Mart 2017’de yayınlanan bir çalışmaya göre “İstanbul ve İzmir iklim değişikliği yüzünden en çok mali kayba maruz kalacak ilk üç şehir arasında gösteriliyor.
Türkiye’den uzmanlar da karşı karşıya kaldığımız bu afet durumunun iklim değişikliği ile ilişkili olduğunu ifade ediyor.
İSTANBUL GİBİ KENTLERİN SEÇİM YAPMA ŞANSI YOK
Dr. Ethemcan Turhan, KTH (Kraliyet Teknoloji Enstitüsü), Stockholm: İstanbul gibi mega-şehirlerin artık iklim değişikliğine uyum ve azaltım arasında seçim yapma şansı yok. Her ikisinin de hemen şimdi hızlı ve dönüştürücü şekilde yapılması gerekiyor. Burada al-ver hesabı yapılamaz. Yaşanan kayıp ve zarar ortada. Bu konuda politika yapıcılar hem ayranım dursun hem karnım doysun diyemez.”
YETKİLİLERİN DEDİĞİ GİBİ ‘DOĞAL’ BİR DURUM DEĞİL
Arif Cem Gündoğan – İklim Bilimci, ODTÜ Yer Sistem Bilimi Doktora Öğrencisi: İstanbul’da bugün yaşananlar aslında hem afet risk azaltım, hem kalkınma ve şehirleşme, hem de iklim değişikliğine uyum anlamında politikaların eksikliğini, yanlışlığını veya yetersizliğini ortaya koyan çok çarpıcı bir örnek. Bu durum yetkililerin ifade ettiği gibi “doğal” bir durum değil. Tehlike ve risklerin aksine afetler asla “doğal” değildir; politikaların ve bu politikaların oluşmasına zemin sağlayan sosyo-ekonomik yapının bir sonucudur. Bu bağlamda İstanbul kaderden ziyade hâlihazırdaki kalkınma, kentleşme, şehirleşme, afet ve iklim politikaların iflasını deneyimliyor diyebiliriz.
‘BU DAHA BAŞLANGIÇ’
Elif Gündüzyeli – Avrupa İklim Eylem Ağı: Bugün İstanbul’da ve dünyanın her yerinde yaşanan aşırı hava olayları, küresel sıcaklık artışlarının sanayileşme döneminin yalnızca 1C derece kadar üzerine çıkmasının etkileri. Ancak bu daha başlangıç. Paris Anlaşması doğrultusunda sıcaklık artışları 1.5C derece ile sınırlandırılmazsa çok daha büyük ve geri dönüşü olmayan felaketlerle, tahminimizden çok daha erken karşılaşacağız. Ekonomik ve insani maliyetleri ise çok daha yıkıcı olacak.
‘YENİ NORMALİMİZ HALİNE GELEBİLİR’
Cansın Ilgaz – 350 Türkiye: İklim değişikliği gelecekte yaşanacak ani bir afet değil. Yıkıcı iklim değişikliğini durdurmak için harekete geçmezsek, yani fosil yakıt bağımlılığımızdan kurtulmazsak, İstanbul’da bugünkü aşırı yağış da bir hafta önce yaşadığımız kavurucu sıcaklıklar da yeni normalimiz olacak. Ama otobüs duraklarında dizimize kadar suyun içinde beklemek normal olamaz.
‘SORUMLU KENTİ YÖNETENLER’
İNŞAAT Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklamada, “Betona teslim edilen bir kentin yağmura teslim olması kaçınılmazdır” dendi.
Türkiye ‘beklenmeyen yağmur’ ya da su taşkınlarının sürpriz olmadığına dikkat çekilen açıklamada, “Yağmur bir doğa olayıdır, kentleşme ve imar konularında yapılan yanlışlar doğa olayını doğal afete çevirmektedir. Tıpkı depremde olduğu gibi. Siz plansız, programsız, hiçbir bilimsel kabule dayanmadan imar planları hazırlarsanız; dere yataklarını yapılaşmaya açarsanız; imarsız kentler yaratırsanız, kaçak yapılaşma ve sağlıksız kentleşmeye dönüşen tasarruflarda bulunursanız; kentleri imarsızlığa ve sağlıksız yapılaşmaya mahkum ederseniz; yolları, köprüleri, barajları inşa ederken kentlerin yeşil alanların, su havzalarının korunmasını asli sorumluluk saymazsanız, alt yapı yatırımlarını ihmal ederseniz, bugün karşı karşıya kaldığımız görüntü kimse açısından şaşırtıcı olmayacaktır. Betona teslim edilen bir kentin yağmura teslim olması kaçınılmazdır” dendi.
YAPILAŞMA YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ
TMMOB İKK tarafından yapılan açıklamada ise şöyle dendi: “İstanbul ve yakın çevresindeki doğal akım birikimi ve onu şekillendiren akarsu havzaları ile bu havzalardaki doğal akım yönünün kabaca kuzey-güney yönlü olması; akışların ya güneyden Karadeniz’e ya da kuzeyden Marmara Denizi’ne doğru gerçekleşmesi teknik bir bilgidir. Bu teknik bilgi göz önünde bulundurulmadan yapılan yapılaşmalar İstanbul’un her seferinde bir afet platosuna dönmesine neden olmaktadır. Yapılaşma faaliyetlerinin bilimsel bilginin ışığında yeniden düzenlenmesi ve mevcut yapıların ise bu gibi olumsuz durumlardan etkilenmemesini sağlamak için rehabilite edilmesi önemli ve hayatidir.”
KANDİLLİ RASATHANESİ ; AFETİ SÜPER HÜCRELER GETİRDİ
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi İstanbul’daki yağışın oluşan ‘Süper Hücre’ diye adlandırılan yapıların neden olduğunu açıkladı.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, 18 Temmuz 2017 itibariyle özellikle İstanbul'da yaşanan yüksek miktarda kaydedilen yağışlara Kuzey'den gelen serin hava ve yüksek deniz suyu sıcaklıklarının birleşmesi sonucu oluşan "Süper Hücre" diye adlandırılan yapıların neden olduğunu açıkladı.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı'ndan yapılan açıklamaya göre 18 Temmuz sabahı saat 12:00'ye dek metrekare başına 91 kg yağış düştü, bu yağış değeri son 106 yılın en yüksek 3. yaz yağış değeri oldu. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, yaptığı değerlendirmede İstanbul'da 18 Temmuz 2017 günü yaşanan ve bir afete dönüşen yağışlar hakkında yaptığı değerlendirmede, “18 Temmuz sabahı saat 12:00'ye dek metrekare başına 91 kg yağış düştü, bu yağış değeri son 106 yılın en yüksek 3. Yaz yağış değeri oldu. Bu da son yıllarda görülen iklim değişikliğine bağlı yağış düzensizliklerine eklenen bir ekstrem olarak kayıtlara geçti. Bu yağış çok sık rastladığımız bir yağış biçimi değil. Kuzey'den gelen serin hava ve yüksek deniz suyu sıcaklıkları birleşince "süper hücre" dediğimiz yapılar oluşuyor ve bu da bugün yaşadığımız türden şiddetli yağışlara neden oluyor" dedi.