Gazeteciliğin yargılandığı Cumhuriyet davası başladı
‘FETÖ ve PKK/KCK örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’le suçlanan Cumhuriyet gazetesi çalışanları 9 ay sonra hakim karşısında.
Cansu PİŞKİN
İstanbul
‘FETÖ/PDY ve PKK/KCK örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’le yargılanan 11’i tutuklu 17 Cumhuriyet gazetesi çalışanı 9 ay sonra hakim karşısına çıktı.
“FETÖ PDY, DHKP-C ve PKK terör örgütü propagandası yapmak ve bu örgütler adına suç işlemek” iddiasıyla tutuklanıp (TCK 220/6 ve 8. madde), “söz konusu örgütlere üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek” (TCK 220/7) suçlamasıyla yargılanan Cumhuriyet gazetesi çalışanları 9 ay sonra hakim karşısına çıktı.
Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının suçlama konusu edildiği dava kapsamında, 11’i tutuklu, 17 Cumhuriyet gazetesi çalışanıyla birlikte toplam 19 kişi yargılanıyor.
Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın duruşmasında, 267 gündür tutuklu bulunan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Kitap eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay, yayın danışmanı ve yazar Kadri Gürsel, okur temsilcisi Güray Öz, çizer Musa Kart, yazar Hakan Kara, gazetenin avukatları Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör ile yönetici Önder Çelik, 206 gündür tutuklu olan muhabir Ahmet Şık ve tutuksuz yargılanan İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, yazarlar Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, muhasebe çalışanı Günseli Özaltay ve gazetenin eski çalışanı Bülent Yener hazır bulundu.
SALON KAPASİTESİNİ AŞTI
CHP Milletvekilleri Selina Doğan, Ali Şeker, Oğuz Kaan Salıcı, Musa Çam, Yakup Akkaya, Barış Yarkadaş, Sezgin Tanrıkulu, Gürsel Tekin, Mahmut Tanal, Onursal Adıgüzel, HDP Milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu, Garo Paylan, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, şair, yazar Adnan Özyalçıner aralarında Uluslararası Kıdemli Avukatlar Projesi'nden Mariette Cauchi, PEN Belçika'dan Isabelle Rossaert, PEN Almanya'dan Regula Venske, PEN İsviçre'den Maria Emilia Arioli, Uluslararası Basın Enstitüsü'nden Steven Ellis, Henri Koponen, Barbara Trionfi ve Marty Steffens, PEN Norveç'ten Jorgen Lorentzen, ECPMF'ten Nora Wehofsits, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu'ndan Mogens Blicher Bjerregård, Sınır Tanımayan Gazeteciler'den Johann Bihr ve Erol Önderoğlu ile AB milletvekilleri Arne Lietz ve Rebecca Harms’ın da bulunduğu yabancı heyet davayı izleyenler arasındaydı.
Duruşmayı izlemeye gelenlerin sayısının çokluğu nedeniyle 150 kişilik salonda yer kalmadı. Cumhuriyet gazetesinin tutuklu çalışanlarının salona girmesiyle davayı izlemek için salonu dolduranlar, sıraların üzerine çıkarak alkışlamaya başladılar. Mahkeme heyeti başkanı Abdurrahman Orkun Dağ ise salonu, “Burada önemli olan bu insanların savunmalarını sükunet içerisinde yapmaları. Bu nedenle alkışlarla onların savunmalarının önüne geçmeyin” diye uyardı.
DURUŞMA SEGBİS YÖNTEMİYLE YAPILIYOR
Duruşma sanıkların kimlik tespitiyle başladı. Kimlik tespitlerinin ardından Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının suçlama konusu yapıldığı 302 sayfalık iddianamenin 2 sayfalık özeti okundu. Sanıkların sayısının fazlalığı nedeniyle savunmaların sağlıklı bir şekilde alınabilmesi için duruşmalar, sesli ve görüntülü kayıt (SEGBİS) yöntemiyle kayıt altına alınacak.
‘BU HİKAYEDE HUKUK YOK’
Mahkeme heyeti ilk olarak Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun savunmasını dinlemek istedi. Ancak Sabuncu, savunma evraklarına el konulduğunu belirterek savunmasını yarın yapmak istediğini ifade etti. Bunun üzerine gazetenin avukatlarından Abbas Yalçın söz alarak 9 aylık tutukluluk sürecine ilişkin bir girizgah yaptı. Yalçın, gözaltı, sorgu ve tutukluluk sürecinde yaşanan zorlukları anlattı. Avukatların dahi sorgu aşamasında kısıtlılık kararı nedeniyle dosyaya ulaşamadığını, iddianamenin yazıldığını ve soruşturmaya ilişkin diğer detayları savcılığın servis ettiği medya aracılığıyla öğrenilebildiklerini, haftada 1 gün 1 saat avukat görüşü sebebiyle savunmaya zor şartlarda hazırlanıldığına değindi. Yalçın, “Bu hikayede; Vicdan yok. Hak, hukuk, adalet yok. Silahların eşitliği, masumiyet karinesi, adil ve hakkaniyetli bir şekilde yargılanma yok. Bu hikaye; bu salondaki sanıklara, ailelerine ve avukatlarına bizzat yaşatıldı. Adil Yargılanma hakkı kapsamındaki taleplerimiz ise heyetiniz tarafından reddedildi. Savunmaya bize reva gördüğünüz bu şartlar altında hazırlandık. Hatırlatmak boynumuzun borcudur” dedi.
Avukat Yıldız İmrek de söz alarak OHAL kapsamında çıkarılan KHK nedeniyle getirilen 3 avukat kısıtının kaldırılmasını istedi.
SAVCININ OKUDUĞU İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu'nca hazırlanan iddianamede, 1924'te Atatürk'ün talimatıyla kurulan gazetenin son üç yıllık dönemde özellikle 15 Temmuz darbe teşebbüsüne uzanan süreç ve sonrasında yayın politikası, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu'nda yaşanan değişiklikler ile eş zamanlı olarak 90 yıllık geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönde değişime uğradığı ileri sürüldü. Cumhuriyet gazetesine silahlı terör örgütü FETÖ/PDY tarafından özellikle 2013 yılından itibaren adeta el konulduğu öne sürülen iddianamede, "Şüpheli Can Dündar'ın gazetenin başına geçmesi ile birlikte gazetenin, amaç ve hedeflerinin dışına çıkarak farklı bir yörüngeye oturduğu belirlenmişti" denildi. Gazete bu dönemde adeta FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C terör örgütlerinin savunucusu ve kollayıcısı olduğu belirtilen iddianamede, "Basın özgürlüğü ve evrensel hukukun sağladığı ağır eleştiri içeren haber ve yorum yapma hakkının çok ötesinde geçmiş, kayıt dışı illegal siyasete zemin hazırlayarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı asimetrik savaş yöntemleriyle hedef tahtası haline getirmek üzere yoğun bir algı operasyonu başlatmıştır" ifadelerine yer verildi.
CEZA İSTEMLERİ
İddianamede, PKK terör örgütü elebaşlarından Cemil Bayık ile Kandil'de yaptığı röportaj, Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı şehit eden teröristlerle telefon görüşmesi yapması ve bu görüşmeyi haberleştirmesi, MİT TIR'ları savcısının cezaevinden gönderdiği yazıyı haberleştirmesi ve sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımları delil gösterilen gazeteci Ahmet Şık'ın "PKK ve DHKP/C Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi. Halen yurtdışında olan Can Dündar ile birlikte Mehmet Murat Sabuncu, Mehmet Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay'ın da "Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" suçundan 7,5 yıl 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
Gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik'in "Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" ve "Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçlarından ayrı ayrı 11,5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi. Şüpheliler Bülent Utku, Hacı Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya'nın ise "Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" ve "Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçlarından 9,5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları istendi. Şüpheliler Güray Tekinöz ve Turhan Günay'ın "Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" ve "Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçlarından 8,5 yıldan 22 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi. Twitter'daki "jeansbiri" hesabının sahibi Ahmet Kemal Aydoğdu'nun da "Silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak" suçundan 15 yıldan 22,5 yıla; firari şüpheli İlhan Tanır'ın "Silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi talep edildi.
DURUŞMA ÖNCESİ GAZETECİLERE ÖZGÜRLÜK İSTENDİ
Duruşma öncesi Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Cumhuriyet gazetesinin Şişli’de bulunan binası önünde bir araya gelerek, adliye önüne yürüyüş gerçekleştirdi. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) üyeleri, “Cumhuriyet susmaz” pankartı açarak sloganlar eşliğinde Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na yürüdü. Yüzlerce kişinin katıldığı yürüyüşte sık sık “Özgür basın susturulamaz”, “Susma haykır haber almak haktır” sloganı atıldı. Adliye önüne varan TGS’lileri meslektaşları alkışlarla karşıladı.
Yürüyüşün ardından adliye önünde bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, “Hepsini istiyoruz bu Cumhuriyet davası”, “Cumhuriyet susmaz” yazılı pankartlar açıldı. “Hemen şimdi, adalet”, “Kahrolsun istibdat yaşasın Cumhuriyet”, “Gazetecilik suç değildir”, “Tutuklu gazetecilere özgürlük” dövizlerinin taşındığı eylemde, tutuklu gazetecilerin fotoğrafları ve renkli balonlar da taşındı.
Açıklamaya CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal, Barış Yarkadaş, Selina Doğan, Umut Oran, HDP Milletvekilleri Garo Paylan, Filiz Kerestecioğlu, HDK Eş Sözcüsü Gülistan Koçyiğit, Avrupa Parlamentosu üyeleri Arne Lietz ve Rebecca Harms, Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Uluslararası Basın Enstitüsü temsilcisi Steven Ellis, Uluslararası Yayıncılar Birliğinden
Kristenn Einarsson, Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, MYK Üyesi Levent Tüzel, ÖDP Başkanlar Kurulu üyesi Alper Taş, DİSK-Basın İş, Özgür Gazeteciler İnisiyatifi, Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK), LGBTİ aktivistleri, Öğrenci Kolektifleri, Modacı Barbaros Şansal, Oyuncu Nur Sürer, Oyuncu Defne Halman, Dev-Genç kurucularından Sarp Kuray ile çok sayıda gazeteci ve yurttaş katıldı.
‘ADALETİ ARAMAK GERÇEKTEN ZOR’
Açıklamada ilk olarak konuşan HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Türkiye’de ifade özgürlüğünün yıllardır olmadığını dile getirerek, “Bu arkadaşlarımız ki, içinde benim meslektaşlarım, avukat arkadaşlarımız da var. Sadece Cumhuriyet’te çalıştıkları için hapse girdiler. Bildiğiniz gibi bu ülkede gazeteciler terörist, siyasetçiler terörist, kadınlar terörist, sadece iktidar yanlıları terörist değil. Böyle bir ülkede adaleti aramak gerçekten zor” dedi.
‘BU DAVAYI DÜNYA İZLİYOR’
CHP Milletvekili Umut Oran, ifade özgürlüğünün bir hak olduğunu ve bütün ulusların bu özgürlüğe saygı duymak zorunda olduklarını söyledi. Oran, “Bu dava sadece Türkiye'yi ilgilendiren bir dava değil. Bu davayı bütün dünya izliyor. Adalet olmazsa devlet çöker. İfade özgürlüğü temel haktır. Herkes buna saygı duymak zorundadır.Demokrasinin iki ayağı vardır; biri düşünce özgürlüğü, diğeri haber alma özgürlüğüdür. Bu millet bu özgürlüklerin kısıtlanmasını hak etmiyor. Direne direne kazanacağız” diye konuştu.
‘İŞİNİ YAPTIĞI İÇİN TUTUKLU OLAN GAZETECİLERİN YANINDA OLACAĞIZ’
Uluslararası Basın Enstitüsü Medya ve İletişim Direktörü Steven Ellis şunları aktardı: “Bugün bu davaya, uluslararası dayanışma mesajımızı iletmek için geldik. Burada Sınır Tanımayan Muhabirler, Basın ve Medya Özgürlüğü işin Avrupa Merkezi ve Uluslararası Yayıncılar Birliği'ni temsil ediyoruz. Burada aynı zamanda Türkiye hükümetine mesaj vermek istiyoruz. Muhalefeti susturmayı ve hesap vermekten kaçınmak için açılan davalar sonuçsuz kalacaktır. Bu dava, gazeteciliği bir suç haline getirmek için açılan bir dava. Bu dava 17 gazeteci ve yöneticinin kaderinden çok daha fazlasına karar verecek. Bu dava, ülkede demokrasinin bir yerinin olup olmadığını gösterecek. Biz işini yaptığı için, hapiste olan her gazeteci için mücadelemize devam edeceğiz.”
‘BU İDDANAME BİR BALONDUR’
“Tam 9 aydır Cumhuriyet’i susturmaya yönelik operasyon sürüyor” diyen CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, “Bu davanın tüm muhalifleri kapsadığını görüyoruz. Cumhuriyet çalışanları sorgusuz, sualsiz ve iddianamesiz uzun süre cezaevinde kaldılar” hatırlatmasında bulundu. “İktidar, FETÖ ile ilişkisini gizlemek için Cumhuriyet'i hedef aldı ve içi bomboş bir iddianame hazırladı. Bir iddaname hazırlandı ve bu iddianame bir balondur” dedi. Barış Yarkadaş sözlerinin ardından elindeki balonu patlattı.
GAZETECİNİN KALEMİ EMİR DİNLEMEZ!
CHP İstanbul Milletvekili Didem Engin, AKP'nin 15 yıllık tek başına iktidarında basın özgürlüğünü yok ettiğini belirterek "Ne yazık ki AKP ortada ne özgür basın bıraktı, ne bayramını kutlayabilecek basın emekçisi. Ancak bu karanlık günler de sona erecek ve ülkemiz hak ettiği gerçek demokrasiye kavuşacak" dedi.
9 ay sonra gerçekleşebilen ilk duruşmaya katılan Engin, "Tam da Basın Bayramı'nda gerçekleşen bu ilk duruşma OHAL hukuku altında yapılıyor. Ancak gazetecinin kalemi emir dinlemez. Gerçek basın emekçisi, kalemini iktidar yandaşlığı için değil yalnızca halka gerçekleri duyurmak için oynatır. Tüm gazetecilerin bir an evvel özgürlüklerine kavuşmalarını diliyorum." dedi.
GAZETECİLERE BASKILARIN DÜNYADAKİ TİMSALİ HALİNE GELDİK
CHP Bursa Milletvekili Dr. Ceyhun İrgil, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında 24 Temmuz Basın Bayramı nedeniyle kısa bir açıklama yaptı. İrgil, “Cumhuriyet’i özgürleştirin, bayram olsun” dedi. CHP’li İrgil açıklamasında şu ifadelerde bulundu:
“Bugün 24 Temmuz Basın bayramı, ancak ortada kutlanacak bir bayram kalmadı.Basın Konseyi’nin verilerine göre; sadece son bir yılda 110 medya kuruluşu kapatıldı ve 2 bin 500 gazeteci işsiz bırakıldı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin verilerine göre 160 gazeteci hapiste. Bu kadar çok gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez, halkın haber alma hakkından söz edilemez. Bakın bugün, sansürün kaldırılmasının 109. yıl dönümünde, Cumhuriyet gazetesinin 19 mensubu yargılanıyor, gazetecilik yargılanıyor. Dünya ülkeleri arasında basın özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü konularında tartışılmaz bir olumsuzluk yaşıyoruz. Ne yazık ki gazetecilere yönelik baskıların dünyadaki timsali haline geldik. Cumhuriyet’i özgürleştirin, bayram olsun.”
‘DENİZ YÜCEL İÇİN ADALET’
Avrupa Parlamentosu adına konuşan SPD’li Arne Liets, “Bizler dayanışma için buradayız. Deniz Yücel için de adalet diliyoruz” dedi.
‘TÜRKIYE’NİN DEMOKRASİ SORUNU DÜNYANIN SORUNUDUR’
Liets’in ardından Avrupa Parlamentosu (AP) Yeşiller Grubu Eş Başkanı Rebecca Harms, “Ahmet içeride olduğu için aslında buradayım. Basın özgürlüğü demokrasinin temelidir. Ayrıca sizler, burada olanlar bizim kahramanlarımızsınız. Sizlerden cesaret alıyoruz.Türkiye'nin bütün vatandaşlarına iyi şanslar diliyorum. Ayrıca Türkiye'deki demokrasi sorunu bütün dünyanın sorunudur. Tekrar dayanışma dileklerimi iletiyorum.”
‘SON OLSUN’
CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat da, Enis Berberoğlu’nun tutuklanması sonrası başlatılan Adalet Yürüyüşüne değindi. Canpolat, “Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu bu içi boş iddianame için 25 gün yürüdü. Cumhuriyet her dönem saldırılarla karşı karşıya kalmıştır. Laikliğe sahip çıkıldığı her dönem saldırılara uğramıştır. Bunun son olmasını diliyorum” diye konuştu.
‘GERÇEKLER SUSTURULAMAZ’
Haziran Hareketi’nden Deniz Demirdöven ise “Bugün bir tartışma olacak ama gerçek bir hukuk yargılaması olmayacağını biliyoruz. Bu rejim gerçekleri haykıran her sese tutuklamaları uygun görüyor. Bu dava bugün bir simge haline gelmiş durumda. Cumhuriyet gazetesi çalışanları bugün gerçeği yazdıkları için cezaevindeler. Gerçekler susturulamaz. Bugün umut ediyoruz ki bu dava bugün bitecek” diye konuştu.
‘TUTUKLU GAZETECİLER SERBEST BIRAKILSIN’
Dışardaki gazeteciler adına basın açıklamasını okuyan Candan Yıldız, “109 yıl önce bugün bu toprakların insanları için büyük bir adım atıldı. Muktedir yenildi, meşrutiyet bugün ilan edildi. Gazetelerin, gazetecilerin başındaki sansür belası tarihin çöplüğüne atıldı. Biz gazeteciler sansürün kaldırılmasını yıllardır Basın Bayramı olarak kutluyoruz” dedi.
“Bu yıl, bu tarihi gün önceki yıllardan hem çok daha buruk, çok daha öfkeliyiz” diyen Yıldız, “Çünkü Türkiye tarihinde hiç olmadığı kadar gazeteci tutuklu. Ve bugün arkamızda bulunan İstanbul Adalet Sarayı'nda Cumhuriyet davası görülmeye başlanıyor. Gazeteci, yönetici, avukat 17 Cumhuriyet çalışanı bu davada yargılanıyor. Bu isimlerden 11'i tutuklu. 206 ila 267 gündür değişen sürelerde demir parmaklıların arkasındalar. İddianameye bakarsanız terör örgütlerine yardım ve yataklıkla suçlanıyorlar. Peki ne yapmışlar? Sadece haber. İddianamede 667 defa haber kelimesi geçiyor” diye konuştu.
15 Temmuz Darbe Girişimi’ne karşı demokrasi safında duranların, gazetecilik yaptıkları için hedef tahtasına konulduğuna dikkat çeken Yıldız, “Darbenin siyasi ayağı türlü şekillerde gizlenirken gazeteciler cezalandırılıyor. Üstelik yalnız Cumhuriyet gazetesi çalışanlarını haksız tutuklulukla cezalandıranlar, dışarıdaki gazetecilere de aba altından sopa gösteriyor. Hatta parmak sallıyorlar. Fakat maalesef çok yanılıyorlar. Ne dostlarımızı, meslektaşlarımızı o zindanlarda yalnız bırakacağız, ne de baskı, tehdit ve tetikçilere boyun eğeceğiz” dedi. Yıldız, gazetecilikten ve gazeteciliği savunmaktan asla vazgeçmeyeceklerini söyleyerek, tutuklu gazetecilerin bir an önce serbest bırakılması gerektiğini vurguladı.
‘ÖRGÜTLÜ KÖTÜLÜK KAYBEDECEK BİZ KAZANACAĞIZ’
Cumhuriyet Davası Koordinasyonu adına ise Beyza Metin açıklama yaptı. Metin, “Bu ülkede hakikati aramanın, hakikati dillendirmenin bir bedeli var. 150’yi aşkın gazeteci arkadaşımız bu yüzden tutuklu. Tarih boyunca boyun eğmeyenlerin yanıtı hep aynı olmuştur. Bugün ülkemiz en koyu istibdat rejimlerini aratacak bir rejimle yönetiliyor, Halkın haber alma hakkının gasbedildiği, hukukun bir çıkar grubunun emrine amade olduğu, suçun iktidardakilerin ihtiyaçlarına göre tarif edildiği bir rejimle karşı karşıyayız. Ufku sarmış olan karanlığa inat, direnenler de var ancak bu ülkede, kalemini satmayan onurlu aydınlar var” dedi. Metin, “Siyasal İslamcılığın emperyalist odaklarla olan ilişkisini erken teşhis eden Uğur Mumcu aydınlığın temsilcisidir, çekildiğinde altında kalacakları tuğlanın yerinde kalması için hedef saptıranlar karanlığın.
Barış için demir asa demir çarık yollara düşen Ape Musa aydınlığın temsilcisidir, katillerini koruyup kollayanlar karanlığın. Hak arayışı mücadelelerinin, adaletsizliğin olduğu her yerde olan Metin Göktepe aydınlığın temsilcisidir, hunharca öldürülmesini görmezden gelenler karanlığın. Aydınlıkla karanlık arasında süre giden bir mücadele bu. Bu ülkenin aydınlık birikimine, karanlığa karşı aydınlığın galebe çalacağına inanıyoruz. Hiç kuşkumuz yok, bu istibdat rejimi de kendinden öncekiler gibi yıkılacak. Örgütlü kötülük kaybedecek. Biz kazanacağız!”
Açıklamanın ardından ‘gazetecilere özgürlük’ denilerek gökyüzüne balonlar uçuruldu. (İstanbul/EVRENSEL)