Nuray Mert’le sohbeti kestim
Sarya Tunç yazdı; 'Nuray Mert’le sohbeti kestim'
Sarya TUNÇ
“Cahille sohbet etmek güçtür bilene; çünkü cahil ne gelirse söyler diline.”
Mevlana
Afili alıntılarla girmek de yazıyı hoş gösteriyormuş, deneyeyim dedim. Gerçi moda olan kısmı direkt dini referanslar ama Mevlana da pek konu dışı sayılmaz.
Bu hafta içi müthiş bir video görsel/video haber düştü internet alemine. Aslında, acıklı desek daha doğru olabilir.
Cambridge’de bir Bayburtlu olarak yayılan videoda Dr. Sinan Küfeoğlu konuşuyor. Muhakkak izlemenizi öneririm ama şimdilik bir ufak özet geçeyim. Lisansını ODTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği’nde bitirdikten sonra şu an birçok genç akademisyen adayının benzerini yaşadığı, Türkiye’de bilim yapma olanaksızlığını yaşıyor ve Finlandiya’ya gidip yüksek lisans ve doktorasını yapıyor. Sonrasında birçok başarısı ve girişimini atlarsak; elektrik güç sistemleri ve şebeke arz güvenliği alanının yanında enerji politikaları alanlarında araştırıcı olarak çalışıyor. Video röportajda da memleketine yaptığı bir tatil sırasında içi yanmış bir şekilde derdini anlatıyor.
Enerji politikaları alanında Avrupa’da enerji politikalarını düzenleyen kuruluşlarda; hatta bizatihi ülkelerle ortak çalışma yürütüyor. Mesleki olarak bulunduğu geniş katılımlı konferanslarda Türkiye’nin ismini görememesini dert ediniyor, hikaye aslında burada başlıyor.
İster yurtseverlik deyin ister milliyetçilik, hiç önemli değil. Türkiye neden katılmıyor, sunulan imkanlardan faydalanmıyor diye dert ediniyor ve iletişimler kurmaya başlıyor -sunulan imkan dediğimiz ülkelere verilen trilyonluk hibeler-.
Gerçekten çabası ve sonuçsuzluğu insanı izlerken utandırıyor. Hem Küfeoğlu’nun hevesinin kırılmasına hem de ülkeyi yönetenlerin vizyonsuzluğuna utanıp bozuluyorsun. Son iletişimlerinde dönemin Maliye Bakanı ve videoda röportajı yapanın altını çizdiği Bayburt Milletvekili Naci Ağbal, ‘Bizim temsiliyet sorunumuz yok, yeteri kadar temsil ediliyoruz.’ diyor mesela :)
Konuşmaları arasında “Bu konferanslarda İran ve Mısır var, biz neden yokuz?” diye söyleyip küçümsediği ülkelerin bile ne kadar gerisinde olduğumuzla yüzleşmesi daha bir yıpratmış olmalı kendisini ki, yaşadıklarını aktarıyor; belki girişimleri vesilesiyle zar zor gönderilen memurların sadece geldikleri şehirlerde kültürel tur yaptıklarını, zaten hiçbirinin İngilizce de bilmediğini falan aktarıyor.
Video, bir araştırıcının hevesinin sönü?ünün açık diskografisi gibi. Kalem kalem derli toplu anlatmış Küfeoğlu. Bir devlet politikası haline gelen bilimsel bilgiye olan ilgisizlik, ülkenin tek bilim kurulu olan TÜBİTAK’tan azade olabilir mi!
Uzun bir süredir bilimsel bilgiye olan destekleri tartışılan hele hele 15 Temmuz’la tamamen durdurulan, keyfe keder proje yürütücülerine isim listesi gönderip bunları projeden çıkarın diyen bir kuruluş haline geldi TÜBİTAK. Genç akademisyenleri bir kenara bırakın, suya sabuna dokunmayan kıdemli araştırıcıları bile akademik olarak ne yapacaklarını düşündürüp araştırma yapamaz hale getirdiler. 15 Temmuz’dan bu yana birçok proje durduruldu, iptal edildi ve başvurular ertelendi. Peki, bu arada koca kuruluş tamamen boş mu durdu? Ne münasebet! Geriye kalan kadrosu ile niteliklerine yaraşır hizmetleri devam etmekte TÜBİTAK’ın. Diyanet ile birlikte tüm insanlığın tartıştığı sorun olan imsak saatleri sorununu çözmek için protokol imzaladılar mesela. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, ‘Dünyanın neresinde olursa olsun hilalin hangi coğrafyada, hangi dakikada, hangi saniyede görüleceğini canlı olarak herkes cep telefonundan izleme imkanına sahip olsun istiyoruz.’ demek suretiyle gerçekten içimize su serpti.
Projelerin çıkmadığı, doların neredeyse 4 liraya ulaştığı ve deney yapılmakta hayli zorlanıldığı ortamda elbette bilim insanları birçok konuda görünür olmaktan uzaklaştı. Tabii bunda onları özellikle görünür kılmayan medyanın katkısını yadsıyamayız.
Peki bilim insanları piyasaya çıkamayınca ne oluyor? Nuray Mert gibiler çıkıp sırf köşe yazarı diye her konuda yazabileceği ön kabul ve cahil cesareti ile Evrim Teorisi ile ilgili atıp tutabiliyor mesela.
‘Sığ pozitivist dalgalarını’ bırakacakmışız, eskide kalmış! Kendisi konu ettiği Evrim Teorisini belli ki bugüne kadar -yazdığı gibi- yalnızca iktidara/İslamcılara ‘vurmak’ için kullanmış ki böyle söylüyor. Bunun üzerine kurulu koca bir bilim dünyası ve Evrim Teorisini içinden çekersen çökecek bir bilim külliyatı var. Bilgi yok ama fikirler havalarda uçuşuyor maşallah.
Esasında evrim tartışması bile yanlış. Bilim insanları açısından tartışılacak bir şey yok zira. Evrimin açtığı yoldan yürümeden ilerlemenin mümkünatı yok. Profesörlüğün üzerine çalışılan konuyla ilgili verildiğini unutan Sayın Mert’in kendine gelmesi hatta tabiri caizse haddini bilmesi ve o konuları biz fen bilimcilere bırakması gerekiyor.
“İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir.” Yunus Emre
Eyyorlamam bu kadar.
Evrensel'i Takip Et