Suudi Arabistan’da iç savaş çok yakın
Suudi halkının öfkesi her geçen gün arttığına dikkat çeken Middle East Eye (MEE) yazarı, iç savaş tehlikesi uyarısında bulunuyor.
Suudi Arabistan’da hükümetin sorumsuz politikaları karşısında, Suudi vatandaşları ve yabancı işçiler, her geçen gün benzeri görülmemiş ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor.
Hükümetin sorumsuz politikaları nedeniyle küçülen ekonomi ve Yemen savaşının yükü altında ezilen Suudi halkının öfkesi her geçen gün artıyor. Halkın sokaklara dökülüp rejim değişikliği talep etmesinin an meselesi olduğunu belirten Middle East Eye (MEE) yazarı, Suudi Arabistan’ı bekleyen iç savaş tehlikesi için de uyarıda bulunuyor.
Cidde, canlı bir Suudi şehri ve ülkenin ekonomi merkezi değil artık. Bu günlerde biraz hayalet şehir izlenimi veriyor. Her şey eskisi kadar cazip ve umut verici görünmüyor. Ancak bu, şehre özgü bir durum değil: Ülke genelindeki işletmeler, mali yükümlülüklerini yerine getirmek için mücadele etmekte. Bunlara maaş, kira ve giderek artan devlet ücretleri ve gereklilikleri gibi sabit işletme giderleri dahil.
YABANCI İŞÇİLERE YÜKLENEN EK ÖDEMELER
Hükümet, Suudi iş piyasasında çalışan yabancıları sürekli kazanç elde etmek için meşru bir kaynak olarak görüyor. Temmuz ayında yayımlanan ve Suudi medyasında çıkan Banque Suudi Fransi raporuna göre Suudi Arabistan’da 11,7 milyon yabancı yaşadığı tahmin ediliyor.
Bunların 7.4 milyonunu çalışanlar ve 4.3 milyonunu da onların refakatçileri oluşturuyor.
1 Temmuz’dan itibaren Suudi yetkililer, refakatçilerin kimlik kartlarını yenileyerek onlardan ücret tahsil etmeye başladı; bu oturma izni her yıl yenileniyor. Refakatçiler her ay 100 riyal (94 lira) ödeyecek. Bankaya göre, 2020 yılına kadar bu rakam 400 riyale (376 lira) yükselmesi ve Suudi hazinesine 20 milyar dolar (yaklaşık 70 milyar) katkıda bulunması bekleniyor.
Görünüşe göre, bu yeni kararlara imza atan politika üreticileri girişimlerinin ötesinde yüzleşeceklerini göremiyor. Evet, bu yeni ücretler doğrudan gelirleri artırabilir, ancak ülkenin girişimciliğini, aynı zamanda küçük ve orta ölçekli işletmeleri de yok edecektir. Bu işletmeler zaten çok sınırlı bütçe ve kaynaklarla çalışıyor. Dolayısıyla, zaten hayatta kalmak için mücadele veren bu işetmeler, yeni düzenlemelerle daha da zora sokulacaktır.
Bu nedenle, birçok işveren, yeni kabul edilen ücretleri çalışanlarına ve emekçilerin sırtına yükleyerek karşılık verdi. Sonuç olarak, yabancı işçilerin büyük çoğunluğu şimdi bu yeni ücretleri kendi kazançlarından ödemek zorunda.Yasanın çıkarılmasından sonraki haftalarda on binlerce çalışan bu yeni ücreti ödemek yerine ülkeden kaçmayı seçti, bunları başkaları da takip edecek.
Sonuç olarak, iş gücü piyasası gün geçtikçe küçülürken, işçi çalıştırma ve hizmet maliyetleri artıyor. Doğal olarak, etkilenen işletmeler tarafından sağlanan çok sayıda malın ve hizmetin fiyatları da artacak. Unutmayın: Tüm bunlar zaten küçülmekte olan bir ekonomide yaşanıyor.
‘KÖRFEZ SAVAŞINDAN BU YANA EN DÜŞÜK RAKAMLAR’
Bu küçük ve orta ölçekli işletmeler üzerinde giderek artan aşırı baskılar, Suudilerin satın alma gücünün uzun yıllar sonra en düşük seviyesine inip kötüleştiği bu dönemde bir çok işletmenin iflasına neden olacak. Cidde merkezli National Commerical Bank’ın 2016 yılı raporuna göre, Şubat 2015’te nakit çekme oranı, geçen yıla kıyasla yüzde 13.3 oranında azaldı; satış noktası işlem değeri, yılda yüzde 9.0 oranında gerileyerek 2009’dan bu yana görülen en büyük düşüşü yaşadı. National Commerical Bank raporu ekliyor: “Tadawul’daki (Suudi Menkul Kıymetler Borsası) yıllık gerilemelerden kaynaklanan olumsuz sermaye etkilerine ek olarak, enerji ve su fiyatlarındaki artışlardan elde edilen harcanabilir gelirin daha düşük olmasının tüketim harcamalarını zayıflatacağına inanıyoruz ...”
Raporda ayrıca, 2015 yılında Suudi bankacılık sistemindeki toplam mevduatın yüzde 1.9 oranında büyüdüğü ve bunun ‘Körfez Savaşından bu yana en düşük rakam’ olduğu da belirtiliyor.
SUUDİLER NEDEN AYAKLANIR?
Peki burada farklı olan ne diye sorulabilir? Ekonomik sıkıntı, her zaman insanları hükümet aleyhinde ayaklanmaya iten belirleyici faktör değildir. Suudi Arabistan’dan daha kötü ekonomiye sahip onlarca hatta muhtemelen yüzlerce ülke var. Sahraaltı Afrika, Latin Amerika ya da kötü ekonomik gerçeklerden bağımsız olarak baskıcı hükümetlerin varlığını devam ettirdiği diğer birçok ülkeye bakın.
Durum Suudi Arabistan’da biraz farklı. Bir aile eviniz olduğunu hayal edin uzun yıllar çalıştıktan sonra satın alabildiğiniz yalnızca bir ev. Orada nesiller boyu yaşadınız ve aniden onu kaybetmek üzeresiniz. Bu size- veya bir başkasına nasıl hissettirir?
HÜKÜMETİN YAŞATTIĞI HAYAL KIRIKLIĞI
Yaşayacağınız hayal kırıklığını hayal edin: Ailenizin yıllarca ondan kaçıp sonsuza kadar kurtulduğuna inandığı an tekrar yoksulluğa ve evini kaybetmeye mahkum oluyor.
Bireylerin bazıları bu durumda baştan başlamak zorunda kalacaklarını düşünürken; bazıları ise delireceğini hatta intihar bile edebileceğini düşünebilir. Bununla birlikte, Suudi toplumunun bütününde bu yalnızca bir tek şey anlamına gelecektir: Devrim. İnsanlar elindeki her şeyi kaybettiklerinde, verecekleri tek tepki hayal kırıklığı içinde kendilerini sokakları vurmaktır. Suudi ekonomisi hâlâ dibe vurmadı. İşlerin daha da kötüye gitmesi için hala gidilecek yol var. Örneğin hükümet, kamu sektöründe yeni işe alımları resmen dondurduktan sonra on binlerce devlet çalışanı için işsizlik tehlikesi oluşacağına dair söylentiler var. Büyümenin şiddetli ve ani bir şekilde tersine dönmesinin psikolojik ve finansal şoklarının yanı sıra, artık daha fazla aile, kitlesel işsizliğin bir sonucu olarak yoksulluğa düşecek.
Ani servet kaybından başka, Suudi Arabistan’ın bir diğer farkı, krallıktaki yoksulların ve çoğunlukla nüfusun geri kalanının şehirlerde yoğunlaşmış olması. Bu nedenle, Suudi Arabistan’da kitleler etkili bir şekilde eyleme geçmek için diğer 3. dünya ülkelerindeki yoksulların karşılaştıklar yapısal engellere takılmayacaktır.
Tıpkı Tunus ve Mısır ayaklanmalarında olduğu gibi, yoksul Suudilerde iletişim altyapısına sahip, coğrafi olarak da iyi bağlanmış durumda. Bu nedenle kolayca organize edilebilecek ve bir araya getirilebilecekler.
PARA AKIŞININ DURMASI İSTİKRARI BOZACAK
Suudi politikasındaki bir diğer önemli faktör ise: Para. Suudi yöneticiler her zaman krallığın maddi gücünü istihdam ve inşaat sözleşmeleri yoluyla nüfuzlarını arttırmak ve istikrarı sağlamak için kullanmıştır. Bu nedenle para akışının durması yakın gelecekte krallıkta istikrarı daha da bozacaktır.
Krallığın ekonomiyi boşaltmak için ani, yoğun ve kararlı çabaları meşruiyetini sarsıyor. Suudi kamuoyu, artık hükümeti çözümün bir parçası olarak algılamıyor. Aksine, ihanete uğradıkları hissi hakim... Güvenilirlik krizinin üstesinden gelmek için, hükümetin önümüzdeki aylarda ve yıllarda çok çalışması gerekecek.
2030 VİZYONU HOŞNUTSUZLUK YARATTI
GEÇEN yıl Muhammed bin Salman tarafından getirilen ekonomik reform programı olan 2030 vizyonundan duyulan hoşnutsuzluk ve yaygın bir şekilde reddedilmesi bu noktada önem arz ediyor.
İnsanlar sert ve beklenmedik bir gerçeklikle uyanıyor. Onların çıkarlarını gözetmesi gerekirken, ekonomik kriz ve Yemen savaşındaki yıpranma karşısında hükümetin oldukça tuhaf ve sorumsuz bir şekilde davrandığı gerçekliğine uyanan halk şaşkın...
ABD Başkanı Donald Trump’ın krallığa yaptığı son ziyaretinde hükümetin 350 milyar dolara mal olan anlaşmayı imzalaması Suudiler arasında yaygın bir şekilde aşağılayıcı olarak değerlendiriliyor. Suudi hükümeti ayrıca Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fattah el-Sisi’nin hükümetine milyarlarca dolarlık yakıt, nakit ve diğer hibeler vermişti.
Halkın öfkesi yükseliyor ve ne zaman taşma noktasına ulaşacağını kimse bilmiyor. Halk, hükümet harcamaları yüzünden giderek bezmiş durumda sağlık, konut ve iş girişimleri için gerekli fonların sağlanmasını talep ediyor.
FARKLILIKLARA YER YOK
Bütün karışıklıkların ortasında, krallığı egemenlik altına almakla övünen Suudi liderler kendi vatandaşları arasında bile olsa fetihçiler gibi davranmaya devam ediyorlar. Bu, hükümetin onaylamadığı bir nedene ya da Katar gibi sevilmeyen bir ülkeye sempati dâhil olmak üzere, resmi görüşten farklı davranılmasına izin vermeyen mutlak bir monarşidir. Örneğin, yakın tarihli diplomatik çatışmada Katar’a sempati duymak suçlamasıyla Suudi vatandaşları, 15 yıla kadar hapis ve yarım milyon dolar kadar para cezasına çarptırılabilir.
Üstelik hükümet, yönetici Al-Saud ailesinin bulunduğu Necd’in dışındaki Suudi bölgedeki yerel alt kültürleri de dışlamış durumda. Bölgesel geleneksel kıyafetleri kaldıran hükümet herkesi Najdi elbisesini resmi devlet üniforması olarak kabul etmeye zorladı.
Suudi Arabistan’daki memurlar bu ulusal kıyafet kurallarına uymak zorundadır ve yerel bölgesel giysilerini işyerinde kullanamazlar. Suudiler, nüfus cüzdanı ve pasaportları için fotoğraf çekilirken de ‘resmi’ Najdi elbisesi giymek zorunda. İnsanlar Aseer veya Hicaz’ın bölgesel geleneksel kıyafetlerini giyemez çünkü hükümet ancak muzaffer ailenin kıyafetinin giyilmesi gerektiğini düşünüyor. Bu şekilde kendi halkına yenilmiş bir düşman gibi anıyor.
İÇ SAVAŞ NASIL BAŞLAR?
ARTIK iç savaşın ortaya çıkması için tek bir kıvılcıma ihtiyaç var. İç savaşın başlaması için sosyoekonomik faktörler mevcut. Öte yandan toplum, herhangi bir siyasi kargaşanın askerileşmesine karşı savunma duvarı olarak işlev görebilecek çok kültürlülüğe sahip değil.
Buna ek olarak, hükümetin siyasi ve ekonomik performansı benzeri görülmemiş düzeyde hayal kırıklığı yaratıyor. Bu, ülkede politik ifadenin tek aracı olan tüm sosyal medya platformlarında hissedilmektedir. Ayrıca sosyal medya bardağı taşıran noktaya gelindiğinde halk arasında iletişim ve seferberlik için de kullanılabilir.
Yalnızca birkaç bin kişinin öfkesini sokaklarda ifade etmesi ve güvenlik güçlerinin buna şiddetle cevap vermesiyle, durum iç savaşın ilk aşaması olarak nitelenen noktaya gelecektir.
Bu bağlamda Libya ve Suriye’yi düşünün. 2011 Arap ayaklanmaları sırasında, iki ülkedeki diktatörler, protestocular rejim değişikliği talep ettiklerinde aşırı güçle tepki gösterdi. Bu ise bazı güvenlik güçleri arasında itaatsizliğe ve zamanla büyük bölünmelere neden olur. Özgür Suriye Ordusu bu şekilde böyle yaratılmıştır.
Bu gerçekleştiğinde, ülke dış müdahalelere açık hale gelecektir. Sonuç: Suudi hükümeti çok geç olmadan halkın öfkesini frenlemek için harekete geçmelidir.
Kısaltarak çeviren Elif Özmen Belek