Okçabol: Bu müfredatla yetişen kuşak bilimsel ve laik olamaz
Eylem Nazlıer, yeni müfredatın içeriğini ve üzerindeki tartışmaları Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.Rıfat Okçabol’la konuştu.
Eylem NAZLIER
İstanbul
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, ocak ayından bu yana tartışılan yeni eğitim müfredatını açıkladı. Evrim kuramının çıkartıldığı müfredata cihat kavramı girdi. Eleştirilere yanıt veren Bakan Yılmaz “Kırmak, dökmek, savaşmak cihadın içine girmez ama vatan koruması gerekiyorsa girer” dedi. 15 Temmuz darbe girişiminin sonrası okul panolarında yer bulan şiddet görüntüleri pedagojik açıdan tartışıladursun, yeni müdredat eksenini “kokteyl teröre karşı mücadele” konsepti üzerine oturttu.
Yeni müfredatın içeriğini ve beraberinde getirdiği tartışmaları Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rıfat Okçabol’a sorduk. Yeni eğitim müfredatı için “Toplumu yalnız birilerinin inancı doğrultusunda koşullandıracak stratejik bir belge” ifadesini kulllanan Okçabol, bu müfredatla yetişecek kuşakların laik, bilimsel anlayışta alamayacaklarını dile getirdi. İki gün sürecek röportajın ilkinde müfredatın içeriği yer alacak. Röportajın yarınki ayağında ise açıklanan müfredatın öğrenciler, veliler, eğitimciler ve toplum üzerindeki sonuçları ele alınacak.
Ocak ayından bu yana tartışılan yeni eğitim müfredatı açıklandı. Açıklanan bu müfredatı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeni müfredat, bu yılın ilk aylarında açıklanan müfredatla genelde aynı müfredat. Onca itiraza karşın, bir gıdım değişikliğe gidilmemiştir. Bakan Yılmaz’ın bu müfredat konusunda yaptığı açıklamaların bir kez daha gösterdiği gibi, gerçek genellikle, bakanın söylediklerinin tam tersi olmaktadır. Bu konunun uzmanlarının bulunduğu eğitim fakültelerinden görüş almıyorlar. Muhalif öğretmen sendikalarının uyarılarını gözardı edenler, sıkılmadan “çoğulcu anlayışla yaklaştıklarını” söylemekte, sanki müfredatı öğrenciler ve veliler belirlemiş ya da belirlerlermiş gibi, “Müfredat öğretmen, öğrenci ve velilerin görüşleri alınarak yenilendi” diyebilmektedirler.
Açıklanan bu müfredat, öncelikle bir eğitim değil öğretim müfredatıdır ve kişilerin her açıdan gelişmelerini değil, yalnız birilerinin inancı doğrultusunda koşullandıracak stratejik bir belgedir.
Yeni müfredatla ilgili açıklamalarda örneğin, “İslam’ın inanç, ibadet ve ahlak esaslarını içselleştiren; ibadetlerle ilgili uygulama becerisine sahip, dünya ve ahiret dengesini kurabilen; Kur’an ve sünneti merkeze alarak güncel meseleleri çözümleyen; İslam’ın temel kaynaklarını tanıyan, toplumu din konusunda aydınlatan ve dini bilgilerle ilgili ihtiyaçlara cevap verebilen bireyler yetiştirmek” gibi ifadeler vardır. Bu içeriği ile müfredat, 14 Haziran 1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 2’inci maddesine de, genellik ve eşitlik, laiklik ve bilimsellik gibi temel ilkelerine de aykırıdır. Bu müfredat, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 3., 10., 42. ve 58. maddelerine açık ve net bir şekilde aykırıdır. Bu içerikle yetişecek kişilerin, Avrupa Sözleşmesi’nin başlangıç paragrafında yer alan “gerçekten demok-ratik bir siyasal rejim” anlayışında olması mümkün olamayacağından, bu içerik, Türkiye’nin imzalamış olduğu Avrupa Sözleşmesi’ne de aykırıdır.
DİNİN VE KİNİN DAVACISI BİR TOPLUM YARATILMAK İSTENİYOR
Müfredat değişikliğinin hedefi nedir? AKP Hükümeti hangi amaç için müfredat değişikliğine gitti?
AKP’nin seçim propagandalarında kullandığı “Hedef 2023” söyleminin ne olduğu, 15 yıllık iktidarlarında ortaya çıkmış bulunmaktadır. Hedef AKP liderinin imam hatip anlayışına uygun, dininin ve kinin davacısı olacak bir toplum yaratmaktır. Bilindiği gibi AKP, yalan yanlış söylemleriyle ve yandaşlarının katkılarıyla, toplumu cumhuriyet kazanımları ve değerlerine karşı kinlendirmekte ve adım adım o kazanım ve değerleri yok etmeye çalışmaktadır. Ancak 15 yıllık çabasına ve gerici yasalarla yönetmelikler çıkarmasına ve din dersleriyle Kur'an kurslarını çoğaltmasına karşın, lise ve üniversite öğrencilerinin çok önemli bir bölümü, hâlâ laik, bilimsel ve çağdaş değerlere sahiptir. Gezi eylemlerine katılanlar, proje okullarına karşı tepkilerini gösterenler, mezuniyet törenlerinde yandaş okul müdürlerine ya da üniversite rektörlerine sırtlarını dönenler, seçimlerde AKP’yi tercih etmeyenler genelde bu kesim içinden çıkmaktadır. Bu müfredatla yetişecek kişi için, iktidar ne yapsa, “din için, inanç için” yapmış olacaktır. Bu müfredatla yetişen kuşakların laik, bilimsel, demokratik anlayışta olmaları mümkün değildir. Cumhuriyetin ne anlama geldiğini bilmeyecek ve cumhuriyetin aydınlanmacı değerlerinden uzak kalacak bu kuşakların, cumhuriyete sahip çıkmaları da mümkün olmayacaktır. Bu müfredatla yetişeceklerle, Anayasa’da değişikliğe gitmeye gerek kalmadan AKP’nin anlayışına uygun bir şeriat toplumu oluşacaktır.
AKP KENDİ CİHAT ANLAYIŞINI OLUŞTURUYOR
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz yeni müfredatı açıklarken cihat tartışmaları üzerine şöyle bir ifade kullandı: “Bundan (cihatın öğretilmesinden) rahatsız olmaya gerek yok aksine vermesek talep gelmesi gerekirdi. Kırmak, dökmek, savaşmak cihadın içine girmez ama vatan koruması gerekiyorsa girer, cihadın ne olduğu ve ne olmadığının öğretilmesi görevi de bizim.” Siz bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bakan ne söylerse söylesin, cihat, vatan koruması falan değil din uğruna yapılan savaştır; insanın maddi-manevi bütün varlığını Allah yolunda ortaya koyarak, “Hak”, din düşmanlarını ortadan kaldırmak için savaşmasıdır. Cihat İslami bir kavram ve anlayıştır. Geliştirilen müfredatla “dini bilgilerle ilgili ihtiyaçlara cevap verebilen bireyler yetiştirmek” amaçlanıyorsa, gençlere öğretilecek cihat da kesinlikle dini bağlamla ilişkili bir öğreti olacaktır.
Yılmaz, cihat konusuyla ilgili olarak, “MEB’in görevi her kavramı hakkıyla doğru öğretmektir” derken de, hemen diğer tüm söylemlerinde olduğu gibi, hem kendini hem de toplumu kandırmaktadır. Gerçekten de “MEB’in görevi her kavramı hakkıyla doğru öğretmektir;” ancak doğru olan nedir? Dini kavramların doğrulukla gerçeklilikle ilgisi yoktur. Dini kavramlar inanılan kavramlardır. Yılmaz bu konuda hangi inancın doğrusunu öğretecektir, Aleviliğin cihadını mı, Sünni Nurcuların cihadını mı, Sünni ‘Fetö’nün cihadını mı, Sünni Suudilerin cihadını mı, Sünni IŞİD’in cihadı mı,... öğretilecektir? Ancak bilimsel bilgi herkes için doğru olan bilgidir. Yılmaz “15 Temmuz’da gelişen olaylar da cihattır” derken de kendini ve toplumu kandırmaktadır. Çünkü ‘Fetö’yle ilişkilendirilen 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı, o olay onların cihadı olacaktı; onlar başarısız olunca durum AKP’nin cihadına dönüşmüştür. Bu olayda doğru nedir ve hangi doğrudan bahsedilebilir? Dolayısıyla ortada doğru olabilecek bir bilgi yoktur. Bu durumda öğretilecek olan, AKP’nin anlayışıdır.
Bakan Yılmaz, “Şiddetten uzak durulması halinde cihat eğitiminin ne zararı var?” derken de kendini ve toplumu kandırmaktadır. Oysa TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyesi bir AKP milletvekilinin, “Cihat İslam’ın en öncelikli unsurudur. Namazdan da önce gelir. … Namaz dinin direğiyse, cihat çadırdır. Direksiz çadır bir işe yaramaz. Cihat bilmeyen çocuğa matematik öğretmenin faydası yok” (gazeteler 22 Temmuz 2017) şeklindeki açıklaması her şeyi göz önüne sermektedir. Müfredattaki dini yoğunluktaki bilgileri edinecek ve de barış, laiklik, insan hakları gibi değerlere yabancılaşacak çocuğun öğreneceği, eninde sonunda ve ister istemez IŞİD gibi kendi inancını başkalarına zorla dayatacak cihat olacaktır. Bu gerçeği görme sorumluluğunda olanların, böylesine bir konuya el atması, desteklemesi, aymazlığın daniskasıdır.
15 TEMMUZ’UN AKP YORUMU ÖĞRETİLECEK
Açıklanan müfredatta bir çarpıcı unsur da “terörle mücadele” mevzusu üzerine. Zira yeni müfredatta 15 Temmuz yoğun şekilde işlenecek ve DAEŞ (Yani IŞİD) ve FETÖ’ye karşı mücadele adı altında bir nevi “kokteyl terör” dersi verilecek. Oysa geçtiğimiz eğitim yılında okullarda açılan 15 Temmuz panoları fazlasıyla şiddet görüntüleri içerdiği için eleştirilmişti. Nereye gidiyor eğitim sistemimiz? Böylece toplumsal kutuplaşma, gerilimli siyaset ve şiddet çocukların dünyasına da girmiş olmuyor mu? Bu ne kadar sağlıklı?
Açıklamanın terörle mücadele konusuna ilişkilendirilmesi de, Yılmaz’ın bir başka kandırmacasıdır. Örneğin 15 Temmuz konusunu ele alalım. Ortaya çıkmış kesin bir durum yoktur; o gün neler olduğu hâlâ belirsizdir. O gün ile ilgili açıklamalar, AKP gözüyle yapılan açıklamalardır. AKP’nin üst kadroları içinde zamanında Fethullah’a istediğini verenler, methiye düzenler, Türkiye’ye geri dönmesi için yalvaranlar, onun elini ayağını öpenler pek çoktur. 15 Temmuz’un baş sanığıyla tutukluyken görüşenler de, büyük olasılıkla onun kaçmasına yardımcı olanlar da şu anda bulundukları mevkileri korumaktadırlar. Fethullah’ın bankasına para yatıran gariban ise ‘Fetö’cü diye nitelendirilerek tutuklanmakta ya da meslekten atılmaktadır. Darbe girişiminin, anayasal sisteme bağlı silahlı kuvvetler mensupları tarafından değil de, akıl-almaz bir şekilde 150 şehitle engellendiği anlatılmaktadır. Bu koşullarda, çocuklara öğretilecek konu terörle mücadele değil, AKP anlayışı ve yaklaşımıdır.
IŞİD konusu da terörle mücadele gibi ironik bir konudur. IŞİD’e TIR’lar dolusu silah gönderenler, Musul’da elçiliğimizi basıp mensuplarını bir ay kadar rehin tutan IŞİD’e sesini çıkarmayanlar, ilk yıllarda “IŞİD terör örgütü değildir “ diye yırtınanlar, IŞİD’e karşı ne öğretebilirler ki? Bu gibi konular açık ve net bir şekilde gün yüzüne çıkmış konular değildir. Dolayısıyla bu konularla ilgili gerçeklerin öğretilmesi/öğretilebilmesi de imkansızdır. Bu durumda öğretilecek olan, AKP’nin bu konulardaki (çoğu gerçeklerle bağdaşmayan) anlayışıdır. Bu nedenle bu müfredatla eğitim yapılmayacak; öğrenciler, ele alınan her konuda AKP’nin anlayışı doğrultusunda koşullandırılacaktır.
YENİ MÜFREDATIN EN SAKAT YANI EVRİM KURAMINA BAKIŞIDIR
Çok tartışılan bir husus da evrim kuramının müfredattan çıkarılmış olması. Çocukların eğitimi ve gelişimi açısından bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu boşluk ne dolduracak? Bilinemezcilik, uhrevizm ve bütün doğa olaylarının dinsel dogmalarla açıklanması bu boşluğu nasıl doldurabilir? Buradan nasıl nesiller yetişir?
Evrim kuramı, bir bakıma olay ve olgulara, inanç üzerinden değil de, gözlemlere, araştırmalara, bilimsel bilgilere ve akla dayanarak açıklık getirmeye çalışan bir anlayıştır; olaylara neden, niçin, nasıl gibi sorularla yaklaşma çabasıdır. Hedefinde örneğin, “Kur’an ve sünneti merkeze alarak güncel meseleleri çözümleyen” öğrenci yetiştirmeye soyunan bir anlayışın evrim kuramından uzak durması, o anlayış açısından tutarlı bir yaklaşımdır. Yeni müfredatın en sakat yanı da bu anlayıştır. Bu anlayış Orta Çağ anlayışıdır. Bu anlayış Orta Çağ öğretimini günümüze taşımaktadır. Bu anlayışla yetişecek gençler, 21’inci yüzyıl için değil 7’inci yüzyıla uygun gençler olması kaçınılmazdır.
Olay ve olguları, kendilerine öğretilecek “Kur’an ve sünneti merkeze alarak güncel meseleleri çözümlemeye” çalışacak genç ve son 14 yüzyılda insanlığın ürettiği anlayışlardan nasibini almamış genç olacaktır. Din kitaplarından, günümüzün değerleri olan sorgulama, araştırma, eleştirme, özgürlük, halk egemenliği, demokrasi, laiklik, bilimsellik, barış, eşitlik, cinsel, budunsal ve inançsal farklılıkları kabullenme ve saygı gösterme, …gibi değerleri öğrenmek mümkün değildir. Dolayısıyla bu müfredatla yetişecek genç, bilgi çağının/öğrenme çağının/teknoloji çağının genci değil, Orta Çağ’ın/feodalitenin çağının genci olacaktır. Özgür değil kendisinin koşullandırıldığı değerlere bağımlı, yurttaş değil kul/tebaa olacaktır.
Yeni müfredat, evrim kuramı boşluğunu yaratıp derinleştirme müfredatıdır. Bu boşluğu gidermenin yolu, müfredatın iptal edilmesidir, bu müfredatı üreten anlayışlardan vazgeçilmesidir. Hukuk devletlerinde bunun yolu, Anayasa Mahkemesinin ve Danıştayın bu tür gelişmelere izin vermemesiyle mümkündür.
Yine bu bağlamda en kalıcı çözüm, piyasacı ve gerici olmayan anlayışların iktidar olmasını sağlamaktır. İktidar değişimine kadar, her aklı başında ana-babanın ve öğretmenin olabildiğince çocuklarına/öğrencilerine sorgulayıcı, eleştirel ve çağdaş değerler kazandırmaya çalışmasıdır. Ailenin aile içinde, öğretmenin de her yerde çocuklara laik, bilimsel ve demokratik tutum ve davranışlarla örnek olmalarıdır.