05 Ağustos 2017 02:32

Tüccar ve şirket kazanıyor üretici kaybediyor

Fındık Hasadı Başlarken adlı dosyamızın 3. gününde sözü üretici örgütlerine ve üreticilere bıraktık.

Paylaş

SUNU: Dosyamızın 3. gününde sözü üretici örgütlerine ve üreticilere bıraktık. Hem örgütler hem de üreticilerin ortak tespiti, devlet desteğinin çekilmesinin ardından durumlarının daha ada kötüye gittiği. Sorunların çözümü için devlet desteğinin şart olduğunu söyleyen üreticiler bunun olması için de üreticilerin birlikte hareket etmesi gerektiğine vurgu yaptılar. 

Fındıkta devlet desteğiyle ilgili araştırması olan Ordu Üniversitesi Ünye Meslek Yüksekokulu Muhasebe ve Vergi Bölümü Öğretim Üyesi Erdinç Alp de sorularımızı yanıtladı. 


Fındıkta devlet desteğiyle ilgili araştırması da olan Ordu Üniversitesi Ünye Meslek Yüksekokulu Muhasebe ve Vergi Bölümü Öğretim Üyesi Erdinç Alp sorularımızı yanıtladı. Fındıkta yaşanan sorunların kaynağının 1990 yılından beri uygulanan politikalar olduğuna dikkat çeken Alp, devletin tamamen fındıktan elini çekmesinin üreticiyi sahipsiz bıraktığını dile getirdi. 

Fındıkta bugünkü tablonun ortaya çıkmasının sebebi ne, ne oldu da bu sorunlar ortaya çıktı?
Fındık özellikle 1990 ve devamı yıllardan itibaren hep sahipsiz bırakıldı denebilir. Özellikle 1999 yılında AB’ye verilen niyet mektubundan sonra fındık özelinde FİSKOBİRLİK ama genele baktığımızda tüm tarım satış kooperatiflerinin devlet desteğinden mahrum bırakıldığı söylenebilir. Bugün ise 1990’larda başlanan oyunun son perdelerini yaşamaktayız. Yani AB’ye verilen sözler neticesinde özellikle fındık devlet desteğinden tamamen yoksun bırakıldı.

Devletin fındık üreticilerini yalnız bırakıp her şeyi piyasanın belirlemesi nelere yol açıyor? 
Devletin taraf olmaması vatandaşını yüzüstü bırakması demektir. Özellikle ülke ticaretinde önemli bir yere sahip olması beklenen -beklenen dememdeki amaç geçmişte önemli bir yeri varken şu an için aynı durumdan bahsetmenin mümkün olmamasıdır- fındık; üreticisine, tarım işçisine, zirai ekipman ve ürün sağlayan işletmelere ve bu konuda üretim yapan sanayicilere, fındığı kıran, işleyen işletmelere, hatta devletin kendisine çok fazla yarar sağlaması beklenirken devlet kendini taraf olarak görmediği için özellikle üreticiler bu alanda faydalanamamaktadır. Bu durumda da kazanan fındığı manav adı verilen küçük tüccarlar aracılığı ile toplayan ihracatçılar veya büyük işletmeler olmaktadır. 
Ancak her ne kadar fındığa sahip çıkmasa da devlet bu sistemde kaybetmemektedir. Çünkü; siyasilerin kamu harcaması -kamu hizmeti- yapmalarındaki amaç A. Downs’a göre oylarını en çoklamaktır. Seçim sonuçlarına baktığımızda fındık üretilen illerde iktidar zaten oyunu en çok hale getirdiğine göre böyle bir kamu hizmeti yapmasında da kendi adına fayda görmediği için bunu yapmamaktadır. Bu yüzden devletin fındığı desteklememesinin altında yatan etkenin oyunu azaltmaması olduğunu söyleyebiliriz.

Köylerin boşalmasının nedeni fındığın değerini bulamaması mı, başka nedenler de var mı? 
Fındık en büyük etkendir. Bölgede fındık haricinde çiftçilik yapılmaması, artan nüfusu besleyecek kadar büyük arazilerin olmaması -ki bu durumda da genelde çocuklar büyük şehirlere çalışmaya gitmektedir, köyde kalan ise genelde yaşlı nüfus olmaktadır-, balıkçılığın giderek azalması, sanayinin gelişmemesi de sayılabilir.

Tarım  politikalarında köklü değişiklikler yapılıyor. Yasalar, yönetmelikler değişiyor, bunlar fındık üreticilerini nasıl etkiliyor?
Yasalar ve hazırlanan yasa taslakları doğrudan fındık ile ilgili değil. Ancak özellikle tarım arazilerinin büyüklüğü ve bölünmemesi ile ilgili kanun, fındık soruna da çare olabilir. Çünkü miras hukuku çerçevesinde her geçen yıl araziler küçülmektedir. Küçük arazi küçük üretici demektir. Küçük üreticiler ise genellikle mahsullerini aracılar -yarıcılar- ile toplamaktadırlar. Bu da fındıkta söz sahibi olmayan üreticiler sorununu ortaya koymaktadır. Kanun ile bu sorun çözülebilir. Ancak kanunun devamında eğer mirasçı veya paydaşlar almayacaksa önalım hakkı sınırdaşlara geçer demektedir. Bu durum fındık üretiminde de şirketleşmeyi beraberinde getirecek ve bizim gibi üreticiler aradan çekilecek, söz sanayicinin eline geçecektir.

ÇÖZÜM ÜRETİCİDE 

Fındıkta yaşanan sorunların çözümü için ne yapılması gerekiyor? 
Temel sorun üreticilerin bir olamaması, hakkını arayamamasıdır. Örneğin 2006’da gerçekleşen fındık mitinginden sonra TMO’nun devreye girip FİSKOBİRLİK yerine fındığı üreticiden alması, fındık üreticisinin hakkını aramasının bir sonucudur. Eğer bugün de üretici isterse istediğine ulaşabilir. Ama bunun için bireysel çabalar yerine toplu hareketler gerçekleşmelidir.

Tek çözüm yolu birlikte hareket etmektir. Düzgün işleyen bir yönetim ile üretici birlikleri fındığı eski günlerine getirebilir. 


Tarım ve ziraat odaları daha ciddi olmalı

Osman SARIKAHRAMAN
Ünye Ziraat Odası Başkanı

GEÇMİŞTE dünyada fındık üretimi azdı. Bugün fındık sattığımız ülkeler de fındık üretmeye başladılar. Fındık üretim alanları ülkede çoğaldığı için rekolte de buna bağlı olarak arttı. Fındık satışlarında dışarıya karşı zorlanma başladı.

Fındık, ihraç ve sanayi üretimi olarak bir numara. Fındık üreticisinin serbest piyasa koşullarında ürününü gerçek fiyatında satmasında zorlandığı görülmektedir. Serbest piyasa koşullarında firmalar istediği fiyat üzerinden satın alıyor. Tüccarın bağlı olduğu bir firma var. O firma fındık alım fiyatını belirliyor. Bu fiyat serbest piyasada oluşur.

Fındık üreticilerini yakından ilgilendiren yasalar çıkıyor. İyi şeyler de var. Bunları yaşama geçirmeden zorlanıyoruz. Çünkü üreticilerin yüzde 80’i 60 yaş ve üzeri, bilimsellikten uzak geleneksel dededen, babadan gördükleri ile üretim yapıyorlar. Destek dönüm başına değil de ürün bazlı olmalı, il, ilçe tarım ve ziraat odaları işin içersine daha ciddi olarak girmeli.  

Miras yoluyla arazilerin bölünmesi, üretimin halen geleneksel yöntemlerle sürdürülmekte olması, yapılan desteklemelerin karşılığı olarak belli bir standart istenmelidir. Fındıkta tarım takvimi uygulanmalı ve her şey belgeye dayandırılmalı, takip edilmeli. Üretim, toplama, depolama ve satışta sürekli sorunlar var. 

Köydeki üreticiden başlayarak, devlet, yapmış olduğu desteğin takibini yapmalı. Üretim geleneksellikten bilimselliğe yönelmeli, üretici ürettiği fındığını tüccara emanet vermeden, ürününü kendisi depolamalı, bunun için imece veya kooperatifleşmenin önü açılmalı, ürün üretildiği yerde depolanmalıdır. Tüccar ise fındığın seçilmiş, kurutulmuş olmasına göre yüzde 50 randıman aramalı, üreticinin hak ettiği fiyatı vermelidir. Nusubet, nasihat meselesi gibi seçilmemiş, kurutulmamış fındığı almamalı, geri göndermeli. Fabrikalar da aynı işlemi tüccara yapmalı, kalitesiz ve iyi kurutulmamış fındığı geri göndermelidir. Dolayısı ile gümrüklerden fındığımız geri dönmemelidir.

Devlet gerekirse dünyanın en kaliteli fındığının birinci sıradaki yerini korumak, rekabet etmek için taban fiyat uygulayarak dünyaya daha ucuz ihracat yapabilir. Yıllardır uluslararası sermaye, tekeller ve devletler ‘Siz üretmeyin’ diyorlar. Gerek sanayi, gerek tarım ürünleri vb. birçok şeyi ürettirmeyen uluslararası sermaye ve devletlere karşı fındığımızı, üreticiyi kurtaracak fiyatı vererek TMO ya da FİSKOBİRLİK gibi oluşumlarla altın değerindeki ürünümüzü dışarıya daha düşük fiyatlara satarak, fındığımıza alternatif olmaya çalışan diğer ülkelerin fındık satışlarını geriletebiliriz. Böylelikle bizim dışımızdaki üreticiler bize alternatif olamazlar. Geçen sene Gürcistan 30 bin ton fındık satmış. Çin’de, Hindistan’da fındık mamul fabrikaları açalım. Yeni pazarlar bulmalıyız.


BIKMADAN SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN UĞRAŞACAĞIZ

Zekai SAĞRA
Tüm Köy Sen Ordu Şube Başkanı

FİSKOBİRLİK’in devre dışı bırakılmasıyla başlayan fındık üreticilerinin sıkıntıları her yıl katlanarak büyümüş, bugün itibarıyla dayanılmaz ve üreticinin üretimini sürdüremeyecek boyutlara ulaşmıştır. Bugünlere gelişimiz uluslararası sermaye gruplarının gün gün yaptıkları algı yönetimi ve yerel aktörlerle yaptıkları iş birliği ve hükümetlerden aldıkları desteklerle fındık üreticilerinin üzerine bir karabasan gibi çökmüşlerdir. Fındık üreticisine katlanmak, boyun eğmek dışında seçenek bırakılmamıştır.

TMO’nun destek ad altında telaffuz ettiği 10TL’lik rakam oynanan bu oyunların ve oturtulmak istenen bu vurgun, soygun işleyişinin meşru hale getirilmesinden başka bir şey değildir. Özetle, üreticinin reel durumu geçen yıldan da kötü olacaktır.

Biz Tüm Köy Sen olarak, oynanan oyunların anbean takipçisi olacağız, gücümüz yettiğince mücadele edeceğiz, gerçek çözümün üreticinin de katılımı ile örgütlenmekten geçtiğini anlatacağız. Bu vurgun düzeninin sona erdirilmesi ve ürünün hak ettiği değere ulaşmasının birlik ve kooperatifleşmekten geçtiğini bütün olumsuzluklara rağmen anlatacağız.


YA ÖRGÜTLENECEĞİZ YA İŞÇİ OLACAĞIZ

Tuncay ZENGİN 
Fındık Üreticisi Ordu

BEN fındık tarımı yapıyorum ve geçimimi fındık üreterek sağlamıyorum. Anadolu’da yaygın bir deyim vardır; ‘Ne öldürür ne güldürür’ diye. Fındık tam da böyledir. Rekolte 400 milyon kilonun altına düştüğünde değerinde, 700 milyon kiloyu geçtiğinde maliyetinin altında bir fiyata satılır. 2000 yılına kadar devlet, FİSKOBİRLİK aracılığıyla taban fiyat açıklardı. O zamanlarda da siyasiler tüccar lehine fiyat oluştururlardı. Bütün olumsuzluklara rağmen garanti alıcı vardı ve bir nebze olsun fiyat-denge unsuruydu. 2000’de çıkarılan 4572 sayılı “Birliklerin Özerkleştirilmesi” Yasası’yla üretici serbest piyasanın önüne atıldı. Doğrudan gelir desteği adı altında -ki aslında üretmemeyi teşviktir- geçiş süreçleri uygulandı. Bu yanlış uygulama devam ediyor. İşte burada sanılıyor ki devlet tarafsız. Değil. Devlet çok uluslu sermayenin, kartellerin ve tekellerin tarafında. Örneklersek: Tohumculuk yasası, şeker pancarında, tütün de kota ve kooperatiflerin tasfiyesi. 

Fındıkta yaşanan sorunlar genel tarım politikalarından daha doğrusu politikasızlığından ayrı düşünülemez. Olması gereken çok kısaca şunlardır: Öncellikle köylü gerçek anlamda örgütlü olacak. Ürettiği ürünün fiyatını kendi belirleyecek güçlü bir kurumsal yapı yaratacak. Oy verip seçtiği vekil tayin ettiği siyasiye ‘Asıl olan benim, sen vekilsin,’ diyebilecek. Devlet şöyle veya böyle politikalar üretsin demiyorum. Devletin de siyasilerin de tutumu belli. Ya güçlü bir örgütlenmeyle var olacağız ya da kendi topraklarımızda yabancı sermayenin işçisi olacağız. 


ÜRETİCİ SAYGINLIĞINI GERİ ALMALI

Osman GÜVENALP 
Fındık Üreticisi-Fatsa

FINDIK, bir zamanlar çok değerliydi. Geçmişle günümüzü kıyasladığımda fındığın ve üreticinin en kötü durumuna düşürüldüğü bir çağ yaşıyoruz..
Geçmişte saygı gören üretici vardı. Geçmişte döviz gibi değer kazanan fındık vardı. Gel gör ki piyasalar tsunami gibi kısa süreli ani bir çıkış ve peşinden hızlı ve uzun süreli ani fiyat düşüşleriyle tansiyon hastası olmuş bir durumda. Hep “Ah bir kooperatifimiz olsa ama ihracat yapabilen bir kooperatifimiz olsa” derim. Geçmişte herkesin kötülediği o FİSKOBİRLİK’in 20 entegre tesisi ful çalışıyordu. Buna ek olarak özel sektörün entegre tesisleri de ful çalışıyordu. Elde avuçta ürün kalmıyordu. Bugün tutturmuşlar rekolte çok olursa şöyle olur, az olursa böyle olur. Bu algı zaten kafadan beyinsel sömürüyü yapmış. Bugün bu kooperatifimiz yok, olmalı mı, olmalı. Ama güven duyulmalı, üreticiler arasında da güven sağlanmalı. Güvensiz üreticilerle birlik oluşturmak da zor. Bugün bu güvensizliği yaratan politikacıların kendisidir. İşte o politikacılar şimdi yeni bir senaryoyu daha sahneye koyuyorlar. Sözleşmeli tarım adı altında sözleşmeli üreticiler topluluğu yaratmak, üreticiye fiyat garantisi adı altında ilerisi karanlık sözleşmelere imza attırarak mahkum üreticiler kervanına fındık üreticilerini de katmak... Fındıkta çözüm tabii ki olmalı ama bu sadece tek taraflı fındık ürünüyle olsun istersek boş isteklerimiz olmuş olur. Ülke genelindeki tarımsal üretimle alakalı bir sorun yaşıyoruz ve bu kökten halledilmelidir. Üretici ve ürünü saygınlığını geri almalıdır. 

YARIN: Giresunlu üreticinin sorunları

ÖNCEKİ HABER

Avrupa’da sıcak yaz; yoksulluk, Brexit ve Fransız iş yasası

SONRAKİ HABER

Yoğurtçu Parkı Cezaevi!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa