Katar krizinden kimin ne çıkarı var?
Katar krizi ile kamplara bölünme ve kaosun nedeni Ortadoğu’daki iç siyaset ve ekonomik gelişmelerle daha çok ilgili.
Conn HALLINAN
Counterpounch.org*
Körfez İşbirliği Konseyinin (KİK) bir tarafta Türkiye ve İran tarafından desteklenen Katar, diğer tarafta Mısır tarafından desteklenen Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) kamplarına bölünmesi, dış politika ve din üzerindeki anlaşmazlıklardan ziyade Ortadoğu’daki iç siyaset ve ekonomik gelişmelerle daha çok ilgili.
KİK’nin 4 Haziran’da aldığı Katar ile ilişkileri koparmak ve bu küçük ülkeyi ablukaya alma kararının sözde gerekçesi, Doha’nın “terörist” organizasyonlara yardım ettiği. Fakat gerçek nedenler, özellikle büyük oyuncular arasında oldukça karmaşık.
Ortadoğu Muhabiri Patrick Cockburn bir zamanlar Suriye iç savaşını beş oyunculu, üç boyutlu ama kuralları olmayan bir satranç oyunu olarak nitelendirmişti. Fakat, Katar krizinde taraf sayısı ikiye katlandı ve satrancın simetrisini geride bırakıldı.
GERİLİM YENİ DEĞİL
KİK üyeleri arasındaki gerilim uzun süredir devam ediyor. Katar mevzusunda ise, olaylar, mevcut Katar Emir’i Tamin el Sani’nin babasının, kendi babasını iktidardan uzaklaştırdığı 1995 yılına kadar uzanıyor. Washington Enstitüsü Yakın Doğu Politikası Uzmanı Simon Henderson’a göre, Suudi Arabistan ve BAE “Aile darbesini Körfez yönetimindeki aileler için tehlikeli bir örnek” olarak değerlendirdi ve karşı bir darbe düzenlemeye çalıştı. Ancak darbe girişimi açığa çıktı ve bu yüzden iptal edildi.
Riyad, Katar’ın İran’la olan ilişkisine son vermesini (İki ülkenin Basra Körfezi’nde doğal gaz sahası paylaşması nedeniyle mümkün olmayan bir istek olsa da) ve Doha’nın Müslüman Kardeşler ile olan bağlarını koparmasını istedi. Gerçekten, Ortadoğu’da Suudilerin İran’dan daha çok nefret ettiği ve korktuğu bir varlık varsa o da Müslüman Kardeşlerdir. Riyad, 2013’te Mısır’daki Müslüman Kardeşler hükümetini devirmeye vesile olmuş ve Gazze’de hakim güç olan Kardeşlerin Filistin versiyonu Hamas’ı tecrit etmek için İsraillilerle ittifak kurmuştur.
Fakat KİK’deki kırılma hattı yalnızca Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar arasında değil. Körfez ağzındaki Umman, Suudi Arabistan’ın bölgesel düşmanı İran’la yakın ilişkileri sürdürüp, Riyad’ın Yemen’deki Huti’lere açtığı savaşa katılmayı reddederek kendi bildiğini okudu. Kuveyt ise, Doha’ya yapılan ablukaya katılmayı reddedip mevcut krizde ara buluculuk yapmaya çalışarak, Suudi’lerin Körfez üzerindeki hakimiyetine engel oldu.
TRUMP ABLUKAYA YEŞİL IŞIK YAKTI
Katar ablukası, Donald Trump’ın Suudi Arabistan’ı ziyaretinden kısa süre sonra başlatıldı. Suudiler ABD Başkanı için monarşinin standartları için bile abartı olan bir dizi gösteri düzenledi. Büyük reklam panoları ve cafcaflı kılıç danslarıyla baştan çıkarılan Trump, Suudilerin Ortadoğu perspektifinin içine çekildi. Terörü desteklemekle suçlanan İran’a saldırdı ve görünüşe göre Katar ablukasına yeşil ışık yaktı. Hatta bundan pay çıkarmaya bile çalıştı.
Bahreyn, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer birkaç küçük gücün desteklediği Suudi Arabistan, Doha’ya ancak egemenliğinden feragat etmesiyle yerine getirilebilecek 13 talepte bulundu. Bu talepler İran’la olan tüm temasların kesilmesinden, Türk üssünün kapatılmasına, hatta popüler ve kazançlı medya devi el Cezire’nin dağıtılmasına kadar uzanıyor.
Doha’nın desteklemekle suçlandığı “teröristler” ise Suudi Arabistan ve Mısırlıların terörist örgüt olarak gördüğü Müslüman Kardeşler. Her ne kadar bu görüş ABD ya da Avrupa Birliği tarafından paylaşılmıyor olsa da...
BU SAVAŞIN SEBEBİ NE İSLAM’DA AYRIŞMA NE DE TERÖRİZM
Yüzeyde bu, Sünni Suudi Arabistan ve Şii İran’la ilgili olarak görünse ve dini farklılıklar, taraftar toplama ve motive etme konusunda önemli bir rol oynasa da bu savaş, İslam’daki ayrışma üzerine değildir. En önemlisi, “terörizm” ile ilgili hiç değildir, çünkü ilgili ülkelerin birçoğu aşırılık yanlısı örgütleri desteklemektedir. Hakikaten de, Suudi Arabistan tarafından yayılan İslam’ın gerici yorumu olan Vahabizm, İŞİD ve el Kaide gibi grupların temel ideolojisidir ve tüm partiler gerek Suriye gerek Libya iç savaşında çeşitli aşırılık yanlıları desteklemektedir.
Katar saldırısı Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi ve Savunma Bakanı Muhammet bin Selman tarafından yönlendirilen agresif yeni dış politikanın bir parçası. Kral Selman tarafından “gelecek kral” ilan edildikten sonra Muhammet, Yemen’de 10 bini aşkın sivilin hayatını kaybettiği, ülke çapında kolera salgınına yol açan ve Suudi’lerin ayda en az 700 milyon dolar harcadığı korkunç bir savaş başlattığını açıklamıştı.
SUUDİ ARABİSTAN’IN AGRESİFLİĞİNİN SEBEBİ KORKU
Suudi Arabistan’ın bu yeni keşfettiği saldırganlığının altında yatan şey ise korku... Birincisi, Müslüman Kardeşler tarafından şekillendirilen İslami yönetimin Körfez monarşisinin mutlakıyetçiliğine tehdit oluşturmasından korkuyor. İkinci olarak ise İran’ın ABD, AB ve BM ile olan nükleer antlaşmasının Tahran’ı ekonomik tecritten kurtararak Ortadoğu’da rakip bir güç merkezine dönüştürmesinden korkuyor.
Şu ana kadar Katar ablukası girişimleri Doha için tehdit edici olmaktan öte sinir bozucu oldu. Türkiye ile İran, Katar’a malzeme yığıyor ve Türkler başkent yakınlarında bir üsse yaklaşık 1000 asker yolladı. Daha önemlisi, Washington’un Ortadoğu’daki en büyük üssü ve IŞİD’e karşıtı savaşın merkezi olan Katar’ın el Udeid Hava Üssünde yaklaşık 10 bin ABD askeri var. Bu demek oluyor ki, Katar rejimini devirmeye yönelik herhangi bir istila, Türkiye ve ABD ile çatışma riskini doğuracak.
ARABİSTAN’IN MÜTTEFİKLERİ SAVAŞA İSTEKLİ DEĞİL
Mısır Katar karşıtı ittifakın bir parçası, Doha’ya Libya iç savaşında Kahire’yi desteklemediği için öfkeli ve Müslüman Kardeşlerden nefret ediyor. Fakat yine de pek hevesli bir müttefik değil. Mısır ekonomisini Suudi Arabistan ayakta tutsa da, Mısır, Yemen savaşına birlik göndermeyi reddediyor ve Suudi Arabistan’ın İslam’ın versiyonundan memnun değil. Kahire zaten şu anda Vahhabistlerden esinlenen kendi aşırılık yanlılarıyla mücadele ediyor ayrıca İran’la diplomatik ilişkilerini sürdürüyor.
BAE’nin dışındaki diğer Suudi müttefikleri bu savaşta pek bir önem teşkil etmiyor. Eğer Riyad para verirse Sudan asker gönderir, o da çok değil. Bahreyn hazır, fakat bunun tek sebebi Suudi ve BAE ordularının yerel Şii muhalefeti de hedef alıyor olması... Yemen ve Libya da, Katar karşıtı ittifakın bir parçası ancak her ikisi de başarısız devletler. Ve Maldivler tatil için güzel bir yer iken, herhangi bir ağırlığı yok.
Öte yandan uzun süredir Suudi müttefiki olan Pakistan bu ablukanın bir parçası olmayacağını ne Katar ne de İran’la ilişkileri bozmayacağını açıkça belirtti. Büyük Müslüman uluslar Malezya ve Endonezya da Katar ile olan ilişkilerini sürdürüyor. Bir diğer Suudi müttefiki Fas ise Doha’ya yiyecek göndermeyi bile teklif etti. Kısaca, bu tabloda kimin daha fazla izole edildiği net değil.
Bu arada Başkan Trump Suudileri destekliyor olsa da, Savunma ve Dışişleri Bakanlığı krizi çözmeye çalışıyor. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Körfez’i ablukayı sona erdirmeye ikna etmek için bir ziyaret gerçekleştirdi ve ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi, anlaşmazlık çözülmedikçe Riyad’ı silah satmamakla tehdit etti. İkincisi küçük bir tehdit değil. Suudi Arabistan, ABD silahları olmaksızın Yemen’de ki savaşı yürütmek için ciddi zorluk yaşayacaktır.
PEKİ YA PARANIN DİĞER YÜZÜ?
Doha’nın müttefiklerinin ise birbiriyle bağdaşmayan çeşitli gündemleri var. İran, Katar ile doğru ama çok da sıcak olmayan ilişkilere sahip. Her iki ülke de Güney Pars gaz alanından faydalanmak için iş birliği yapmaya ihtiyaç duyuyor. Ve Doha, ABD’ye İran’a saldırmak için Katar üsleri kullanamayacağını söylediği için Tahran tarafından takdir ediliyor.
İran kesinlikle KİK’yi bölen her şeyle ilgileniyor. İranlılar ayrıca, Katar’ın İran’ın enerji endüstrisini yükseltmesine ve 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmak için hazırlık aşamasında Doha’nın inşaat projelerinde onlara da pay vermesini isterdi. Ayrıca, Katar’da yaklaşık 30 bin İranlı yaşıyor.
TÜRKİYE İÇİN KATAR ÖNEMLİ BİR FİNANS KAYNAĞI
Bu günlerde Türkiye’yi anlamak için kahve fincanına bakmak zorunda kalınabilir.
Bir yandan Ankara’nın Katar’a verdiği destek açıkça görülüyor. Katar, Müslüman Kardeşleri destekliyor ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’si, Kardeşler’in Türkiye varyasyonu. Gerçi Erdoğan ideolojiden çok iktidara odaklanmış durumda. Erdoğan, Mısır Kardeşler’inin güçlü bir destekçisiydi ve Kahire ile Ankara arasındaki ilişkiler, Mısır’ın İslamcı örgütü devirmesiyle birlikte donduruldu.
Katar, ayrıca kırılgan ekonomisi ile her desteğe ihtiyacı olan Ankara için önemli bir finans kaynağı. Türkiye’nin büyük inşaat sektörü, Dünya Kupası oyunları nedeniyle yapılacak milyar dolarlık inşaat sözleşmelerinden pay almak isterdi. Katar’daki Türk inşaat projeleri zaten 13.7 milyar dolar.
Öte yandan Türkiye, Suudi Arabistan ve diğer Körfez monarşilerinin yatırımlarını cezbetmeye çalışıyor. Hatta Erdoğan, geçtiğimiz baharda Tahran’ı “Fas milliyetçiliğini genişletmekle” suçlayarak, KİK’nin İran’a yönelik saldırılarına katılmıştı. Fakat bu suçlamalar, “Türkiye’nin iktisadi cemiyeti”ni rahatsız etmişti. Çünkü Türk firmaları İran’a uygulanan yaptırımlar kalktığı taktirde ülkenin büyük ve eğitimli nüfusunun potansiyel altın madeni olacağını düşünüyor.
ERDOĞAN’IN YOLU
O zamandan beri Erdoğan, İran karşıtı söylemelerini tersine çevirdi hatta şu an Ankara ve Tahran, Katar krizine danışmanlık yapıyor. Ayrıca Erdoğan, geçtiğimiz darbe teşebbüsü sırasında aldığı ilk destek çağrısının Katar Emirinden geldiğini ve bazı diğer KİK üyelerinin birkaç gün sessiz kaldığını da unutmadı.
Üstelik, Erdoğan geçtiğimiz günlerde BAE’nin darbede parmağı olabileceğini öne sürdü. Bu Türkiye cumhurbaşkanı için şahsi bir mesele midir? Hayır, ama Erdoğan, Donald Trump’a çokça benzeyen bir Ortadoğu lideridir: Ani reaksiyon gösterir ve kin tutar. Aradaki fark, Erdoğan’ın Trump’tan çok daha iyi bilgilendiriliyor ve bağlarını ne zaman keseceğini de iyi biliyor olması.
Rus savaş uçağını düşürdükten sonra Ruslar’dan özür dilemesi bunun tipik bir örneği. Erdoğan önce Moskova’yı savaşla tehdit etti, ancak sonunda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in gönlünü hoş etmek için şapkası elinde St. Petersburg’a doğru yola çıktı. Amerikalıların 2016 darbesinin arkasında olduklarını ima ettikten hemen sonra kısa süre sonra İstanbul’da (ABD Dışişleri Bakanı Rex) Tillerson ile bir araya gelerek işleri düzeltti. Türkiye, Suriye savaşında yer edinebilmek için Moskova ve Washington’a ihtiyaç duyduğunu kabul ediyor.
Türkiye ve İran’ın danışmanlık yaptığı Ruslar ise çok dikkatli davranarak tarafsız kalmayı seçti ve taraflara farklılıklarını kendi içinde barışçıl bir şekilde çözmesi için çağrıda bulundu.
Katar krizinin hızlı bir şekilde son bulması olası değil, çünkü Suudi Arabistan, birbiri ardına yürürlüğe giren feci dış politika kararlarına devam ediyor. Ancak bölgede sonunda Riyad’ı geri çekilmeye zorlayabilecek gelişmeler olmaya başladı.
YANLIŞ GİDEBİLECEK ÇOK ŞEY VAR
Suriye savaşı sonuca ulaşıyor gibi görünüyor. Yemen savaşı kriz oranlarına ulaştı; BM, dünyadaki bir numaralı insani acil durum olarak tanımlıyor aynı zamanda ABD ve İngiltere’nin Suudi ittifakına verdikleri desteği azaltması yönünde baskı yapıyor. Ve İran, Ortadoğu ve Orta Asya’da öncü güç rolünü yavaş ama istikrarlı bir şekilde geri kazanmaya çalışıyor.
Yanlış gidebilecek çok şey var. Halihazırda Suudi Arabistan, İsrail ve ABD ve Rusya’daki yeni muhafazakarların ittiği İran’la feci bir savaş olabilir, ABD ve Türkiye Suriye yüzünden birbirine düşebilir. Ortadoğu, belaya bulaşmak için kolay bir yer. Ancak eğer tehlikeler varsa, o zaman olasılıklar var demektir; ve bunlar umudu yayar.
*Kısaltarak çeviren: Elif Özmen Belek