Erkek yazarlarımızın eserlerinde kadına şiddet
Erkek yazarlar, kadına şiddet konusunda hemcinslerini acımasızca eleştiriyor ve yeri geldiğinde suçlamalarda bulunuyorlar.
Mustafa ASLAN
İstanbul
Kadına şiddetin taraflarından biri olan erkekler olduğunu belirtmek gerekiyor. Bunu da söylerken, erkek yazarların bu konuda neler yazdıklarına (öykü/roman) bakmak gerek diye düşünüyorum.
Kadına şiddet konusunu erkek yazarların da en az kadın yazarlar kadar eserlerine taşıdıkları görülüyor. Üstelik bu ürünlerde hem cinslerini kadına uyguladıkları şiddet konusunda suçladıkları, kadınlara hak verdikleri ve kadına en ufak bir kaba davranışı bile onaylamadıkları görülüyor. Erkek yazarlar, kadına şiddet konusunda hemcinslerini acımasızca eleştiriyor ve yeri geldiğinde suçlamalarda bulunuyorlar.
ÖYKÜLERDE KADINA ŞİDDET
Edebiyatımızda, kadınlara şiddet konusunu öyküleriyle gündeme getiren yazarlarımızdan kimilerini şöyle sıralayabiliriz: Nevzat Üstün’ün “Çıplak” adlı kitabındaki “Suç ve Ceza” adlı öyküsü, Sait Faik Abasıyanık’ın “Şahmerdan” adlı yapıtındaki “Mahpus” öyküsü, Yüksel Pazarkaya’nın “Bahar Öyküleri” kitabındaki “Hayatım Roman” adlı öyküsü, Necati Cumalı’nın “Değişik Gözle” adlı yapıtındaki “Aklım Arkada Kalacak” adlı öyküsü, Mehmet Sait Taşkıran’ın “Yıldızlı Gece” adlı kitabındaki “Ölüler Ülkesi” adlı öyküsü, Güngör Gençay’ın kitabıyla aynı adı taşıyan “Değişken Yüzler” adlı öyküsü, Ahmet Ümit’in aynı adlı kitabının adını taşıyan “Agatha’nın Anahtarı” adlı öyküsü, Orhan Çubukçu’nun “Yılan Islığı”ndaki “Kavun…Peynir… Ekmek” adlı öyküsü, Tarık Dursun K.’nın “Güzel Avrat Otu” adlı öyküsü, Mustafa Aslan’ın “Sözcüklerin Dili Tutulunca” adlı yapıtındaki “Dolak” adlı öyküsü, Bekir Yıldız’ın Harran kitabındaki “İncirlik” adlı öyküsü…
ROMANLARDA KADINA ŞİDDET
Edebiyatımızda, kadına şiddeti dile getiren romanlardan ve yazarlarımızdan kimilerini şöyle sıralayabiliriz: Fakir Baykurt’un “Yılanların Öcü”, Yılmaz Güney’in “Boynu Bükük Öldüler”, Muzaffer Hacıhasanoğlu’nun “Trenler Yine Gidiyor”, Sabahattin Ali’nin “Kuyucaklı Yusuf”, Orhan Kemal’in “Murtaza”, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Gulyabani”, Ahmet Mithat Efendi’nin “Felatun Bey ile Rakım Efendi”, Sadri Ertem’in “Çıkrıklar Durunca”, Osman Aysu’nun “Karadul”, Fırat Ceweri’nin “Lehi”, Ahmet Aziz’in “Biz Cenneti Yeryüzünde Kuracaktık”, M. Sadık Aslankara’nın “Le”, Bahadır Yenişehirlioğlu’nun “Son Hasat”, Kemal Ateş’in “Veresiye Defteri”, Bilge Karasu’nun “Gece”, Erhan Bener’in “Loş Ayna”…
KİMİ ZAMAN BABA KİMİ ZAMAN DA KOCA...
Kadına yönelik şiddetin faillerden birisi ve önemlisi olarak erkeklerin olduğu bizzat erkek yazarlar tarafından yapıtlarında belirtiliyor. Bu yerine göre Dolak öyküsünde olduğu gibi baba ve kardeşler olduğu gibi, Kuyucaklı Yusuf’taki gibi acımasız bir toprak ağasının şiddetine uğrayabiliyor. Kimi zaman, kadınlara öyle aşırı bir şiddet uygulanıyor ki, Muzaffer Hacıhasanoğlu’nun “Trenler Yine Gidiyor” adlı romanında belirttiği gibi çevrede sesi duyulacak kadar.
Kadına uygulanan şiddet bir doğal hak olarak görülüyor, birinci derece yakınlarınca. Kimi zaman babası, kimi zaman da eşi ya da bir yakını olmak kadına şiddet uygulama hakkını veriyor. İşvereni ya da toprak ağası olmak ise ekmeğinin hatırına sesini çıkarmayan kadının bu durumu istismar edildiği, yapıtlarda ortaya çıkan gerçek.
Orhan Kemal’in Murtaza adlı romanında ise genç bir kız babası tarafından dövülerek öldürülüyor. Hem de görev aşkına öz kızının canına kıyıyor. Orhan Kemal bu bölümü oldukça etkileyici bir atmosfer içinde veriyor.
“Murtaza kızı saçlarından desteleyip havaya kaldırdı, sonra da yere çarptı. Uykusu başına sıçrayan kızdan sadece vahşi bir çığlık, bir korku çığlığı yükselmişti. Murtaza hıncını alamamıştı.” (s.247)
EĞİTİM BELİRLEYİCİ DEĞİL
Toplumdaki yaygın bir kanı okura soru olarak, “Baba, eş, anne ya da kardeş olmak bir kadına şiddet uygulama hakkını verir mi?” yöneltiliyor, yapıtlarda.
Kadına şiddet uygulayan kişilerin toplumsal konumları farklılık gösteriyor. Eğitim düzeyi yükselen erkeğin şiddet konusundaki hızı ise kesilmiyor. Eğitim düzeyinin şiddet konusunda kesin belirleyici olmadığı görülüyor.
Ahmet Aziz’in Biz Cenneti Yeryüzünde Kuracaktık adlı romanında belirttiği gibi eşini döven bir profesörle karşılaştığımız gibi, Fırat Ceweri Lehi’de eşini döven bir yazarla tümcelerde de olsa ürkerek göz göze gelebiliyoruz.
Kadına şiddeti dile getiren erkek yazarlar yapıtlarında (roman/öykü) kadınlara uygulanan şiddeti kendilerine yapılmışçasına içten dillendirmekle birlikte bunun doğal bir hak olmadığının altını çiziyorlar.