12 Ağustos 2017 02:24

Aydın’dan Amasra’ya yaşamı savunmak için

'Ekoloji mücadelesinde güncel durum' dosyamızın 2. gününde Aydın Çevre Mücadelesi Platformu ve Bartın Çevre Platformu sorularımızı yanıtladı.

Paylaş

Hazırlayan: Özer AKDEMİR

Dosyamızın ikinci günündeki yazılar Aydın ve Bartın’dan. Yıllardır Menderes Nehri kirliliği ve madencilik faaliyetleri ile başı dertte olan Aydınlıların son yıllardaki en önemli çevre sorunlarının başında ise jeotermal enerji santralleri geliyor. Bir zamanlar “Dağından yağ, ovasından bal akan kent” olarak bilinen Aydın artık jeotermal santral ve sondajlarının yol açtığı “Çürük yumurta kokulu kent” olarak anılmaya başladı.
Bartın Çevre Platformunun en önemli mücadele alanı “Çeşm-i Cihan” Amasra’ya yapılmak istenen termik santral. Tarihi, denizi, doğal güzellikleri ile bir yeryüzü cenneti olan Amasra’yı termik santral kabusundan kurtarabilmek için yıllardır hem hukuki hem fiili bir mücadele süreci yürütülüyor. 

SORULAR

1. Mücadele ettiğiniz soruna dair kısa bir bilgilendirme yapar mısınız? Konusu, ne zaman başladığı, karşı çıkışınızın temel nedenleri vs...

2. Mücadelenizin hukuki süreci ve fiili mücadele boyutu ile ilgili güncel durumu hakkında bilgi verebilir misiniz? 

3. Bugünkü hukuksal süreçlerle mücadelenizin başarıya ulaşabileceğini düşünüyor musunuz? Hukuk arayışının maddi boyutunun insanları bir hayli zorlayıcı bir noktaya geldiği konusundaki görüşlere katılır mısınız? Sizleri ve mücadelesini doğrudan etkileyen hukuksal gelişmelere dair deneyimleriniz var mı? (Kazanılan ama uygulanmayan bir mahkeme kararı,  değiştirilen bir yasa-yönetmelik vs...)

4. Sizlerin ve ülkedeki diğer ekoloji mücadelelerinin en önemli sorunları ve bunların çözümüne dair görüşleriniz neler?

5. Ekoloji mücadelelerinin birleştirilmesi, ortak bir örgütlenme ve mücadele çizgisi ile daha etkili bir şekilde direnilip başarıya ulaşılabileceğine dair görüşlere katılıyor musunuz? Yanıtınız olumlu ise bu birlik nasıl olacak-olmalı? Yolu, yöntemleri, ana ilkeleri nasıl belirlenmeli?

ORTAK MÜCADELE CEPHESİ YARATILMALI

Aydın Çevre Mücadelesi Platformu:

1. Aydın’ın en önemli çevre sorunu Menderes Nehri’nin kirliliğidir. Bu kirliliği oluşturan unsurlar ise endüstriyel kirlilik, kentsel kirlilik, zeytin karasuyu, jeotermal kirlilik, Beşparmak Dağlarında madencilik ve zirai ilaçlardır. Bu kirliliği oluşturan unsurlar ayrıca toprakları, havayı, havzada yetiştirilen sebze ve meyveleri de kirleterek insan sağlığı üzerine olumsuz etkiler yapmaktadır. Bugün Aydın’da ölüme sebep olan hastalıklar, Türkiye ortalamasının üstündedir. TÜİK 2017 verilerine göre Aydın ili Türkiye’de dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı ölümlerin en fazla olduğu il olmuştur. Aydın’da kanser artışı Türkiye ortalamasından 2 kat fazladır. Aydın’da jeotermallerin çevreye yapmış olduğu zararlar çok farklı boyutlar içermesi nedeni ile ayrı bir önem içermektedir. Jeotermallerin çevreye yan etkilerinin yanında ekonomik, toplumsal, sosyal, psikolojik etkileri de mevcuttur. Küresel şirketler tarafından desteklenen jeotermal işletmeciliği Türkiye kaynaklarının sömürülmesi, halkın köleleştirilmesi projesidir. Bunun adı ise kapitalizmdir.

2. Aydın’da jeotermal uygulamalarına yoğun şekilde toplumsal tepkiler olmaktadır. Her gün Aydın’ın değişik bölgelerinden farklı farklı tepkiler gündeme gelmektedir. Bu mücadele ve tepkilerin  hukuksal ayağı yeterli olmasa da bazı kazanımlar elde edilmiştir. Germencik ilçesi  Tekin köyünde açılan dava ile şimdilik de olsa bir jeotermal santral inşaatı durdurulmuştur. Yine bu ilçede Ortaklar, Dağkaraağaç, Moralı, Uzunkum köylerinde kurulacak jeotermaller için ÇED iptal davaları açılmıştır. Efeler Yılmazköy’de jeotermal santralin ruhsat iptali, ÇED iptali için kazanım elde edilen ve süren davalar söz konusu.  Pamukören ve Pınardere örneğinde olduğu gibi jeotermalden tarımsal ürünleri ve arıları zarar gören çiftçilerin açtığı tazminat davaları var. Buharkent’te açılan davalar var. Bu hukuksal mücadeleler dışında Germencik ve İncirliova’da 2 miting, pek çok basın açıklaması, çalıştaylar, imza kampanyaları, TBMM ziyareti, araştırma önergesi teklifi yapılmıştır. Son günlerde Musluca ve Emirdoğan köylülerin direkt sahaya inerek ‘Jeotermal santral istemiyoruz’ demesi;  yolları ve jeotermal araçların önünü kesmesi Aydın’da jeotermallere karşı verilen mücadelenin farklı bir boyuta geçtiğini, halkın sorunun çözümü için ön plana çıkmaya başladığını gösteren güzel örneklerdir.

3. Aydın’da ve Türkiye’de verilen hukuksal mücadele ile kesin başarıya ulaşmak mevcut Türkiye’de mümkün gözükmese de hukuksal mücadelenin mutlaka verilmesi gerekir. Çünkü bu konuda alınan bazı emsal ve güzel kazanımlar halkın çevre mücadelesine dahil olmasını sağlıyor.  Fakat Türkiye yürütmesinin çevre mücadelesinde elde edilen kazanımları boşa çıkaracak her gün ve her duruma uygun yeni kanun değişiklikleri, halkın ve çevre örgütlerinin mücadele azmini törpülemektedir. Şu anda hukuksal hak aramalarında dava açma, bilirkişi paraları ve mahkemelerin vermiş oldukları ilginç kararlar çevre mücadelesi önünde dev bir engel gibi dikilmektedir. Bu alanda verilen veya verilecek mücadele bugün çevre mücadelesinden çok daha büyük ve önemli hale gelmiştir. 

4. Türkiye’de ekoloji mücadelesi verirken mücadeleyi zayıflatan veya mücadeleyi bitiren en önemli sorun doğru örgütlenememe; halk ve diğer çevre örgütleri, sivil toplum kuruluşları ile beraber mücadeleyi ortaklaştıramama, halka ulaşma, haklın en temel günlük sorunlarını ve ihtiyaçlarını anlayamamadır. Yine bu sorunlara çözüm üretememe nedeni ile halkın güvenini, desteğini alma konusunda yaşanan sorunlar vardır. Çevre mücadelesi toplumu oluşturan farklı unsurların ırk, din, cins, renk, dil sorunlarından bağımsız olarak tüm kesimleri kapsayan emek ve sınıf temelinde antiemperyalist çizgide verilmesi gerekir.

5. Türkiye’nin pek çok bölgesinde çevre sorunlarında elde edilen kazanımların temelinde halkın mücadeleye ortak edilmesi vardır. Türkiye’de çözüm makamı halktır. Bu ise ancak halkın iktidarı ile mümkündür. Türkiye’de yer alan tüm çevre örgütlerinin ortak mücadele verme zorunluluğu kadar Türkiye’nin tüm bölgelerinde yaşayan tüm halkların sorunlarının da ortaklaştırılarak ortak mücadele cephesinin yaratılması gerekir.

'ÇEVRECİLİK'TEN ÇOK YAŞAMA SAHİP ÇIKIYORUZ

Bartın Çevre Platformu:

1. Bizler Bartın’ın tarihi ve doğal güzelliklere sahip olan ilçesi Amasra’da yapılmak istenen termik santrallere karşı mücadele ediyoruz. Bir şirket 2005 yılında Amasra’da bulunan taş kömürünü çıkarma iddiasıyla Türkiye Taş Kömürü Kurumuyla 20 yıllığına bir sözleşme imzaladı. Aradan 12 yıl geçtiği halde 1 kg kömür çıkarmadı. Fakat bu kömürü enerjiye dönüştürmek için termik santral kuracağını açıkladı. Kamuoyuna yaptığı açıklamalara göre bu termik santrallerin toplam kurulu gücünün 6 bin 400 MW olmasını hedefliyor. Geçen süre içinde toplam gücü 2 bin 640 MW lik iki termik santral için (Bartın ve Amasra Termik santralleri) ÇED başvurusu yaptı. Halkın yoğun karşı çıkışı nedeniyle termik santral yapılacak yerin teknik olarak uygun olmadığı gerekçesiyle ÇED başvurusu olumsuz sonuçlandı. Şirket 2013 yılında termik santrallerin adını değiştirerek aynı yer için tekrar başvurdu.  Bu başvurulardan 1320 MW’lık Hema Termik Santrali için üç yıl sonra ÇED olumlu kararı verildi, 1320 MW’lik Batı Karadeniz Termik Santrali için daha önce kabul edilmeyen Bartın Termik Santraliyle aynı yerde yapılmak istendiği için olumsuz karar verildi.

Bu termik santrallere karşı çıkışımızın birçok nedeni var. Öne çıkanlar şunlar:

-  Bartın ilinin ekonomik yapısının bozulmasına neden olacaktır. 

- Amasra ve Bartın’ın kentsel sit alanlarının yanı sıra Türkiye’nin ilk PANParks Sertifikalı milli parkı olan Küre Dağları Milli Parkı’nı tehdit etmektedir.

- Unesco Geçici Miras listesine girmiş olan Amasra’nın bu niteliğini ortadan kaldıracaktır.

- Termik santrallerin yapılmak istendiği yer, yüksek rüzgar potansiyeli nedeniyle rüzgar enerji santralleri için daha uygun bir coğrafyadır.

- Termik santral yöredeki turizm etkinliklerini sona erdirecek, balıkçılık, çilek, fındık vb. tarımsal etkinlikler ve orman ürünleri zarar görecektir. Bu sektörlerde oluşacak istihdam kaybı hesaba katılmamıştır.

- Soğutma suyunun deniz ekosistemine ciddi zararlar vereceği çok açıktır. Deniz ekosisteminin zarar görmesi yöredeki balıkçılık etkinliklerinin zarar görmesine neden olacaktır.

- Kömür madenciliği için kuyu ve galeri açımı ile kül depo sahası olarak kullanılacağından dolayı Bartın’ın içme suyunu sağlayan “Kavşak Suyu Havzası” zarar görecek, Yaklaşık 100 bin kişilik nüfusun bedava temin ettiği içme suyu tehlikeye girecektir.

- Santral kaynaklı hava, toprak ve su kirliliğinin boyutları yeterince hesap edilmemektedir.

- Yöredeki endemik ve nesli tehlike altında bulunan bitki ve hayvan türleri hakkında yeterince çalışma yapılmamıştır.

-  Kömür ithalatı için yapılacak liman yazın binlerce kişinin yararlandığı Tarlaağzı kumsallarını yok edecek, yüzlerce balıkçının yararlandığı balıkçı barınağı yok olacaktır.

2. Bu mücadele aslında çok eski yıllara dayanıyor. Bu daha önceki mücadelelerin içinde olan kişi ve kurumlar bir araya gelerek 9 Nisan 2010’da Bartın Platformunu kurmuşlardır. Bartın Platformu, Bartın il sınırları içinde yaşayan bütün insanları temsil edecek bir demokratik yapı olarak kurulmuştur. Platformda iktidar partisi hariç tüm siyasi partilerin, odaların, sendikaların, derneklerin temsilcileri vardır. İl ve ülke dışında bulunan Bartınlıların oluşturduğu çeşitli oluşumlar da platforma destek vermektedir.  Bu yönüyle platform, Bartın halkının yüzde doksanını kapsamaktadır. 

- Mücadelemiz boyunca termik santral ve ilgili tesisler için yapılmak istenen ÇED halkın katılımı toplantılarının hepsi binlerce vatandaş tarafından protesto edilmiş ve yaptırılmamıştır. Bu toplantıların yapılmadığı tutanaklara geçirilmiştir.

- ÇED raporuna askıya çıkarıldığı 2016 haziran ayında 15 iş günü içinde yöre halkı tarafından verilen 42 bin ayrı dilekçeyle itiraz edilmiş ve iptali istenmiştir.

- ÇED olumlu kararından sonra Zonguldak İdare Mahkemesine rekor sayıda 2 bin 19 davacıyla iptal davası açılmıştır. 

3. Dava açabilmek için noterden vekalet vermek gerekiyor. Ayrıca keşif ücreti yatırmak gerekiyor. Bu tür halka dayanan mücadelelerde bunların da finansmanını sağlamak oldukça zor. Fakat asıl sorun şirket tarafından mahkemeler üzerinde baskı kurulmaya çalışılması. Örneğin bu şirkete karşı daha önce açtığımız ve Zonguldak İdare Mahkemesinde ve Danıştayda oy birliğiyle kazandığımız davalar vardı. Şirketin sahibi gazetelere yaptığı açıklamalarda hakimlerin “FETÖ’cü” olduğu için iptal kararı verdiğini iddia etti. Bu açıklama bir anlamda şu an sürmekte olan davaya müdahale etmek anlamına geliyor. 

4. Bu konuda söyleyeceklerimiz buraya sığmaz. Fakat yaklaşımımızı şu şekilde özetleyebiliriz (Üyemiz Erdoğan Atmiş’ten): “Bartın Plarformunun mücadelesinin temelinde bir “çevreci hareketi” olmaktan çok, bir “yaşama sahip çıkma” hareketi olarak yerel nitelikler taşıması ve halkın geniş kesimlerine mal olması yatmaktadır. Termiksiz yaşam için verilen mücadelede Bartın Platformunun söylemlerinde termik santralin yöre halkını ne şekilde etkileyeceği basit bir dille anlatılmaya çalışılmıştır. Tarım, hayvancılık, balıkçılık, turizm, ticaret vb. uğraşanların hangi şekilde etkileneceği ayrı ayrı anlatılmıştır. Hatta yörede ikinci konutu olanların evlerinin değerlerinin yarıya düşeceği platformun söylemleri arasında yer almıştır. Konu salt çevre bozulması düzleminde ele alınmamış, sağlık ve yöre ekonomisi üzerine muhtemel etkileri de ortaya konmuştur. Öte yandan yapılan mücadelenin kısır siyasi tartışmaların, iktidar-muhalefet kavgasının gölgesinde kalmamasına özen gösterilmiştir. 

5. Üsteki yanıtımız bunu da kapsıyor.

ÖNCEKİ HABER

Gülpınar köylüleri direnişe devam ediyor

SONRAKİ HABER

Tacizi şikayet etti polis ‘az bile yapmışlar’ deyip darbetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa