Nüfus yüzde 40 arttı üretim yüzde 60 düştü
Hükümetin tarım ve hayvancılık politikaları nedeniyle elindeki ürünü ucuza satan üretici de, raftaki ürünü pahalıya alan tüketici de kaybediyor.
Türkiye’de 1980’li yıllardan sonra üretimine önem verilerek, üretimi artırıcı projelerle desteklenen bakliyat üretimini hükümet ithalata mahkum kıldı. 1980’lerde kırsal kalkınma ve özellikle nadas alanlarının daraltılmasına yönelik projelerin etkisiyle üretimi artan bakliyat grubu (nohut, kuru fasulye, mercimek) ithalatına AKP iktidarında 3 milyar dolar harcandı.
CHP’li vekil Orhan Sarıbal, bu durumun, “Türkiye’yi dünya mercimek ve nohut üretiminde en büyük üretici ülkelerden biri haline getiren uygulamalardan vazgeçilmesinin bir sonucu olduğunu vurguladı.
Bakliyat raporu hazırlayan, ziraat mühendisi kökenli Milletvekili Sarıbal üretimdeki azalışa şu verilerle dikkat çekti: “Son 25 yılda nüfus yaklaşık 23 milyon (yüzde 40 oranında) artarken, yemeklik baklagiller üretimine ayrılan arazilerin miktarı yüzde 65 oranında gerileyerek 2 milyon hektardan 715 bin hektara düşmüştür. Buna bağlı olarak bakliyat üretimi de 2 milyon tondan 1,1 milyon tona inmiştir”.
ÜRETİMDEKİ AZALMANIN NEDENLERİ
1981 yılında başlatılan “Nadas Alanlarının Daraltılması Projesi” ile bakliyat üretiminin hızla artmaya başladığının vurgulandığı bakliyat raporunda şu bilgilere yer verildi: “Projenin başladığı yıl 740 bin hektar olan ekim alanları yüzde 60’lık bir artışla 1982’de 1,2 milyon hektara yükseldi. 1990’ların başında 2 milyon hektara ulaşan ekim alanları projenin sona ermesiyle gerilemeye başladı.
Bakliyat üretimindeki azalmanın nedeninin ekim alanlarının daralmasının bir sonucu olduğunun belirtildiği raporda, söz konusu azalmanın alt nedenleri şöyle sıralandı:
* Üretimde kullanılan girdilerin fiyatlarının yüksekliği, n Üreticinin ürününe tatmin edici düzeyde gelir bulamaması,
* İthalatçı ülkelerin kalite isteklerine uygun nitelikte ürün yetiştirilmemesi,
* Makineli tarımın yaygın olmayışı,
* Sertifikalı tohum kullanımının yetersiz oluşu.
14 YILDA 3 MİLYAR DOLAR
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 1.4 milyon hektar olan bakliyat ekim alanları 2016 yılında 715 bin hektara düşmüş, yani yüzde 47 oranında daralmış. Buna karşılık, bakliyat raporuna göre 2002 yılında 1.5 milyon ton olan bakliyat üretimi 2016 yılında 1.1 milyon tona düşmüş yani yüzde 28 oranında gerilemiş.
AKP döneminde toplam 3.5 milyon ton bakliyat ithal edilerek 3 milyar dolar ödendiğine dikkat çekilen raporda şu tespitler yer aldı: “En çok ithal edilen bakliyat mercimek olup; 2.4 milyon ton ithalat karşılığı 1.8 milyar dolardır. Mercimek en çok Kanada’dan ithal edilmektedir. Mercimekten sonra en çok ithal edilen bakliyat Kuru fasulyedir. AKP döneminde ithal edilen 482 bin ton kuru fasulye için 532 milyon dolar ödenmiştir. Kuru fasulye en fazla Kanada ve Arjantin’den ithal edilmiştir. Öte yandan ithal edilen 238 bin ton nohut için 282 milyon dolar ödenmiş olup; en çok nohut ithalatı Meksika ve Hindistan’dan yapılmıştır”.
ÜRETİMİN ARTIRILMASI İÇİN NELER YAPILMALI?
* Mazot, gübre, ilaç, tohum gibi girdilerin fiyatları kontrol altında tutulmalı.
* Yerel çeşitlerin sürdürülmesi ve geliştirilmesi sağlanmalı.
* Hastalık ve zararlılara dayanıklı, makineli hasada uygun, yüksek verimli, yerli tüketicilerin ve dış pazarın isteğine uygun yeni çeşitler geliştirilmeli.
* Bakliyat ekim alanlarının genişletilmesi için “Nadas Alanlarının Daraltılması Projesi” yeniden başlatılmalı.
* Toprak verimliliğinin artırılması ve korunması için kuru tarım alanlarında mercimek ve nohut, sulanan alanlarda ise fasulye ekim nöbetine alınmalı.
* Hasat döneminde bakliyat ithalatına izin verilmemeli.
* Çiftçinin ürününü satın alıp pazarlayacak müdahale kuruluşları oluşturulmalı.
VERGİSİZ MAZOT YATLARA, EN BÜYÜK YÜK ÇİFTÇİYE
CHP Grup Başkan Vekili ve Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu, Akhisar ilçesinde domates tarlasında çiftçilerle bir araya geldi. İktidarın tarım politikalarını eleştiren Özel, “Bugün yatlara KDV’siz ÖTV’siz mazot verilirken, çiftçiye aldığı mazot üzerinden alınan vergilerle en büyük yük Maliye Bakanlığı tarafından bindirilmektedir” dedi.
Manisa’nın Akhisar ilçesinde bir domates tarlasında çiftçilerle bir araya gelen CHP’li vekiller, tarım faaliyetlerinin sorunlarıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Milletvekili Nurlu, “Biz bugün burada çiftçilerimizin sorunlarını dinlerken, temel girdi maliyetlerinin yüksekliği, gübrelerin maliyetlerinin yüksekliğini ve pazarlamada fabrikaların yapmış olduğu sözleşmelerde çiftçimizi maalesef kandırdıklarını görmüş bulunuyoruz. Makineyle toplanan domates ürünlerinde zaman zaman yüzde 40 yüzde 50’lere varan fire kesildiğini duyuyoruz. Şu an elimizde tuttuğumuz domatesten çiftçimizin kâr edebilmesi için dekar başına 10-12 ton alması gerekiyor. Diğer siyasi partilerin de, hükümetin de çiftçimize sahip çıkması gerektiğini bir kez daha burada ifade ediyoruz” dedi.
CHP’li Özgür Özel ise “Bugün geldiğimiz noktada çiftçinin çok sayıda sorunu var. Ancak çok söylenmesine rağmen bugün yatlara KDV’siz ÖTV’siz mazot verilirken, çiftçiye aldığı mazot üzerinden alınan vergilerle en büyük yük Maliye Bakanlığı tarafından bindirilmektedir” dedi. Bulundukları alanda dolu sonrası yapılması gerekenlerin yapılmadığını ifade eden Özel, “Ürünü üretenlerin desteklenmediğini görüyoruz. Bu ovanın ana ürünü pamuktur. Ama pamuğa sahip çıkmayanlar çiftçinin bugün yaşadıklarından sorumludur. Bugün domates, eline alanın elinde kalmaktadır. Yapılan iş ne olursa olsun çiftçi maliyetine çalışmak zorunda, ucuz işçi olarak çalışmak zorundadır. Bir daha altını çiziyoruz, bu işin siyaseti olmaz. Siyaset üstü bir şekilde çiftçiye sahip çıkmaya çağırıyoruz. İktidar partisi sorumluluk mevkiidir. Çağırsınlar ovada derlerse ovada, ziraat odasında derlerse ziraat odasında, Mecliste derlerse Mecliste, biz çiftçimize sahip çıkacak her sorumluluğa, her taşın altına elimizi koymaya hazırız. Çiftçiden kısmakla ekonomi düzelmez, çiftçiye para vermemek ekonominin can damarını kesmek demektir” dedi. (Manisa/DHA)
ETTE ÜRETİCİ DE TÜKETİCİ DE KAYBEDİYOR
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, ette fiyat dalgalanmalarının en aza indirilmesi amacıyla başlatılan çalışmaların devam ettiği yönünde açıklamasına yanıt veren CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Hem üretici hem tüketici kaybediyor, kazananlar ithalatçılar oluyor” dedi.
Yurtdışından ithal hayvana yönelen Türkiye’de, alındığı iddia edilen tedbirlere rağmen et fiyatlarının yükselişinin önlenememesi, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer tarafından TBMM gündemine taşındı. Gürer’in soru önergesine yanıt veren Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, fiyat dalgalanmalarının en aza indirilmesi amacıyla başlatılan çalışmaların devam ettiğini açıkladı. Açıklamada, “Bakanlığımızca et ve et ürünleri piyasası takip edilmekte olup, hem tüketicinin hem de üreticinin korunması amacı ile et fiyatlarının makul bir seviyede tutulması noktasında gerektiğinde piyasaya müdahalede bulunulmaktadır” denildi.
CHP Niğde Milletvekili ve Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer ise, alındığı iddia edilen tüm tedbirlere rağmen, et fiyatlarında istenilen seviyeye ulaşılamamış olmasının nedenin, uygulanan yanlış tarım politikasından kaynakladığını ifade etti. Tarım ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye’nin tarımda ve hayvancılıkta kendi kendine yettiği dönemlerin artık geride kaldığını anlatan Ömer Fethi Gürer, “Bir zamanlar dünyanın dört bir yanına ihraç ettiğimiz pek çok ürünü artık ithal eder duruma geldik. Et fiyatları geçen yıla göre yüzde 18 oranında arttı. Alındığı iddia edilen tedbirlere rağmen, et fiyatlarında enflasyon oranının iki katı kadar artış yaşanması, önlemlerin yetersiz olduğunu gösteriyor. Burada zaten üretici de kazanmıyor. Hem üretici hem tüketici kaybediyor, kazananlar ithalatçılar oluyor” dedi.
Gürer, yem fiyatlarının her yıl katlanarak arttığına da dikkat çekerek, geçen yıla göre yem fiyatının yüzde 40’ın üzerinde bir artışla rekor kırdığını anlattı. Gürer, hayvancılık maliyetindeki artışın raf fiyatına yansıdığını da belirterek, “Hükümet böyle durumlarda hemen ithalata yöneliyor. Yerli üretici için özellikle aile tipi hayvancılığın desteklenmesi, köylerde yeniden yaşamın canlandırılması gerekiyor. Yerli hayvan türlerinin korunup geliştirilmesi, ülke doğası ve şartlarına uygun hayvancılığın yaygınlaştırılması sağlanmalı” dedi. (ANKARA)