Kırklareli cam işçileri: İşten atmaya karşı direnişe hazırız
Şişecam’ın Kırklareli camda işçi kıyımına girişeceğini duyurmasına tepki: Sendikalar üzerine düşeni yapsın biz direnmeye hazırız.
Şişecam yönetiminin Kırklareli Cam Fabrikası'nda fırın kapatarak işçi kıyımına girişeceğini duyurmasının tepkileri sürüyor. İşten atmalara karşı direnişe hazır olduklarını söyleyen işçiler, sendikaları Kristal-İş’in yöneticilerini üzerlerine düşeni yapmaya çağırıyor.
Şişecam yönetimi geçtiğimiz günlerde fabrika panosuna astığı yazıyla ‘cam eşyası’ sektöründe yıllık ortalama yüzde 5 daralma olduğunu, işçilik de dahil olmak üzere girdi maliyetlerinde artışlar olduğunu, bu nedenle Kırklareli Fabrikası D fırınının, 10 Eylül 2017 tarihinde kapatılacağını duyurdu. Yazıda kapatma nedeniyle toplu işçi çıkışı yaşanacağı da belirtilerken, işten çıkarılacak işçi sayısı 289 olarak bildirildi. Ama kimi işçiler bu sayının artabileceğini, kimileri de azalabileceğini ifade ediyor.
Bu durum işçiler arasında yoğun bir tartışma başlattı. Grev yasağına rağmen verilen mücadele sonunda imzalanan toplusözleşmenin mürekkebi kurumadan, fırın kapatma ve işten çıkarma gündemlerine oturdu. Her toplusözleşmede olduğu gibi son toplusözleşmede de işten atmanın tehdit unsuru olarak önlerine konulduğunu anlatan işçiler, bu tehditlerin işçinin direnişi karşısında işe yaramadığını söylüyor. İşçiler bu tehdidin yeniden gündeme getirilmesinin de beklendiğini belirtiyorlar.
PATRON İNTİKAM PEŞİNDE
Konuyla ilgili görüştüğümüz Kırklareli Cam işçilerinin büyük çoğunluğu, Şişecam’ın fırın kapatma bahanesiyle işçi çıkarma kararı almasını, sözleşme döneminde yaptıkları eylemlerin intikamı olarak değerlendiriyor. “Sözleşme sürecinde Şişecam, işçilerin kararlılığını gördü, sürecin olağan koşullarda sürdürülmesini göze alamadı; grevi yasaklatarak işçinin direncini kırmak istedi. Ama işçi, tam tersine daha da dirençli bir şekilde, ‘Şalter inecek, bu iş bitecek’ deyip eyleme geçince, oyunları bozuldu. Tamam, sözleşme bizim istediğimiz gibi olmadı, ama Şişecam’ın istediği gibi de olmadı” diyorlar.
Anlatılan diğer bir diğer olay da makinistlerin bayramda fazla mesaiye kalmaması. İşçiler işveren için fazla mesaiye gelmeme eyleminin işin tuzu biberi olduğunu söylüyor.
Kırklareli Cam fabrikası işçileri, “Şimdi Şişecam, bunların intikamını alıyor. Ama yağma yok. Dün nasıl direndiysek, bugün de direniriz, biz mücadeleye hazırız. Sendikamız üzerine düşeni yapmalı, işçinin duygusuna sahip çıkmalı, tek bir arkadaşımızı dahi kurban vermemeliyiz. Sarı öküz hikayesini bilirsiniz! Öyle olmamalıyız, sürüyü dağıtmamalıyız. Bizim geleneğimiz böyledir, ağabeylerimizden biz bunu öğrendik, bunu biliriz” diyerek, mücadele etmeye kararlı olduklarını vurguluyorlar.
Belirtmek gerekir. Sayıları az da olsa, “Bir şey olmaz, Şişecam ve sendika yönetimi oturup anlaşır, bu işi istedikleri gibi hallederler. İşçi sinmiş durumda, ayağa kalkacak mecali kalmamış. Zaten Kırklareli Cam’daki işçilerin çoğu Kristal-İş Genel Başkanı tarafından işe alınanlar. Ona karşı çıkmaları mümkün değil” diyenler de var.
‘ET KOKMASIN DİYE TUZLARIZ, YA TUZ DA KOKARSA NE YAPARIZ?’
Hangi görüşten olursa olsun işçilerin önemli bir çoğunluğunun, Kristal-İş yönetimine dair ciddi kuşkuları var. İşçiler, sendikacıların mücadeleden yana olmadıklarını, tam tersine kısmen de olsa bir uzlaşma içinde olduklarını söylüyor. Şimdi işçinin tepkisini ölçmeye çalıştıklarını, asıl tutumlarını işçinin vereceği tepkiye göre belirleyeceklerini anlatıyorlar.
Sözleşme döneminde olduğu gibi, işçinin tepkisini ve öfkesini kontrol edememekten korktukları için önlem almaya çalıştıklarını anlatan işçiler “Sözleşme döneminde bizim baskımızla eylem yapmaya mecbur kaldılar, şimdi sessiz kalıp işçinin öfkesini bastırarak işçi atılmasına çanak tutacaklar. Böylece işçiye bedel ödeterek, Şişecam’a kendilerini affettirecekler” diyor. Hatta bir işçi çok daha da ileri giderek, “Erdoğan, darbe ile ilgili ‘Allah’ın lütfu’ demişti ya… Korkarım bizimkiler de, ‘Fırının kapanması Allah’ın bir lütfu’ deyip ne kadar muhalif varsa, listeye ekleyecektir” dedi. İşçiler bu görüşlerinin de gazetede muhakkak yazılmasını istedi!
İşçilere, “Ne oldu da böyle söylüyorsunuz, neler duydunuz, neler gördünüz, neler yaşadınız?” diye sorduk bunun üzerine. Başladılar anlatmaya.
Kristal-İş Genel Başkanı Bilal Çetintaş, birkaç gün önce Lüleburgaz’daki fabrikaları gezip işçileri bilgilendirmiş. Konuşmasının sonunda Çetintaş, soru sormaya kalkan işçileri azarlamış, soru sormalarına izin vermemiş. İşçiler, konunun etraflıca tartışılacağı salon toplantıları yapılmasını istemişler, salona gelecekler sanki onun tabanı değilmiş gibi, “Ben tabanıma hesap veririm” diyerek kabul etmemiş! Her şeye rağmen sorulabilen, “Şimdi ne yapacağız başkan” sorusuna, sözleşmedeki 53. maddeyi hatırlatarak (Son giren ilk çıkar), “madde açık, oturup konuşacağız işverenle” diyerek, soruyu geçiştirmiş. İşçilerin buralardan çıkardığı sonuç, Genel Başkan Bilal Çetintaş ve sendika yöneticilerinin, işverenle uzlaştıkları ve işten çıkarmalara karşı mücadele etmeye, direnmeye niyetleri olmadığı biçiminde! İşçiler, gerçekten çok ciddi iddialarda bulunuyorlar! “Et kokmasın diye tuzlarız! Ya tuz da kokarsa ne yaparız?” diye sorup ve şöyle devam ediyorlar: “İşçi işverenden çekiniyor, bunda şaşılacak bir şey yok, haklıdır. Ama işçi, sendikadan da çekinir, hatta korkar hale geldi maalesef. Bu durumda başka ne denir? ‘Tuz da kok-tu’ denir, değil mi? Biz de onu diyoruz.”
İSTİRAHATÇILAR SORUNU
Bir de “istirahatçılar” konusu var, işçilerin dile getirdiği. Sık sık istirahat alıp bu hakkı istismar edenler olduğunu söylüyorlar. İşveren ve sendika, her fırsatta masaya liste koyarak, ya da söylentiler yayarak, “Bunları çıkarılacak” diyorlarmış. İşçiler bu konunun, işçi çıkarmayı haklı göstermek için kullanıldığını, bu “istirahatçılar” listesine birkaç işçi daha ekleyip bir taşla iki kuş vurmaya çalışıldığını belirtiyor. “Oysa bu konunun halledileceği kurullar ve mekanizmalar var. Gitsinler bu insanların neden bu kadar sık istirahat aldıklarını araştırsınlar, çalışma koşullarının ağırlığını görsünler. Eğer gerçekten, söylendiği kadar istismar varsa da bu sorunu oralarda çözsünler, yeter ki çözüm aransın, bulunur” diyor işçiler.
ŞİŞECAM’IN FATURAYI HEP İŞÇİYE KESME GİBİ BİR ALIŞKANLIĞI VAR
Diğer bir yakınma da Şişecam’ı Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü yapanın bu işçi olduğu, kâr ederken “canım/gülüm/balım”, biraz zarar edince -ki ortada zarar olduğuna da inanmıyor işçiler- “böyle olmasını istemezdik ama” deyip faturanın işçiye kesilmesi konusuna… “Bu kabul edilebilir değil” diyor işçiler ve bu hali ‘ikiyüzlülük’ olarak niteliyorlar. İşçilerin hemen hemen tümü, “Diyelim ki doğru söylüyorlar, fırın zarar ediyor. Zarar etmesi, bizim de istemediğimiz bir olay… Ancak bu durumda bile, istenirse, tek bir işçi dahi atılmadan bu iş çözülebilir. Bunun bir sürü yolu var. Şişecam isterse, bunları oturup konuşuruz. Aslında Şişecam’ı buralara taşıyan işçiler olarak biz, ortada bir zarar varsa eğer, Şişecam’ın da biraz olsun fedakarlık göstermesini, işi buralara getirmeden sorunu çözmesini isterdik. Bu konudaki beklentimiz hâlâ sürüyor ama bakalım, göreceğiz” diyor ve ekliyorlar: “Ancak Şişecam’ın bu ve benzer olaylardaki tutumunu, geçmişten bu yana yaşadıklarımızdan ve ağabeylerimizin anlattıklarından çok iyi biliyoruz. Şişecam’ın, faturayı hep işçiye kesme gibi bir alışkanlığı var! Buna karşı da uyanıklığımızı sürdürmeli, aşırı iyimserliğe kapılmamalıyız.” (Lüleburgaz/EVRENSEL)