Slovenya partizanlarının ayak izleri: Franja Hastanesi
Onur Can, Slovenya’da partizanların tedavi edildiği 'Franja Partizan Hastanesi'ne ilişkin izlenimlerini aktardı.
Onur CAN
Cerkno
Uzunca süren bir yolculuk sonunda, nihayet, 2. Dünya Savaşı döneminde Slovenya’da yaralanan partizanların tedavilerinin yapılması amacıyla kurulan “Franja Partizan Hastanesi” sınırlarına ulaştık.
Yüzlerce kilometre dar dağ yolunu arkamızda bırakarak ulaşmaya çalıştığımız, dünyada başka bir örneği olmayan “Partizan Hastahanesi Franja” şimdi karşımızda duruyordu…
Franja Partizan Hastanesi, batı Slovenya’da partizan direnişinin en yoğun yaşandığı Cerkno şehrinin kuzey doğusunda yer alan Dolenji Novaki ormanlarının derinliklerinde. Hastane, 1943 aralık ayında partizan olarak faşizme karşı savaşan Dr. Viktor Volcjak öncülüğünde bölgede mücadele eden işçi ve köylülerden oluşan partizan birlikleri ile birlikte, büyük bir gizlilik içerisinde kurulmuş. Şubat 1944’te hastanenin yönetimini yine partizan mücadelesinde yer alan Dr. Franja Bojc-Bidovec üstlenmiş olup hastane işlevini 1945 yılına kadar aktif olarak sürdürmüş. Hastane, kuruluşundan 2. Dünya Savaşı sonuna kadar, her ne kadar işgalciler tarafından bölgede bir hastanenin varlığı biliniyor olsa da, hastanenin yeri hiç bir şekilde işgalciler tarafından açığa çıkartılamamış, bulunduğu alan tespit edilememiş.
HOŞ GELDİNİZ, HÂLÂ BURADAYIZ
Aklımızda, “Nasıl olur da yüzlerce partizanın tedavi edildiği bir hastane bulunup imha edilemez? Hastanenin tüm ihtiyaçları teknolojinin günümüzdeki kadar gelişkin olmadığı, savaşın, çatışmaların en yoğun olduğu bir dönemde nasıl karşılanabildi?” vb. birçok soru ile yolculuğumuza devam ettik. Araba ile gelebileceğimiz son noktaya kadar gelip yolun geri kalan bölümünü yaya devam etmek için araçtan indik. Hazırlanan araç, park yerinde hiç de beklemediğimiz çocuk-genç- ihtiyar onlarca insanla karşılaşınca şaşkınlığımız daha da arttı. Araçlar için hazırlanmış park yerinin hemen sol tarafında hastanenin kurucuları arasında en etkin görevi üstlenen Dr. Viktor Volcjak’ın büstü bizleri “Hoş geldiniz, hâlâ buradayız” dercesine karşıladı…
Dr. Victor Volcjak
Yaklaşık 20 metre ileride sağ tarafta hastanenin planını görünce hepimizin yüzündeki şaşkınlık ifadeleri daha bir görünür hale geldi. Faşizme karşı direnişin en keskin olduğu bir dönemde her türlü detayın düşünülerek hayata geçirildiği bir eseri görmek için henüz işin başında olduğumuzu fark ettik. Geleceğe olan umut, yaratıcılık, fedakarlık, paylaşım... Tüm bu kelimelerin tam da orada hayat bulduğunu iliklerimizde hissettik. Orman içlerine doğru giden yolda ilerledikçe hastane ile ilgili aydınlatıcı bilgilerin yer aldığı tabelalarla yolumuza daha büyük bir merakla devam ettik.
Hastanenin korunması için karşı yamaca kurulan makinalı tüfek yuvası.
MAKİNELİ TÜFEKLE KORUNMUŞ
Aldığımız bilgilere göre, işgalciler tarafından, hastane olduğu bilinmeden bölgeye yapılan 2 büyük saldırı dağlara yerleştirilen makineli tüfek yuvaları ve giriş yoluna döşenen mayınlar sayesinde geri püskürtülmüş. Hastanenin ortaya çıkartılmaması amacıyla, hastaneye tedaviye getirilen tüm hastaların gözleri bandajlanarak hastaneye ulaştırılmış ve tedavileri gerçekleştirilmiş. Hastanenin aktif olduğu süre içerisinde farklı uluslardan binin üzerinde yaralı tedavi edilmiş, onlarca ameliyat gerçekleştirilmiş. Hastaneye eklenen yeni barakalar sayesinde, hastanenin son aylarında yatak kapasitesi 108’e çıkartılmış.
Yatağına sığmadan, büyük bir enerji ve coşku ile akan derenin yanından, dar, kayalık yoldan tüm tabelaları okuyarak ve illüzyonları seyrederek giderken havada dingin bir sessizlik hakimdi…
‘DİLLER TUTULMUŞTU’
Ellerde taşınan yaralı partizanları rahatsız etmemek, düşmana yerimizi belli etmemek için diller tutulmuş, hepimiz ayrı bir düşüncenin, hayallerin içine dalmıştık. Kimse bu sessizliği bozmaya cesaret edemezken tepeden, binbir değişik çiçek ve ağaçların arasından aşağıya doğru süzülürken; hepimizin gözlerini dolduran, yaratıcılığın, insanlığın faşizme karşı mücadelesinin ortaya çıkarttığı müthiş bir eserle göz göze geldik…
Yüzlerce kilometre dar dağ yolunu arkamızda bırakarak ulaşmaya çalıştığımız, dünyada başka bir örneği olmayan “Partizan Hastahanesi Franja” şimdi karşımızda duruyordu… O müthiş eser karşısında, sessizce yere oturabilmeyi becerebildim sadece. Gözlerim nemli, bir an hıçkırarak ağlamak geldi içimden. Bir yanda sedyeler üzerinde yoldaşlarının ellerinde, hastaneye taşınan, kimse duymasın, yerimiz belli olmasın diye acılarını, haykırışlarını içlerine akıtan partizanlar... Yoldaşlarının yaşama bağlı kalmaları için var güçleriyle koşuşturan hemşireler, hekimler...
Tüm bu duygular içinde ağır adımlarla önümdeki ilk barakaya doğru, hiç eksilmeyen büyük bir merak içinde yürümeye başladım… Kapı açıktı… Kapı ve pencerelerden içeriye dolan dağ havası ile birlikte, açık olan kapıdan içeriye sessizce girdim…
20 kişinin yataklı olarak kalabileceği, sol tarafta tuğlalardan yapılan orijinal hali korunabilmiş bir soba, yatak başlarında, hayatlarını kaybetmiş partizanların fotoğraflarının yer aldığı bir baraka… Fotoğraflara baktım teker teker… Gencecik insanlar; faşizme karşı mücadelede yaşamlarını, gencecik bedenlerini, sevdalarını, tüm geleceklerini, insanlık, özgürlük için feda etmiş gencecik bedenler… Bir yatağın üzerine oturabildim sadece…
İçerisine girdiğimiz andan itibaren görüp hissettiklerimiz karşısında gözyaşlarımızı tutamadığımız, öte yandan karşımızda ete kemiğe bürünmüş bir şekilde hayranlıkla izlediğimiz, insanlığın faşizme karşı verdiği mücadelenin devasa bir anıtı karşısında eğilerek, içimizden “iyi ki varmışsınız” diyerek, büyük bir saygı, hayranlık, ellerde taşınan yaralı partizanları rahatsız etmeden, sessizce Slovenya partizanlarının ikinci büyük ayak izi olan “Partizan Yeraltı Matbaası”nı ziyaret etmek için yola koyulduk...
Akan dere üzerine büyük bir ustalıkla oturtulmuş barakalar, tüm barakaların elektrik ihtiyacını karşılayacak, hidro elektrik üretim sistemi.
20 kişinin yataklı olarak kalabileceği, sol tarafda tuğlalardan yapılan orijinal hali korunabilmiş bir soba, yatak başlarında, hayatlarını kaybetmiş partizanların fotoğraflarının yer aldığı bir baraka.
Tamamen orijinal olarak korunabilmiş hasta muayene koltuğu ile, eskilerin "Ayna" olarak isimlendirdiği röntgen cihazı.
Hastaların, hemşire ve doktorların birlikte yemek yedikleri, sohbet ederek değişik oyunlar oynadıkları, resim yaptıkları, birlikte şarkılar söyledikleri, özellikle de hastalara moral verilen dinlenme barakası...
Ameliyatların yapıldığı baraka
Duvarda Stalin’in kara kalem bir resmi…