Slovenya partizanlarının ayak izleri: Yeraltı matbaası
Onur Can, Slovenya'da partizanların kullandığı yeraltı matbaasına ilişkin izlenimlerini yazdı.
Onur CAN
Cerkno
Önce Çerkno bölgesinde bulunan İdrija Müzesi’ne doğru yola koyulduk. Resepsiyonda bulunan genç bir görevliye “Partizan Matbaası”na gitmek istediğimizi söyledik. 10 dakika beklersek bizleri oraya götüreceğini söylediğinde sevincimizi anlatamam. Zira dağ yollarında yanlış yola sapmadan ve zaman kaybetmeden matbaaya ulaşabilecektik. Gerçekten de 10 dakika sonra müze görevlisi genci de arabaya alarak yola koyulduk. İdrija sehrinin içerisinde 3-4 dakika kadar yol aldıktan sonra bulduğumuz park yerine aracı park etmemiz gerektiği söylenince, şaşkınlıktan birbirimizin yüzüne bakakaldık. Nasıl olur da partizan matbaası şehir içerisinde kurulmuş olabilirdi ki? Araçtan inip genç görevlinin peşinde yaklaşık 3-4 dakika yürüdükten sonra büyük bir binanın önünde durduk.
AMA BİZ MATBAAYI GÖRMEK İSTİYORUZ
Genç görevli kendinden emin cebinden bir tomar anahtar çıkartarak kilitli kapıya uygun olan anahtarı bulmaya çalıştı. Bir kaç deneme sonunda koca kapı büyük bir gıcırtı ile açıldığında, karşımızda sadece yere monte edilmiş devasa pompalar, motorlar vardı. Meraklı gözlerle tüm binada matbaa makinesine benzer, onu anımsatır makineleri aramaya başladık. Artık doğru yerde olmadığımızdan emindim. Bir kez daha kendisine gerçekten ‘Partizan Matbaası’nda olup olmadığımız sorduğumda aldığımız yanıt “Hayır canım burası matbaa değil, 2. Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından talan edilmeye çalışılan kentin su pompalarının bulunduğu bina” yanıtını aldığımızda, bir anda hepimizin suratları, bir yandan şaşkınlık, diğer yandan matbaaya ulaşamamanın verdiği hayal kırıklığı nedeniyle gerildi. Ağzımızdan sadece “Tamam burası da ilginç ama biz matbaayı görmek istiyorduk” cümlesi anlaşılır anlaşılmaz bir şekilde çıkıverdi. Genç müze görevlisi yüzlerimizdeki hayal kırıklığını fark edince, “Merak etmeyin matbaa da buradan yaklaşık yarım saat ileride dağların arasında” dediğinde hepimizin yüzünde oluşan sevinç görülmeye değerdi. Ve ekledi genç müze görevlisi, “Ama dikkat edin o yol çok kötü bir yoldur”… Fark eder mi, yüzlerce kilometre sonunda bir kaç kilometrelik kötü(!) yol bizi durdurabilir mi? Mutlaka varacağız oraya… Son yol tariflerini de aldıktan sonra, koşar adımlarla araca yönelip, dağlara doğru tekrar yol almaya başladık. Yaklaşık 30- 45 dakika boyunca iki aracın geçemeyeceği dağ yollarında, dönem dönem doğru rota üzerinde olmadığımız kaygısıyla yerli halktan onay alarak yola devam ettik… Yolun sonuna doğru gördüğümüz küçük tabelalar (Dikkat edilmezse görülmeyecek kadar küçük tabelalar) doğru yol üzerinde olduğumuzu bize göstererek, bir yerden sonra araç ile devam edilemeyecek yolun sonuna gelebildik. Evet ama, matbaa neredeydi? Yol, küçük bir patikadan sola aşağıya doğru iniyordu, oradan bir öncü kol(!) gönderdik. Aşağıda bir arazi aracının içinden çıkarak bize doğru yönelen bir kişi görünce, bu kişinin bizleri beklediğini anladık. Yarı İngilizce ama genelde el-kol hareketleri ile kendisini takip etmemiz gerektiğini anlayabildik. Yaklaşık 15 dakika daha dağdan aşağıya doğru yürüdük...
İNDİKÇE DAHA DA DERİNLEŞEN ORMAN YOLU
Boyları 10-15 metreye ulaşan çam, çınar ağaçları arasından, zaman zaman 60 dereceye, genelde 45 dereceden aşağı olmayan eğimli patika orman yolu üzerinde, öndeki yol gösterici görevliye yetişebilmek için büyük bir efor sarf ederek yola koyulduk. Her tarafımız devasa ağaçlarla kaplı, yerlerde yaz olmasına rağmen hissedilen rutubet ve nem. Ağaçların altında, yoğun ağaçlar arasından güneşi bulmak için boyunlarını değişik yönlere çevirmiş, hayatımda görmediğim çiçekler… Çiçeklerin üzerinden rengarenk uçuşan kelebekler… İndikçe daha da derinleşen orman yolu…
‘Partizan Matbaası’ faşizme karşı savaşta, Primorska bölgesinde düşman propagandasını kırmak, halka doğruları anlatmak amacıyla, bölgedeki partizanların ve Yugoslavya Komünist Partisinin kararı ile 1944 yılında kurulmuş. Barakalar için gerekli olan tahtalar Gaçnik köyündeki marangozhane de hazırlanıp, tüm tahtalar numaralandırılarak partizanlar tarafından Vojsko ormanları arasında ulaşılması ve bulunması çok zor olan bir dere kenarına kurulmuş. Ana baskı makinesi İtalya’nın Mailand şehrinde 1 milyon İtalyan lirasına satın alınarak illegal yollarla Vojsko’ya getirilmiş. 2 ton ağırlığındaki baskı makinesi parçalara ayrılarak, yine partizanlar tarafından matbaa bölgesine taşınarak, baskı barakası içerisinde monte edilmiş. Ana baskı makinesi dışında aynı yollarla manuel (ayakla döndürülerek) çalışan bir baskı makinesi ve elle manuel olarak çalıştırılabilen 2 adet teksir makinesi de ana baskı barakası yanında bulunan farklı bir barakada monte edilmiş. Matbaa için ihtiyaç duyulan kağıtlar ve boyalar Triest şehrinden yine illegal yollarla matbaanın bulunduğu alana sürekli taşınmış… Matbaada ilk baskı 17 Eylül 1944 yılında 4 bin adet “Partizanski Dnevnik- Partizan Günlüğü” ile başlamış.
DAYANIN GELDİK...
Bir orman daha ne kadar derinleşebilir ki? Bize yol gösteren görevliyi orman içerisinde tamamen gözden kaybettik. Gerçekten doğru yolda mıydık, yoksa ormanın derinliklerinde kayıp mı olmuştuk? Tek bir patika olduğuna göre kayıp olma riskimiz bulunmuyordu. 15 dakika süreceği bahsedilen yol üzerinde ben en önde büyük bir hırsla aşağıya doğru kendimi bırakmış durumdayım. Bir an önce en azından barakaların çatılarını görmek istiyordum. Saatime baktım, 25 dakikadır aşağıya doğru iniyorduk. Yukarıdaki arkadaşlar sesleniyordu “Görünüyor mu bir şeyler?” diye. Nihayet, bir kaç dakika sonra hayal meyal bir kaç barakanın çatıları göründü. Bu defa biz seslendik yukarıya “Dayanın geldik” diye. Yukarıdan sevinç çığlıkları geldi.
GÜNLÜK 7 BİN BASKI
Nihayet, faşizm döneminde Avrupa’da illegal olarak ve günlük 7 bin basılan, tek partizan gazetesinin matbaasına gelmiştik… Yüreğim kafesine sığmıyor… Nefes alışlarım daha bir hızlandı… Kafamda yığınla soru? Bizim elimizde hiç bir yükü olmadan inmek için büyük bir efor sarf ettiğimiz bu yolda, 2 tonluk matbaa nasıl parçalar halinde partizanlar sırtında taşınarak getirildi, nasıl bir ustalıkla bu barakalar oluşturuldu? Her gün 7. bin adet basılan gazete ve bildiriler partizanların sırtlarında nasıl tüm bölgeye dağıtıldı?
Ne nihayet artık matbaa barakalarının önündeyiz…Görevli tüm baraka kapılarını açmış bizleri bekliyor… İlk baraka, gazete dizgilerinin yapıldığı yaklaşık 60-70 metrekarelik bir baraka… Masaların çekmecelerinde metal harfler, tam karşıda Marx, Engels, Lenin posterleri..
GAZETE PARTİZANLARIN SIRT ÇANTALARINDA TAŞINDI
Sessizce bir dizgi masası önündeki sehpaya oturdum. Gözümün önünde dizgicilerin şarkılar, marşlar söyleyerek, büyük bir arzu-istekle çekmecelerden çıkardıkları metal harfleri dizgi şablonlarına yerleştirmeleri. Gelecek güzel günlere olan inanç, kararlılık, yoldaşça paylaşım. Adının Albin olduğunu öğrendiğimiz görevli, bizlere el işaretleri ile günde 7 bin gazete basıldığını ve tüm gazetelerin partizanların sırt çantalarında kuryeler aracılığı ile bölgeye dağıtıldığını biraz Slovence, biraz İngilizce genel olarak da el, kol hareketleriyle anlatmaya çalıştı… Evet günde 7 bin adet günlük bir gazetenin basılarak illegal yollarla dağlardan tüm bölge halkına dağıtılması…Dizgi barakası üzerinde matbaada çalışan 40-50 kişilik (vardiya şeklinde) partizanların kalacağı, o dönemde yer yataklarının bulunduğu alan..
İkinci baraka; 2 tonluk elektrikli ve manuel ayakla çalışan baskı makinelerinin bulunduğu baraka… Her iki baskı makinesi de bugün düğmesine basılsa yine baskıya girecek durumda…
MAKİNELER HÂLÂ ÇALIŞIYOR
Ve süpriz; Albin, manuel makinenin başına geçerek, makineyi çalıştırmaya başlıyor…. Her an çalıştırmaya hazırız dercesine. İlk baskı, üzerinde ziyaret ettiğimiz günün tarihi ve matbaanın logosunun bulunduğu beyaz kartonlara basılan hediyeler. Sevinçten gözlerimiz doluyor… “Maalesef derede gerekli su akışı olmadığından elektrik üretilemiyor şu an, yoksa ana makineyi de sizin için çalıştırırdım” diyerek diğer odaya geçmek isterken, raflarda renkleri solmuş kağıtlara gözümüz ilişiyor. Bu kağıtlardan hepimize birer tane hediye ediyor. (18 Eylül 1944 tarihli orijinal baskının, 30 Ağustos 2014 de yapılan baskısı). Matbaa devreye girdiğinden ( 17 Eylül 1944) bir gün sonraki baskı. İki adet küçük teksir makinesinin bulunduğu diğerlerine göre oldukça küçük bir baraka. Hemen arkasında da akan derenin suyu ile çalışarak elektrik üreten küçük bir hidrotermik santral. Ardından içinde bulunan tüm eşyalarının (Tencereler, tabaklar, maşrapalar vb…) orijinal olarak korunduğu mutfak ve yemek odası.
Teşekkür ediyoruz Albin’e. Albin, grubumuzdan yukarıya çıkamayacak iki arkadaşı alıp alt yoldan başka bir araba ile yukarıya götürmek üzere gözden kayboluyor. Bir taş üzerine oturuyoruz. Dinlenmek için değil, son bir kaç saat içerisinde gördüğümüz, yaşadığımız duygu yoğunluğunu sindirebilmek, bir kez daha onları hissedebilmek için. Yukarıdan bir sesle irkiliyoruz bir anda “ Hadi ihtiyarlar tırmanmaya”.
Matbaada vardiyalı olarak çalışan partizanlar
Teksir baskı makineleri
Mutfak ve yemek yenilen bölüm
Elektrikli baskı makinesi