Koza çatlağında bir kelebek… ELİF için!

Damla Uludağ, Ankara katliamında yaşamını yitiren Elif Kanlıoğlu'yu anlatan belgeseli hazırlayan Elif Ergezen ve Emre Kanlıoğlu ile konuştu.

06 Eylül 2017 01:30
Paylaş

Damla ULUDAĞ  
Aydın 

10 Ekim 2015… DİSK, KESK, TMOOB, TTB’nin çağrısı ile düzenlenen ‘Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’ için Ankara’da binler buluştu… O gün Ankara Tren Garı kavşağında 3 saniye arayla 2 ayrı bombalı saldırı gerçekleştirildi. IŞİD’in düzenlediği katliamda 102 kişi hayatını kaybetti, 500’ü aşkın kişi de yaralandı…

Elif Kanlıoğlu, katliamda hayatını kaybedenler arasındaydı. Mersin Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu, İngiliz Dili ve Edebiyatı 2’inci sınıf öğrencisiydi, 20 yaşındaydı. Mersin’den Ankara’ya mitinge gidenler arasındaydı...  Ve Elif memleketi Arhavi’de son yolculuğuna uğurlandı. 

10 Ekim Ankara Katliamı Davası halen devam ediyor. Hayatını kaybedenlerin yakınları ve demokrasi güçleri adalet arayışını sürdürüyor. Katliamda yaşamını yitirenlerin anısını yaşatmak için kitaplar yazıldı, kütüphaneler açıldı, parklar yapılmaya başlandı. Geçtiğimiz günlerde açılan “Elif Kanlıoğlu 10 Ekim Barış Parkı” bu parklardan biri. Parkın açılışında bir de belgesel gösterildi Elif’i anlatan: belgeselin adı “ELİF”ti. … Belgeselin yönetmenleri Elif Ergezen ve filmin kurgusuna da imza atan Emre Kanlıoğlu (Elif’in ağabeyi) ile söyleştik. 

‘KARDEŞİME DAİR, KARDEŞLERİM ADINA BİR BELGESEL’

10 Ekim’in ardından önce “Barış Portreleri” adıyla hayatını kaybedenler adına anı ve röportajlardan oluşan bir yazı dizisi yayınlandı. Sonra portrelerden oluşan bir kitap albüm yayımlandı. Son olarak “Barış Belgeselleri” çekimleri başladı… Elif’in ağabeyi olarak bu belgesele dahil oluş sürecini anlatabilir misin?
Emre Kanlıoğlu:
10 Ekim katliamının ardından Metin Yeğin patlamada hayatını kaybedenlerin belgesellerinin yapılması için bir çağrı yapmıştı, ben de bundan haberdardım. Bu çağrının ardından Elif Ergezen benimle irtibata geçti ve böyle bir belgesel çekmek istediklerini ve bunun hakkında ne düşündüğümü sordu. Bende hem ekibe katılıp hem de kardeşimle ilgili yapılacak belgeselde beraber çalışmak istediğimi söyledim. Bu şekilde hazırlanacak olan bir belgeselin, anlatılmak istenileni daha iyi anlatacağını ve benim için de doğru bir ifade biçimi olacağını düşündüm...

‘ARHAVİ, YEMİŞLİK MAHALLESİ VE ELİF…’

Barış Belgeselleri Kolektifi 10 Ekim sürecine dair belgeseller çekiyor, peki sen neden Elif Kanlıoğlu’nu anlatmayı seçtin?
Elif Ergezen:
10 Ekim katliamı olduğu saatlerde Diyarbakır uçağındaydım. Haberi aldığımda herhalde ne hissettiğimi tanımlamaya çalışmak boşa bir çaba olur.Anlayacak olan zaten kendi de yaşamıştır aynı hisleri, ona anlatmak da gerekmez. O ilk iki gün kulağımız telefonda, gözümüz bilgisayar ekranında haber almaya çalışırken “Arhavi, Yemişlik mahallesi, Elif” kelimeleri düştü… Arhavi’de bir yüksek tepede kurulmuş sadece birkaç hanelik Yemişlik mahallesinin en yukarısında iki komşu ev vardır: Biri Ergezen’lere ait, diğeri Kanlıoğlu ailesine… Bu hemşehri olmanın ötesinde bir yakınlık demek. Fakat biz Elif ile hiç karşılaşmadık. İkimiz de farklı illerde yaşıyorduk ve çoğu akrabam artık Arhavi’de bulunmadığı için her sene gidemiyordum oraya. Gittiğim zamanlarsa onlarınkine hiç bir zaman denk düşmemişti demek ki.

Tüm Türkiye halkları için onurlu bir barış hayali başta olmak üzere bunca ortak noktayı paylaştığımız Arhavili Elif ile daha önce tanışmamış olmak bana çok ağır geldi. Daha doğrusu bu şekilde tanışmış olmak… 10 Ekim’deki miting barış ve demokrasi talebi için gerçekleştiriliyordu. Bu asgari müşterekte buluşmuş her dilden, kültürden, meslekten insan oradaydı. Bombaların asıl hedeflediği de zaten bu bir arada olma hayaliydi. Suruç’un ertesiydi… Elif, Arhavili bir Laz, Didim’de büyümüş, Mersin’de bir üniversite öğrencisiydi. 

Bu Türkiye haritası için bana anlamlı bir üçgen oluşturuyor. Elif, Emek Partisi içinde örgütlüydü, işçi ve öğrenci mücadelelerinin içindeydi. Senelerdir sürmekte olan kirli savaşın bitmesini istiyordu. Bütün bunları bir araya getirdiğimde patlamadaki amacı daha iyi anlamak mümkün oluyor. Bir şey yapmak zorundaydım. Üretmeye devam etmek gerekiyordu ve bu durumda en doğru cevap yine kararlılıkla bir arada durmayı sürdürmek olurdu. O günlerde Emre’nin “öldürülen herkes için birer belgesel yapalım” çağrısı paylaşılmıştı. Elif’i anlatma sorumluluğunun bana düştüğünün bilinciyle sonradan Barış Belgeselleri Kolektifi  diyeceğimiz inisiyatife katılmış oldum.

İYİ BİR ÖĞRENCİ, İYİ BİR YOLDAŞ, İYİ BİR ARKADAŞ…

Belgeseli izlediğim zaman ilk fark ettiğim 3, 4 ile yayılan çekimler oldu… Bir çok ilde röportajlar yaptınız. Çekimler ne kadar sürdü ?
Elif Ergezen:
Çekimlere Elif, Şebnem ve Ali Deniz adına Mersin’de yapılacak kütüphane açılışı dolayısıyla orada giderek başladık. Elbette öncesinde Emre’yle masa başında uzun uzun çalıştık. Önce Mersin’i seçtik çünkü Elif’in son yılını geçirdiği il Mersin’di. Burada, bir önceki seneden 1 Mayıs etkinliklerinde çok aktifti, pek çok gencin katılımını sağlamıştı. Ayrıca iyi bir öğrenciydi, iyi bir arkadaş ve iyi bir yoldaş olmuştu. Bir ömrü sondan başa doğru bir akışla anlatmayı tercih ettik. Böylece filmin diğer çekimleri Didim’deki yaşamına odaklandı. Ve bu akış bizi sonunda Arhavi’ye ulaştırdı. Doğum gününü anarak bitirmek istedik. Patlama anına ve yaşanan acıya odaklanmadan, ama bu patlamanın nedenlerini ve dava sürecini de dışarıda bırakmadan Elif’i anlatan bir film olmasını istedik. Filmde Emre hariç Elif’i tanıyan herkes konuşuyor. Dolayısıyla kurguyu Emre’nin duygularının aktarmasının bir aracı olarak kullandık. Sadece iki yerde tulum sesi duyuluyor.Mümkün olduğunca yalın bir film yapmaya çalıştık. Bütün bu süreç bir buçuk seneye yayıldı.

Belgeselde Elif’in birçok yönü anlatılıyor… Mersinli, Arhavili, Didimli Elif’in voleybol oynadığı günler, şiir okuduğu etkinlikler, Emek Partisi içerisindeki sorumlulukları, köpeği venüse dair anıları yer alıyor, Elif’in oturduğu sitenin güvenlik görevlisinden, kuzenlerine hatta lise öğretmenine kadar birçok insanla görüştünüz. Çekim esnasında neler hissettiniz?
Elif Ergezen: “
İncitir miyim” sorusu sürekli aklımdaydı. Öyle tarifsiz bir yara ki bir soru, bir kelime bile incitici olabilir gibi hissediyor insan… Acılarını paylaşmama izin verdikleri ve beni onurlu Elif ailesinin bir parçası yaptıkları için onlara ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu kararlı ve serinkanlı tutumlarının filme de yansıdığını düşünüyorum.

Emre Kanlıoğlu: Belgeseli hazırlarken Elif’in hayatının geçtiği önemli mekanları baz alarak çekimlere başlamıştık ama her gittiğimiz yerde röportaj yaptığımız insanlar anlattıklarıyla bize yeni bir pencere açtı. Ve her biri diğerinin üzerine koyarak belgeseli oluşturdu aslında. Bu gözle belgeseli değerlendirdiğimde Elif’in farklı mekanlarda farklı insanlarla olan ilişkilerinde bir köprü oluşturduğunu düşünüyorum.  Ve bu kadar çok insanın ve mekanın belgeselde yer almasının sebebini buna bağlıyorum. Herhangi birini çıkardığımızda bu bağı koparacak ve belgeseli eksik bırakacak diye düşünüyorum.

‘BELGESEL DİĞER 101 İNSANI DA MERAK ETTİREBİLMELİYDİ…’

Bu belgeselinin yapım sürecinden başlayarak epey yol kat ettiniz. Elif Kanlıoğlu 10 Ekim Barış Parkı açılışı da hem çok kalabalıktı hem de insanlar oldukça ilgiliydi… Didim’de  insanlar ilk defa belgeseli izlerken neler geçti aklınızdan, nasıl geri dönüşler oldu?
Elif Ergezen:
Çok kalabalıktı, bence güzel bir geceydi. Filmin parkta gösterilmesi Elif’in karakterine çok yakışan bir tercih oldu. Parktaki çocuk oyun alanında bir çocuk sevdim, adı Barış’tı. Bu beni çok duygulandırdı mesela. Böyle küçük gibi görünen büyük şeyler… Muhafazakar olduğunu bildiğim bir aile filmi izledikten sonra yanıma gelip ağlayarak bana sarıldı. Bir şey söylemelerine gerek yoktu, bu sarılma benim için çok kıymetli oldu. 10 Ekim’deki mitinge gidenlerin arzuladığı barış ve demokrasi için asgari müştereklerde buluşabileceğimizi bir kere daha hatırlattı. Onların mücadelesini sürdürüyor olmamız bizi onurlandırdı.  Elif 10 Ekim’de katledilen 102 kişiden sadece biriydi. Bu filmi izleyenlerin diğer 101 kişiyi de merak etmesi, tanımak istemesi dileğimiz. Ve başka Elif’lerin öldürülmemesi için “barış” demeye devam etmeleri… 

Emre Kanlıoğlu: Benim için çok farklı bir deneyim oldu. Belgeseli ilk defa bu kadar insanın önünde paylaşmak gerçekten zor bir andı benim için. Ama bitirdikten sonra insanların gelip benimle konuşmaları ve belgesel hakkındaki yorumları beni çok mutlu etti. O gün o parkta bizimle beraber olan herkese dokunmuş olmak ve Elif’i onlarla paylaşmak gerçekten güçlü ve bir arada hissettiriyor.

ELİF İNSANLARIN YÜREKLERİNE İŞLEMEYİ BAŞARABİLMİŞ…’

Elif’i yani adaşını anlatırken birçok insanın hayatına da değmiş oldun… Mesela ailenin tüm üyeleri ile sıcak bir ilişkin var. Neler söylersin? 
Elif Ergezen:
Elif’i bize anlatan herkeste Elif yaşamaya devam ediyor, onu gördüm. Elif insanların yüreklerine işlemiş, çok hayati dokunuşları olmuş.Ve dokunmaya devam ediyor. Bir insan bunu nasıl başarabilir ? Bende işte bunu öğrenmeye çalışıyorum ondan…

‘BELGESEL KENDİMİ İFADE ETMENİN DE BİR YOLUYDU…’

Ağabeyi olarak Elif’i herkesten tekrar dinledin, başka yönlerini gözlemledin.Belgeselde herkesle röportaj var ama sen yalnızca genel görüntülerde varsın senin röportajın bulunmuyor… Nedeni anlatmak ister misin?
Elif Ergezen ile belgeselin çekimlerine başlamadan önce belgeselde ne anlatmak istediğimiz hakkında epeyce konuştuk ve kardeşimin kim olduğunu, neler yapmak istediğini ve kardeşim ile beraber neleri kaybettiğimizi de anlatmak istedik. Belgesel sürecine dahil olmamın bir sebebi de tüm yaşanan sürece dair kendimi ifade etmenin bir yöntemi olduğunu düşünmemdi. Bu sebepten belgeselin kurgusunu biraz bunun üzerine kurduk ve anlatmak istediklerimizi benim gözümden anlattığımız bir ifade biçimi kullandık.

ELİF BELGESELİ’NİN FRAGMANI EVRENSEL WEB TV’DE

Bundan sonraki sürece ilişkin neler planlıyorsunuz ?
Filmi gösterebildiğimiz kadar çok yerde göstermek istiyoruz. İnternetten de paylaşacağız. Sonra Elif adına açılan parkı ortak bir yaşam ve üretim alanına dönüştürmek için sinemayı, edebiyatı ve sanatı nasıl kullanabileceğimiz üzerine de düşünüyoruz. 

“Gövdeleri incecik birer barış elifiydi, 
özgürlüğün başı bulutlarda cümlesiydi. 
Güzeldiler.
İyiydiler. 
Doğruydular.” 
Şükrü Erbaş

 

 

ÖNCEKİ HABER

Harvey: O kadar yoksullar ki kasabayı terk etme şansları yok

SONRAKİ HABER

Hindistan’da gazeteci ve aktivist Gauri Lankesh öldürüldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa