Tutuklu öğrenciler okul için bile sakıncalı!
Yaklaşık 10 aydır Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi Emine Akman sınavlara girdiği halde okul yönetiminin girmediğini iddia ettiğini belirtti. Akman, Bianet’te yayınlanan mektubunda, 14 Ağustos 2011 günü Ataşehir’de bir arkadaşının evine giderken h
Davası, yarın saat 10’da İstanbul Adliyesinde görülecek olan Akman’ın mektubunun devamı ise şu şekilde:
“Tutuklandığım günden beri birçok sıkıntı yaşadım. Hâlâ da yaşıyorum. En başta eğitimim yarım kaldı. Tüm olumsuzluklara rağmen okuluma buradan devam etmeye çalışıyorum. Fakat yapamıyorum. Okula yazdığım hiçbir dilekçeye cevap verilmiyor. Ders notlarım, sınav tarihlerim, sınav sonuçlarım bana gönderilmiyor. Kaç kere okulumda sınavlara girmek istediğimi, dilekçe yoluyla fakülte dekanlığına belirttim. Ne yazık ki hiçbir şekilde dikkate alınmadım. Geçen dönem (3. Sınıfın 1. Dönemi) cezaevinde girdiğim bir vize sınavını ve sekiz de final sınavını sistemde ‘girmedi’ diye göstermişler. Girdiğim sınavlara ‘girmedin’ diyorlar. Bu yüzden sekiz dersten kalmışım. Not ortalamam düşmüş. Bunu ikinci dönemin sınavlarına girdiğim zaman öğrendim. Bu dönem üstten hiçbir ders alamadım. Bu yanlışın düzeltilmesi için fakülte dekanlığına dilekçe yazdım. Bana yine cevap verilmedi.
Bu şekilde eğitimime nasıl devam edeceğim bilemiyorum. Aslına bakarsanız okul, bizi çoktan gözden çıkarmış. ‘Suçlu’ gözüyle bakıyorlar bize. Öyle ki, sınav zamanı selam gönderdik diye, hocamız hakkında soruşturma başlatılmış. Bir selama bir soruşturma! ‘Biz’ diyorum çünkü burada benim gibi tutuklu olan birçok öğrenci var. Tutuklandıktan sekiz ay sonra (İddianamede tek olmama rağmen sekiz ay sonra) ilk mahkemeye çıktım. Yani 10 dakika içinde beni yargılayıp, suçlu bulan, yüzüme bile bakmadan beni tutuklayanlar, sekiz ay boyunca ne yaptığımı araştırdılar. İstedikleri ‘delilleri’ de bulamayınca artık davamı başlatmak zorunda kaldılar.
‘Örgüt üyesi olmamakla birlikte eyleme katılmak’ iddiasıyla 15. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyorum. Ayrıca dosyamda, 1 Eylül Dünya Barış Günü eylemine katılmam, benim gibi öğrenci olan ve Muğla’da öldürülen Şerzan Kurt’u anma yürüyüşüne katılmam da suç olarak görülüyor. Somut bir delil yok. Ortada asılsız iddialar. Ve 10 aydır tutukluyum. Özgürlüğüm elimden alınmış... Birileri her şeyin kötüye doğru gitmesini istiyor! Gün geçtikçe daha kötüye! Bu yaşadıklarımın Kürt kimliğimden bağımsız olmadığını düşünüyorum. Böyle düşünmeme neden olan, birçok şeyi yaşadım. Bugün tutuklu olmam da hâlâ aynı mağduriyeti yaşadığımın göstergesidir. Şunu da çok iyi biliyorum ki, benim durumumda olan daha birçok kişi var. Gençlik gelecek olarak görülüyor; ama gelecek tutsak edilmiş... Ben kısaca durumumu sizinle paylaşmak istedim. 25 Temmuzda saat 10.00’da mahkemem var. Her ne kadar serbest kalmayı umut etsem de, ne olacağını bilemiyorum. İyi şeyler olsun diye umut ediyorum... Aradan geçen süre içerisinde ‘girmedi’ diye gösterilen sınavlarım düzeltildi. Fakat yine de bu, okulumun bir dönem daha uzadığı gerçeğini değiştirmiyor. Bir de sınavlar için okula götürülmemem konusunda bana sözlü bir açıklama yapıldı: ‘Okulun güvenliği için sakıncalıymışım!’
Bana yapılan işkenceden dolayı polisler hakkında suç duyurusunda bulunmuştum. ‘Kovuşturmaya yer olmadığına dair’ karar verilmişti. Ben de bu karara itiraz ettim. 12 Haziran günü bana bir kağıt geldi. Kağıtta ‘itirazımın reddine’ karar verildiği yazılıyor.
Asılsız suçlamalarla birlikte, işkence yaptıklarını da reddediyorlar. Böylelikle adli tıp raporunu, tutuklandığım gün muayene edildikten sonra bana verilen raporu ve cezaevindeki sağlık dosyamda yazanları görmezden geliyorlar. Ayrıca aradan 10 ay geçmesine rağmen vücudumdan hâlâ geçmeyen morlukları ve izleri de görmezden geliyorlar.” (HABER MERKEZİ)