Kapitalizme zayıf bir salvo
Alper Kaya Karakarga Yayınları’nın bu yıl çıkardığı Michael Cho’nun yazıp çizdiği grafik roman Arakçı'yı yazdı.
Alper KAYA
İstanbul
Bir kapitalizm eleştirisi olarak “reklamcı” figürü kullanmak, bu topraklarda vakt-i zamanında Ruhsar dizisiyle dahi denenmişken; Karakarga Yayınları’nın bu yıl çıkardığı “Arakçı” çizgi romanı klişelere sırtını dayamaya devam ediyor inatla.
Michael Cho’nun hem yazıp hem çizdiği ilk grafik romanı olan “Arakçı” / “Shoplifter” çizimlerinin güzelliği konusunda Persepolis ile kıyaslanma hadsizliğine bile kapılmış ancak işin iç yüzü pek de öyle değil. Cho’nun hikayesinde baş karakter bir reklam yazarı. Ancak İngiliz edebiyatı mezunu olan bu karakterimiz, hikayenin başlamasına vesile olan “Ben bu işi neden yapıyorum?” sorusunu bir gün kendisine soruyor.
Sonrası, biraz bilindik şekilde ilerliyor. Karakterimizin gelgitleri, bu esnada tutunmaya çalıştığı yalnız ve şatafatlı dünyasının ufak lüksleri ve kendisine ait olan bir sırrın ekseninde devam ediyor macera. Asıl hayali yazar olmak olan karakterimiz, bu hevesi için aradığı mutlak gücü sorguluyor kendisinde.
Buraya kadar her şey hoş. Kapitalizmin yalnızlaştırdığı, bencilleştirdiği dünya tasvir ediliyor. Ufak lüksler, aslında yetersiz olsa da hep gündelik ihtiyaçlar doğrultusunda harcanan maaşla sembolize ediliyor. Peki asıl sorulması gereken soru soruluyor mu?
‘DAHA İYİ BİR HAYAT MÜMKÜN!’
Kişisel gelişim girişimcilerinin mottosu olan “Daha iyi bir hayat senin elinde!” düsturu ile ilerliyor hikaye. Bir büyüsü yok. Verdiği tek mesaj şu: Yazar olmak mı istiyorsun, o halde işi bırak!
Asıl sorulması gereken soru ne peki? Neden, değil; nasıl.
Gündelik, kapitalizme sırtını dayamış hayat dinamiklerinden nasıl sıyrılabiliriz? Bu mücadeleyi nasıl temellendirebiliriz? Bu soru, hem cevabını bulmaktan hem de kendisini sordurtmaktan o kadar uzak ki; Arakçı sadece sizden zamanınızı (ve bittabi paranızı) araklıyor son sayfasına geldiğinizde.
Daha iyi bir hayat, pek tabii ki mümkün. Ancak bu hayat, gelişigüzel bir aydınlanma evresi sonrasında girilen buhrandan bir çıkış arayarak değil; o çıkışı temellendirerek ve yere sağlam adım atarak gerçekleştirilebilir. Üstelik kapitalizm eleştirisi olarak beliren o yalnızlıktan değil, kolektif bir örgütlülükten güç almalıdır. Aksi taktirde, kapitalizme zayıf bir salvo indirmekten başka işe yaramaz.
Üstelik o salvo da boşa gider gözümüzün önünde.