Saya eylemi ve Suriyeliler
Ercüment Akdeniz, Türkiyeli ve Suriyeli saya işçilerinin Adana'daki ortak eylemini yazdı.
Ercüment AKDENİZ
Adana saya işçileri dört yıl sonra yine iş bıraktı. Talepleri basitti: “üç kuruş”luk haftalığa yüzde 25 zam. Ne sigorta, ne sosyal haklar, ne de çalışma saatlerinin iyileştirilmesi gündemde yoktu, şimdilik.
Evrensel Adana büromuz başından beri işçilerin eylemini izledi, haber yaptı. Haberler bana Büyüksaat çevresine kurulu izbe ve bali kokan atölyeleri hatırlattı. Adana bürodan Volkan Pekal geçen yıl beni o atölyelerde gezdirmiş ve Suriyeli işçilerle tanıştırmıştı. Gördüğüm şey 19. yüzyıl romanlarından farksızdı: İlkel/sağlıksız çalışma koşulları, sefalet ve amansız bir sömürü çarkı. Hemen her atölyede çocuk işçi çalıştığını da eklemeliyim.
Bugüne dönersek... Saya işçilerinin eylemi OHAL yasağına takıldı. Ama işçilerin toplu iş bırakma eylemi kazanımla sonuçlandı. Önemli olan da bu. Eylem iki gün sürdü. Kimler yoktu ki eylemde? Adana’nın Türkleri, Kürtleri, Arapları vs. Ama daha da önemlisi Suriyeli işçilerin de Türkiyeli işçilerle birlikte iş bırakmış olmasıydı.
Oysa ki toplum daha çok Suriyeli işçilerin suçlandığı, hedef gösterildiği, ırkçı saldırılara maruz kaldığı haberlere alışmıştı. Bir kaçını hatırlayalım:
* İzmir Ayakkabıcılar Sanayi Sitesinde yürüyüş yapan işçiler “Suriyeli işçi istemiyoruz” diye slogan attı.
* Sakarya’da fabrika bölüm sorumlusuyla tartışan Suriyeli işçiler kent merkezinde linç girişimine uğradı. Toplanan kalabalık önüne gelen Suriyelileri dövdü...
* Mersin Adanalıoğlu’da Suriyeli tarım işçileri ile yaşanan çatışma sonrasında mülteciler çadırlarıyla birlikte yerinden sürüldü. Benzer bir olay İzmir Torbalı’da yaşandı...
Gerekçeler üç aşağı beş yukarı hep aynıydı: “Çalışma koşulları kötüleşiyor, ücretler düşüyor çünkü Suriye’den akın akın ucuz işçi geliyor!” Sendikalar zayıf, memlekette esen milliyetçi rüzgar güçlü olunca fatura hep Suriyeli işçilere kesildi. İşçiler içinde “Ya bir durun be kardeşim; biz niye Suriyeli işçileri de yanımıza alıp patronlara karşı mücadele etmiyoruz?” diyen birkaç cılız ses olsa da; onlar da ırkçı hezeyanların ve gürültünün arasında kaybolup gidiyordu.
İşte tüm bu nedenlerle Adana saya işçilerinin iş bırakma eylemi çok ama çok önemli. Zira milliyetçilik/ırkçılık işçileri böler, birbirine düşmanlaştırır ve patronların ekmeğine yağ sürerken; saya işçilerinin eylemi sınıf kardeşliğinin önünü açıyor.
Eyleme katılan işçilerden biri Evrensel’e şöyle konuştu: “Biz Suriyelilerin çalışmasına karşı değiliz, taleplerimiz Suriyeliler için de geçerli. Suriyeli işçilerden tek isteğimiz ucuza saya dikmesinler, fiyat kırarak patronların ekmeğine yağ sürmesinler.”
Saya işçisinin bu sözleri ve iş bırakma eylemi; işçiler içinde bugüne kadar pek de güç bulmayan “Suriyeli işçilerle mücadele birliğinin kurulması” fikrinin giderek güç kazanmaya başladığını gösteriyor. Türkiye işçi sınıfı elbette bu yoldan yürüyecek, yürümeyi öğrenecek. Bunun için bu örnek deneyimin Adana’da yaşanan bir örnek olmayı aşması gerekiyor. Türkiyeli işçilerle Suriyeli işçilerin ortak eylemi daha önce İstanbul Çağlayan’da tekstil, Bağcılar’da ise nakış işçileri arasında da kendini göstermişti. Ama bunlar birkaç atölye ile sınırlıydı ve saya işçilerinin eylemi kadar etkili değildi. Dolayısıyla şimdi bu deneyimin öncekilerle de birleşerek sınıfın geneline yayılması kritik önemde.
Bunun için saya işçilerinin İşçi Derneği’ni yeniden kurma çalışmalarına Adana’daki tüm emek ve demokrasi güçleri destek vermeli. Emek Partisi’nin Adana’da sendikalara, meslek örgütlerine ve demokratik kurumlara yaptığı çağrı bu bakımdan karşılıksız bırakılmamalı.
Haberlerden de anlaşıldığı üzere saya işçileri eylemin başarısı için bir komite kurdu. Bu komitede Suriyeli işçilerin de yer alması hiç şüphe yok ki eylemin başarısında önemli bir etken oldu. Kazanımların kalıcı hale gelmesi ve büyümesi için şimdi -dernek ya da başka bir çatı altında olabilir- komitenin örgütlenme çalışmasını atölyelere doğru genişletmesi ve buna yine Suriyeli işçileri de dahil etmesi gerek.
İki gün boyunca saya işçilerinin eylemine tek sendikacının dahi gelmemiş olması; sendikaların, üyesi olmayan işçiler ve mülteci proleterler karşısında düştüğü duruma da bir kanıt olsa gerek. Saya işçilerinin bu örnek eylemi, “Türk işçisi dururken Suriyeli çalıştırıyorlar” söylemine saplanıp kalan sendikaların silkelenmesi için de bir fırsat olabilir.
Bitirirken; Evrensel’in dikkat çeken haberlerinden biri de son dönemde yaşanan iş cinayetlerine ilişkin. Öyle ki devrilen her kamyon kasasından hem Türkiyeli hem Suriyeli işçilerin cansız bedenleri çıkıyor. İş cinayetlerinde başı tarım, inşaat, taşımacılık gibi en örgütsüz sektörler çekerken; buralarda “yerli” ve mülteci işçilerin kanı birbirine karışıyor.
Din, dil, ırk ayrımı gözetmeden sınıf kardeşliği temelinde birleşmek, örgütlenmek ve mücadele etmek; işçiler için başka bir seçenek yok ve sınıf bunu başarabilir.