10 Eylül 2017 02:08

Değinmeler

Barış her yerde. Evde, işte, okulda, hastanede, hapisanede, karakolda. Barış her yerde. Dağda, bayırda, düzde, denizde, havada. Barış her yerde.

Paylaş

Adnan ÖZYALÇINER

KARABASANLARLA
Her türlü karabasanı –siyasal, politik, ekonomik, toplumsal- kavgalarla, çatışmalarla, ayrımcılıklarla her gün yaşadığımızdan/yaşattıklarından yaşama sevincimizi yitirdik. Bir gün kıra çıkmayı, bir akşam üstü denize inmeyi, işimiz gereği olmadan bir vapura binip dolaşmayı unuttuk nicedir. Hepten. Unutturdular yıldızlı geceleri, ay aydınlığını. Kentin göz kamaştıran parlak ışıklarının göstermediği. Göremediğimiz.

BARIŞ
Barış her yerde. Evde, işte, okulda, hastanede, hapisanede, karakolda. Barış her yerde. Dağda, bayırda, düzde, denizde, havada. Barış her yerde. Köyde, beldede, mahallede, ilçede, ilde, hepsinde. Bütün ülkede, bütün ülkelerde. Bütün dünyada yani. barış her yerde. Barış istiyorsak eğer.

İNSANLIĞI SİLMEK
Eski uygarlıkları, modern uygarlığımızın göstergesi barajlarla sulara gömerek, üstlerine AVM’ler, beş yıldızlı oteller dikerek yok ediyoruz. Geçmişin olmadığı yerde geleceğin de olmayacağını düşünmeden. İnsanlığımızı silerek.

MUTLULAN
Su ol. Akan bir su. Kumların, çakılların arasından süzülen iri kayaların üstünden, altından kayarak, zıplayarak akan, kıyısını gölgelendiren ağaçların altından geçerken dinginleşen, dağ başlarında çavlanlar oluşturarak denize ulaştığında enginleşen bir su ol. Mutlulan!

YAŞADIKLARIMIZA DAİR
Sennur Sezer’in şiiri yaşadıklarımıza dairdir. Yaşadığımız sancılı günlere. Bize yaşatılan -dayatılan da denebilir- yaşatılmak istenenlere. Dirençle sevginin akışkanlığında...

ANLAŞMAZLIK
Ne çok şey anlatıyoruz birbirimize. Korkularımız korkmazlıklarımızla. Acılarımız sevinçlerimizle. Mutsuzluklarımız mutluluklarımızla. Karabasanlarımız aydınlık düşlerimizle. Yazılanlarla yazışmalarımızla. Tweetlerle facebooklarla. Ne çok şey. Anlatabiliyor muyuz kendimizi birbirimize? Yoksa karışıyor mu hepsi birbirine anlaşılamadan?

SUR
Sur’un yükselen taş duvarları, içinde aynı yapıdaki taş evleri, gölgeli sokakları, kahkahaları, kuş cıvıltılarını, çocuk seslerini yazın kızgın güneşiyle kışın kızgın soğuğundan, güzün neminden yüz yıllardır dış saldırılara karşı korudu. Bir gün içerden saldıracaklarını bilmeden.

Saldırı, taş evleri yıkıp yakmakla, gölgeli sokakları talan etmekle kalmıyor şimdi. Kahkahaları, kuş cıvıltılarını, çocuk seslerini de susturdu. Yazın kızgın güneşiyle kışın kızgın soğuğuna yol açarak. Sur’un yükselen taş duvarlarına aldırmadan.

ÖNCEKİ HABER

Perihan Akın hiç yaşamış mıydı?

SONRAKİ HABER

Herkes zarların hileli olduğunu biliyor: Hepsini istiyoruz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa