16 Eylül 2017 05:23

Erdoğan, kendi getirdiği TEOG’u kaldırma müjdesi verdi!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakanlığı döneminde uygulamaya giren TEOG için, ‘Biz TEOG'la mı geldik?’ diyerek kaldırılması talimatı verdiğini söyledi. 

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan, A Haber yayınında gündeme ilişkin sorulara cevap verdi. Erdoğan kendi başbakanlığı döneminde 2013-2014 öğretim yılında uygulamaya giren TEOG için: ‘Ben TEOG olayını istemiyorum ve bunu da artık yanlış buluyorum. TEOG'un kaldırılması lazım. Biz TEOG'la mı geldik? Ne TEOG vardı, ne bir şey vardı” diyerek TEOG’un kaldırılması için talimat verdiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan TEOG ile ilgili soruya şöyle cevap verdi:
"Şu anda tabii yine milli eğitimde bazı eksiklerimiz yok mu? Var. Bunları da aşacağız. Mesela en büyük eksiklerden bir tanesi, bugün arkadaşlarım söyledi, çünkü ben talimatım verildiği zaman bu talimatın biteceğini biliyordum. Mesela ben TEOG olayını istemiyorum ve bunu da artık yanlış buluyorum. TEOG'un kaldırılması lazım. Biz TEOG'la mı geldik? Ne TEOG vardı, ne bir şey vardı. Okursun, sene içinde notların bellidir, bu notlarınla beraber yürürsün. Gelirsin üniversite sırasına, orada da girersin üniversite imtihanlarına. Üniversite imtihanında da sosyalde, sayısalda başarı durumun neyse bu başarıya göre girmen gereken yer nereyse girersin. Bindirilmiş kıtalara dönüyoruz. Olmaz. Bir de ister istemez anneler babalar ne yapıyor? 'TEOG sınavı, çocuğumu kursa göndereceğim.' Bunlardan artık bizim sıyrılmamız lazım. Yapmamız gereken şey nedir? Bir, okullardaki seviyeyi yükseltmek. Başbakanlığım döneminde de bunun talimatını verdim. Hafta sonlarında biz bazı okullarımızda Milli Eğitim'in kendi öğretmenleri vasıtasıyla takviye dersleri verelim. Bu öğretmenlerimize bunun karşılığında da bir bedel ödeyelim. Hem öğretmenlerimiz bunun karşılığında da 3-5 kuruş daha fazla bir imkan elde etmiş olur hem de bu takviye kurslarına gelmek isteyen öğrenciler gelir, seviyelerini daha da yükseltirler. Öyle gidip 'Birilerine imkan sağlayalım, avanta sağlayalım?' Böyle bir şey olmayacak. Bunu da Nabi Bey'in döneminde başlattık. Bunun şimdi yine aynı şekilde yürümesi lazım. Durup dururken birilerini ihya etmenin anlamı yok. Kendi öğretmenlerimiz bize yeter. Devlet olarak da bizim devletimiz bunu karşılayacak güçtedir. Hiç birilerini abad etmenin, ihya etmenin yolu da yok."

‘TEOG SINAVININ KALDIRILMASI LAZIM’

TEOG'a yönelik süreç konusunda da Erdoğan, "Kaldırılacak hemen, kaldırdık, bitti. Bunun kararını verecek olan hükümettir. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak bunu Bakanıma, Başbakanıma bir kere söylerim olur biter. Ama ben Sayın Bakan'a söyledim, yarın zaten Sayın Başbakanımızla da burada görüşmem var, kendisiyle bunu paylaşacağım. Bak böyle böyle. Hafta başı bu böyle başlamış veya önümüzdeki hafta devam edecek, bu konuda artık kararı kesinlikle süratle alalım Başbakanım, bunlardan kurtaralım bu ülkeyi. Biz artık böyle ilkel bir durumda değiliz, o geçmişte kaldı, neler çekti bu ülke yetti artık." dedi.

Erdoğan, sınavsız nasıl devam edileceğiyle ilgili soru üzerine, "Aynen devam edecek. Eğer farklı okullara gitme durumu falan olursa her okul kendisi, kendi imtihanını yapar, o okula geçmek isteyen de o okulun imtihanına girer, kazanırsa devam eder. Bunlar zor şeyler değil. Bunların hepsi aşılır. TEOG'la aslında işi zorlaştırıyoruz. Bu merkezi bir sistem olduğu için de zorlaştırma oluyor. Ne lüzum var bunları yapacağız. Farklı bir okula gitmek istiyorsa o okulun kendi açtığı imtihanına girer, kazanırsa devam eder. Eğer istiyorsa böyle bir şeyi... Eğer istemiyorsa, 'Ben kendi okulumda devam edeceğim...' Orada da zaten herhangi bir sıkıntı söz konusu değil, devam eder. İşin en rahatı, en kolayı da aslında bir yerde de o." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tablet bilgisayar ve akıllı tahta konularının Milli Eğitim Bakanlığı koordinesinde yürütüleceğini bildirdi.

‘IKBY’NİN REFERANDUM KARARI İLE İLGİLİ AYIN 22’SİNDE KARAR VERİLECEK’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin açıklamalarının sorulması üzerine, "Sayın Barzani, bizim bu konuda ne düşündüğümüzü gayet iyi biliyor. Yaptığı açıklama, bana göre hakikaten çok çok yanlış bir açıklama. Çünkü bizim yıllardır Irak'ın toprak bütünlüğü konusundaki hassasiyetimizi biliyor. Irak'ın toprak bütünlüğü konusundaki hassasiyetimizi bildiği halde, bunun yanında Kerkük özellikli bir bölge, bunu da bildiği halde, kalkıp hala buralarda kendine göre bazı operasyonlar yapma gayretinin içerisine girmesini hiç mi hiç doğru bulmuyorum. Şu anda bu atılan adımlar bizi ister istemez yeni bir karar sürecine itti. Biz bu ayın 27'sinde Milli Güvenlik Kurulu toplantısı yapacaktık. Şimdi Amerika dönüşü 22'sinde, içinde bu referandum olayını da gündeme aldığımız, ayın 22'sine Milli Güvenlik Kurulu toplantısını çektik ve Milli Güvenlik Kurulu toplantısını ayın 22'sinde saat 15.00'te yapacağız. Milli Güvenlik Kurulu toplantının arkasından Hükümet, Bakanlar Kurulu toplantısını yapacak ve bu konuyla ilgili nihai kararımızı da bizler teklif olarak, hükümet de Bakanlar Kurulu olarak ayın 22'sinde verecek. Demek ki bizim şeylerimizden bir şey anlamamış. 'Hala bir şey denmiyor, böyle bir şey söylenmedi, farklı teklifler yok.' Bizim kanaatimiz belli ama şimdi artık bizim bu konudaki hassasiyetimizin ne denli ileride olduğunu ayın 22'sindeki Milli Güvenlik Kurulu toplantısı ve Bakanlar Kurulu toplantısından sonra kendisi çok daha net, açık görecektir" dedi.

KORUMALARLA İLGİLİ ABD’NİN KARARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ziyareti sırasında korumalarıyla ilgili verilen kararın şunları söyledi: "Bizi BM Genel Kurul binasının içinde kendi elemanları korumaya alır ama dışarıda havalimanından BM Genel Kurulu'na veya kalacağımız otele kadar, burada ABD bizim güvencemizi sağlar. Bunun yanında da bizim kendi korumalarımız vardır. Bu olayda, 16 Mayıs'taki seyahatimiz, yine Sayın Trump'ın daveti üzerine yaptığımız, üstelik de bir resmi ziyaretti. Bu resmi ziyarette maalesef PKK terör örgütünün mensuplarıyla bunun yanında FETÖ mensuplarının dayanışmasıyla bizler Beyaz Saray'a gittiğimizde belli bir mesafe ki kısa bir mesafeydi, orada bunların birçok gösterileri oldu. Buna Amerikan güvenlik kurumlarının ne yazık ki ciddi bir müdahalesi olmadı. Daha sonra biz büyükelçilik binamıza geleceğimizde de orada meğerse bazı adımlar atıldı. Yine biz oraya geldik, baktık yaklaşık 100 metre veya 75 metre mesafede, orada yine aynı durumdalar. Orada gösteriler, tüm bu gösteriler karşısında benim oradaki vatandaşlarım da eli bağlı duramazdı. Onlar müdahaleyi yapma yoluna gittiler. Herhalde benim korumalarım da eli bağlı duramazdı. Çünkü Amerikan polisi en ufak bir müdahale yapmıyor, onları oradan dağıtalım diye. Buna da tevessül etmediler. Geldikten sonra bir de baktık ki arkadan, bizim korumalarımızla ilgili ne yazık ki gözaltı kararları veya kendilerine göre eşimin iki tane hanım koruması, olayların olduğu yerde yok. Resmi olan, ismi olan korumaların içinde Amerika'ya hiç gelmemiş olanlar... Bunlarla ilgili böyle gözaltı kararı gibi bir şey çıkarıyorlar. Sonradan bakıyoruz ki olay geliyor yine FETÖ'ye dayanıyor. Orada da ne yazık ki bunlarla müşterek çalışıyorlar. Çünkü bu savcılar malum, bunlarla müşterek çalışan savcılar olduğu için burada da aynı uygulama yapılıyor.

ZAFER ÇAĞLAYAN’IN ZARRAB DOSYASINA SANIK OLARAK EKLENMESİ

Eski Ekonomi Bakanı Zafer çağlayaN7ın Zarrab dosyasında sanık olarak yer almasıyla ilgili Erdoğan şunları söyledi: “Zafer (Çağlayan) Bey'le ilgili ve bunun yanında Halk Bankası'nın alt yöneticileriyle ilgili alınan kararın da yine nasıl bir organizasyonun neticesi olduğu ortaya çıkıyor. Bu, 17-25 Aralık sürecinde buradaki FETÖ ekibinin o soruşturmalarında geçen ifadeler neyse aynı şimdi burada geçiyor. Hiç mi hiç ilgisi alakası olmayan veya Bakanlık süreciyle Bakanlık sürecinin dışındaki dönemleri kapsayan garip ifadeler var orada. Konuya da hakim değiller. Bu şekilde, örneğin Zafer Bey'le ve diğerleriyle ilgili o hazırladıkları soruşturma beyanının içerisinde bunlar var."

Astana'da olduğu sırada ABD Başkanı Trump'ın kendisini aradığını söyleyen Erdoğan, şunları söyledi: "Ben başka konular zannettim, meğerse bu konularla ilgiliymiş. Orada kendisine bir ara, telefon görüşmemizde bunlardan üzüntümü söylemiştim. 'Ben ilgileneceğim' filan dedi. Görüşmemizde dedi ki 'Ben bundan dolayı çok üzgünüm. İncelettim ama bu federal devletin değil, eyalet devletinin güvenlikçilerinin yaptığı bir yanlış. Direkt bunlar bana bağlı değil ama ben bu işi yakın takibe alarak araştıracağım, inceleyeceğim' dedi. Ben de kendisine teşekkür ettim ve 21'inde de inşallah yüz yüze zaten bir görüşmemiz olacak. Bu görüşmede bunların detaylarını, teferruatını görüşmemiz gerekecek zaten. Çünkü hakikaten bu süreçle ilgili sıkıntılı bazı yaklaşımlar var. Amerika'da Trump yönetiminin altında bu tür bazı mercilerin attığı yanlış adımlar, ister istemez tabi ki Sayın Trump yönetimini de gölgelemektedir. Herhalde buna da fırsat verilmemesi gerekir diye düşünüyorum."

KILIÇDAROĞLU VE TANRIKULU'NUN SİHA AÇIKLAMALARI

Erdoğan, CHP İstanbul Milletvekili Tanrıkulu'nun SİHA ilgili açıklamalarına ilişkin bir soru üzerine şunları söyledi: "Şu ifadeleri görüyorsunuz di mi? Al birini vuru ötekine. Biri diyor ki, senin İnsansız Hava Araçların nerede? Öbürü, 'Orada piknik yapıyorlar.' diyor. Genel Başkanı, 'Bunlar terörist olabilir.' diyor. Yahu böyle bir mantık olabilir mi? Sen kimin avukatlığına soyunuyorsun? Benim bu kadar Mehmedim öldürülüyor di mi? 'Sivil' diyor. Lice'de İlçe Başkan Yardımcılarım evlerini önünde şehit edildi. Bunun yanında birçok yerde benim vatandaşlarım şehit edildi. Veznecilerde şehit edilen benim vatandaşlarım değil miydi? Bunlar sivil değil miydi? Bunların silahları mı vardı Ey Kılıçdaroğlu? Ankara'da, GAR'ın orada şehit edilenler benim sivil vatandaşlarım değil miydi? Terörist miydi onlar? Onları nasıl şehit ettiler? Aynı şekilde yine Ankara'da akşam mesaisinde görevlerinden çıkan işçi kardeşlerimi canlı bombayla şehit edenler kimdi? Kızılay'daki meşhur o bomba olayı neyin nesiydi? Ne utanmaz adamlarsınız, nasıl bunları konuşuyorsunuz? Bütün bunlar olacak, biz hala teröristlerin olduğu yerlerde, inlerde, mağaralarda ne yapacağız? Bunları izleyeceğiz. Yok öyle şey, inlerine gireceğiz inlerine. Benim şehitlerimin, on binlerce şehidimin hesabını soracağız. Sonuna kadar, üzerine üzerine gideceğiz. Biz Kılıçdaroğlu'nun hatırı için geri vitese takamayız. Öbürü zaten tam terörist ağzıyla konuşuyor. Sen Genel Başkan'san önce, bu adama diyeceksin 'Sen ne konuşuyorsun? Senin bu ağız, Kandil'dekilerin ağzı.' Zaten bunlar aynı ağzı kullanıyorlar."

‘ŞİMDİ HEDEFİMİZ İDLİB’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Terörü 4 yılda bitiririm, bitiremezsem de istifa ederim." sözünün hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:

"Neyle bitirecek? Bu anlayış, bu kafa neyle bitirebilir böyle bir şeyi? Eğer bunlara kalsa silahsız veya silahlı insansız hava aracını kullanmaktan öte bir anlayışın temsilcileri. Biz 15 yıllık bir mücadeleyi verdik, hala veriyoruz. Şimdi S-400 adımlarını atıyoruz. Niye atıyoruz? Bizim ön koruma konusunda bunlara da ihtiyacımız var da ondan atıyoruz. Biz bunlarla da kalmayacağız. Daha başka adımlarımız var. Niye? Artık Türkiye güvenliğinde çok ileri aşamalara gelmesi şart. Zira NATO üyesiyiz. NATO ülkeleri içerisinde birçoklarıyla 'Hadi bize verin.' dediğimizde paramızla vermediler ama parasız olarak terör örgütüne veriyorlar. PYD, YPG'e şu ana kadar 3 bin tır dolusu zırhlı silah ve mühimmat gönderildi. Bunlar para falan vermiyor. Peki nereye geliyor bunlar? Bunlar Kuzey Suriye'ye geliyor. Kuzey Suriye'de PYD, YPG'e veriyorlar ama aynı zamanda oradaki Amerika'nın askerlerine de veriliyor. Adı ne? Adı, 'Rakka operasyonunda DEAŞ'a karşı mücadele.' Gerçi DEAŞ yok oluyor o ayrı melese de. Daha önce Irak'ta bunlar DEAŞ ve PKK'nın elinden çıktı. Bütün bunların elinden o zaman koalisyon ülkelerinin silahları çıktı, Suriye'de de aynı durum söz konusu. Amerika'nın uçakla indirdiği birçok silahların yarısı YPG'ye, yarısı DEAŞ'a bunları hep gördük. Bunları bir daha yaşamak istemiyoruz. Onun için de artık kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz dedik. Cerablustan girdik, bir taraftan Rai'den girdik, ordan Dabık, onda sonra El-bab dedik. Buralara kadar indik, 2 bin kilometrekarelik bir alanın güvenliğini sağladık. Şimdi de hedefimiz İdlib'te Rusya ile görüşmelerimizi yaptık, İdlib'in şu anda sükuna kavuşmasını temin ve Halep'ten İdlib'e göç edenlerin huzurunu sağlamak. Şu anda bunu Rusya ile birlikte götürüyoruz. Temenni ederim ki burada da hedeflerimize ulaşırız."

‘ÇOK ÇOK YANLIŞ BİR YAKLAŞIM TARZI’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk'un vefat eden annesi Hatun Tuğluk'un cenazesinde yaşananlara ilişkin soru üzerine, şunları söyledi:

"Ben doğrusu bu süreci yakından takip ettim ve oraya gelen 20-25 kişilik grup, içlerinde alkollü olanların olduğunu da bana bakanım söyledi. Çok çok yanlış bir yaklaşım tarzı. Her şeyden önce bizim dinimizde, bizim değerlerimizde siz kalkıp da yani defnedilen bir insanın mezarına yönelik, seversin sevmezsin, böyle bir müdahale tarzı yoktur. Bu bir annedir ve evladı da cezaevinden yasal olarak iznini almış, annesinin defin merasimine gelmiştir. Konuyu İçişleri Bakanım bana ilettiği zaman ben de İçişleri Bakanıma şunu söyledim; 'Bizim değerlerimizde zaten böyle bir şey yok. Böyle bir şeye hakları da yok. Bence özellikle mevtanın sahiplerine şunu teklif etseniz, memleketleri ben o anda bilmiyordum neresi olduğunu, Elazığ mı yoksa bir başka yer midir? Söyleseniz de, biz kendilerine gerekirse uçak tahsis edelim, eğer Elazığ ise uçakla oraya gönderelim, kendi topraklarında defnetsinler.'

Bu arada beni tekrar Süleyman Bey aradı dedi ki; 'Üç yer düşünüyorlar. Elazığ, Tunceli, Mersin.' Dedim ki, 'Memleketi neresi ise orayı teklif et.' Sonra Tunceli olduğunu onlardan öğrendi. Kendileri de uçakla değil otobüsle gideceklerini söylemişler. 'O zaman bütün güvenlik önlemlerinizi alın, Tunceli'de de defnini sağlayın.' Zaten kızı da Ankara da taziyeleri kabul edeceğini söylemiş. O şekilde uğurlandı. Yani böyle bir şeyi kabullenmek bizim dinimizde yok. Bunu yapamazsın, buna hakkın yok ama bunlar böyle bir yanlış yaptılar. Adli ve idari süreç de biliyorsunuz başlatılmış vaziyette. Gerek İçişleri gerek Adalet Bakanlığımız da bunun takibini yapıyor"

‘BEDELLİ ASKERLİK GÜNDEMİMİZDE YOK’

Bedelli askerlik konusundaki soru üzerine Erdoğan, bedelli askerlik konusunun gündemlerinde olmadığını, çünkü şu anda ciddi manada asker kadrosunda eksilme bulunduğunu söyledi, Erdoğan "Hele hele üniversite bitirmiş, bedelli askerlik bekliyor. Zaten gelip yapacağın askerlik 6 ay. Bunun da yaklaşık 20 günü izin. 5 ay 10 gün. Gel askerliğini yap. Askerlik bir de sana birçok kazanım sağlıyor. Askerlikteki o belli disiplin anlayışı, bunlar çok çok önemli. Bir diğeri ise korunmada, birçok şeylerde bazı adımları atmaya yardımcı olur. İnsan hayatının disiplininde de askerliğin sağladığı birçok faydalar var. Bunun dışında da yani normal şu andaki süreçte de zaten 11 ay filan... Bunlardan kaçınmanın da ben doğru olmadığına inanıyorum.

Çünkü Genelkurmay Başkanlığımız, bunun yanında Milli Savunma Bakanlığımız bu sayısal durumu önümüze koyduğu zaman hakikaten bu da düşündürüyor. Orada öyle bir şişme olabilir ama öbür tarafta da ciddi bir ihtiyacımız var. Kaldı ki hep söylerdik ya 'biz asker bir milletiz'. Asker milletsek bunun gereğini de yapalım, bundan kaçınmayalım ve geçmişimizde bu yoktu, son zamanlarda bunlar biraz artış kaydediyor. Temenni ederim ki bunlar gündemden yavaş yavaş düşer ve herkes o şerefli giysiyi giymek suretiyle yola devam eder. Biz yaptık, 16 ay yedek subaylık yaptım. Şimdi artık yedek subaylıkta da süre iyice azaldı."

‘YABANCI FUTBOLCU SAYISININ AŞIRI OLUŞU, BAZI DEZAVANTAJLAR GETİRİYOR’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yabancı futbolcu ve basketbolcu konusuna ilişkin soru üzerine, bu konunun kulüplerle konuşularak bir yere vardırılması gerektiğini belirtti.

Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ile de bu konuyu konuştuklarını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Özellikle futbolda yabancı oyuncu sayısının aşırı oluşu bize bazı dezavantajlar getiriyor. En önemli dezavantajı Milli Takım'a yansıması. Milli Takım'a yansımada oyun noktasındaki performansı az olduğu için yerli futbolcularımızın Milli Takım'a gidişte de bir defa o sayıyı, gücü yakalayamıyoruz. 'Şu anda kulüplerimiz hiç mi yabancı oynatmasın?' Hayır, oynatsın ama bu kadar fazla değil. Sayı 6'ya, 7'ye çıktığı zaman bu durumda hakikaten neredeyse sahada yerli futbolcu yok. Bunu doğru bulmuyorum. Belli bir sayıda tutulabilir, o da hem tribünlere farklı bir heyecan getirebilir hem de yerli futbolcularımız arasında rekabete vesile olabilir ama işi bitmiş futbolcuları almanın da doğru olduğuna inanmıyorum."

TAŞERON İŞÇİLER

Taşeron işçiler konusunda yöneltilen soru üzerine Erdoğan, "Bu konu tamamıyla şu anda Hükümetimizin gündeminde. Çalışmayı yürütüyorlar. Konuyla ilgili olarak da zannediyorum kısa bir süre içerisinde Sayın Başbakanımız gelinen noktayı açıklayacaktır diye düşünüyorum." dedi. (HABER MERKEZİ)
 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

MEB, imam hatip açılması için nüfus şartını kaldırdı!

SONRAKİ HABER

Savcılık cenazeye saldıranlara haksız tahrik mi uygulayacak?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa