Parasız, bilimsel, demokratik eğitim için mücadeleye
ROTA
Eğitim, öğretim yılı açıldı. Açılır açılmaz da tartışmalarla başladı. Müfredatın içeriğinden bilimselliğe dair kırıntı halinde dahi olan ne varsa ortadan kaldırılıyor. “Matematik yerine cihat”, ”evrim yerine ümmetçilik” getiriliyor. Her sene değişen sınavlar ve yine her sene değişen sınav kuralları yüzünden emekçi çocukları mağdur edilirken, o mağduriyeti gidermek bir yana yeni belirsizliklerle birlikte yeni değişiklikler gündemde. En son belki de mağduriyetlerin en çok yaşandığı TEOG tartışması bunun örneği oldu. Eğitim her geçen gün daha da paralı hale geliyor. Eğer daha bilimsel bir eğitim, kısmen var olan sistemden daha özerk bir eğitim istiyorsan tek çıkar yolun özel okullar. Reklam panoları iş garantili özel meslek liseleri reklamlarıyla dolu. Devlet teşviği vb. destekler üzerinden bu özel meslek liseleri ile büyük şirketler anlaşmalar yapıyor. Man Motor’dan, Türk Traktör’e... Fabrikalarda doğrudan staj eğitimi veriyor ve bu liselerdeki müfredatı doğrudan bu şirketler düzenliyor. Öyle ki Man Motor’un anlaşmalı olduğu özel meslek lisesi Almanca eğitimi veriyor. Bunu devlete bağlı bir meslek lisesinde olması ne kadar mümkün?
DEVLETİN EĞİTİME DAİR SORUMLULUĞU ÜZERİNE
Eğitim sisteminin “çivisinin çıktığı”, zorunlu eğitimin tamamen iktidar rejiminin çıkarlarına bağlı olarak dindar ve kindar nesil yetiştirme amacından başka tüm niteliklerinin yok edildiği, üniversitelerde baskının artırılarak, farklı düşünenlerin başının ezildiği koşullarda ortaya çıkan tablonun sorumlusu kimdir desek, cevabı vermek çok zor olmaz. Bu tablonun sorumlusu, bugünün tek adam tek parti rejimini inşa etme çabası içinde olanlardır. Genç işsizliğin rekor üstüne rekor kırdığı, üniversitelerdeki kontenjanların giderek boşaldığı, gençlik içinde umutsuzluk ve gelecek kaygısının arttığı bu dönem, devletin yeni dönem politikalarıyla daha belirsiz ve karanlık bir tabloya dair bir gidişata şahit olabileceğimizi gösteriyor. Üniversitelerde yükselen özerklik, demokratiklik gibi belli başlı talepleri atanmış rektörlerle ezmeye çalışan, “kaleyi içten fethetmeyi” planlayarak üniversiteyi işgal etmeyi hedefleyen zihniyetin son vakalarından biri de ODTÜ yolu meselesi oldu. Üniversite öğrencilerinin, akademisyenlerin sözüne kulak tıkayıp, atadığı rektör üzerinden okulda kimsenin olmadığı bir anda, tarihte eşi görülmemiş bir hızla ormanları talan ederek yol inşaatına başladı Ankara Büyükşehir Belediyesi ekipleri. Bu da aslında devletin eğitime, bilim kurumlarına nasıl baktığının en somut ve güncel örneklerinden biri oldu.
ANCAK MÜCADELE İLE KAZANABİLİRİZ
Şimdi bütün bu tablodan en çok etkilenenler ve etkilenecek olanlar olarak kendimize bir sonuç çıkarmalıyız. Bu karamsarlığı da beraberinde getirecek durumu tersyüz edebilecek tek şey güçlü bir mücadeledir. Veli, öğrenci, eğitimci demeden tüm emekçiler bu mücadelenin içinde yer almak zorundadır, çünkü başka bir yol yok. Bu mücadelenin de başat öğesi gençlik olacaktır. Parasız, bilimsel, demokratik bir eğitim talebimizi örgütlemek için okulların açılmasıyla birlikte işe koyulalım. Sınıflarımızdan, amfilerimizden, staj yerlerimizden başlayarak, birleşik ve örgütlü bir mücadeleyle bu talebimizi kazanabiliriz...