BM Genel Kurulu: ABD ahlaki liderlikten vazgeçti
'ABD askeri ve ekonomik olarak dünya lideri olma iddiasını sürdürecek, ahlaki liderlik iddiasından ise salı günü resmen vazgeçildi'
Hubert WETZEL
Beyaz Saray, dünyaya “derin felsefi bir konuşma” vadetmişti. Donald Trump, ilk kez BM genel kurulundaki ilk konuşmasında ABD’nin dünyadaki rolünü açıklayacaktı. Trump, bir ergene uygun olabilecek, karman çorman bir konuşma yaptı. Genele değindi, özele girdi, efelik tasladı ve Kim Jong-un ABD’yi tehdit etmeye devam ederse Kuzey Kore’yi tümden yok edeceğini açıkladı.
Devletler hukukunu bir yana bıraksak bile, bir ülkenin hükümetiyle anlaşamıyorsunuz diye tüm halkı yok etmeye kalkışmak tam da Trump’tan beklenebilecek bir şey: Başkan, güç gösterisini, racon kesmeyi, boş tehditler savurmayı seviyor.
Boş tehdit, çünkü, Kuzey Kore’yi tümden yok etmek demek Güney Kore’yi de yok etmek anlamına gelmekte. Yapar mı? Trump’ın önünde iki yol var ya oturacak, kendinden önceki başkanların birçok kez yaptığı gibi Kuzey Kore ile pazarlık yapacak ya da ne pahasına olursa olsun deyip, dünya çapında ciddiye alınmak istediği için savaş başlatacak.
ABD Başkanı dünyanın ciddiye alacağı biri olma fırsatı veren sınavda başarısız oldu. Aslında sadece ABD başkanı olması bile ciddiye alınmasını, etkili olmasını ve otoritesini göstermesini sağlarken o, bağırarak, savaş tehditleri savurarak ciddiye alınacağını sandığı için ciddiye alınmaz hale geldi.
Trump’ın konuşması analiz edilirse hangi bölümlerin dış politika danışmanlığı yapan emekli generaller tarafından hazırlandığı hemen göze çarpar: Bu bölümlerde ABD’nin dünyadaki sorumluluğu ve müttefikler arasında iyi ilişkilerden söz edilmekteydi.
Diğer bölümleri ise, Şef Stratejist Bannon’un gitmesinden sonra az biraz zayıflamış olsalar da milliyetçi çevrelerden danışmanların hazırladığı anlaşılır. Kendisi de milliyetçiliğiyle övünen başkanın içinde 21 defa egemen, egemenlik kavramlarının geçtiği bölümlerden hoşnut olduğu açık. Egemen ve egemenlik, başka devletlerin varlığına, sınırlarına, bağımsızlığına saygı olarak ele alındığında rahatsız edici kavramlar değil. Ancak Trump, bu kavramları sadece ABD’nin gelecekteki dış politikasının stratejik temeli olarak kullandı: ABD’nin egemenliği, ABD’nin egemenliğine saldırı, vb...
Özetle; Trump’ı başka ülkelerde hükümetlerin ne yaptığı, halklarına nasıl davrandığı, ülkelerini nasıl yönettiği ilgilendirmiyor. Tek önemli olan ABD ile ilişkilerinde sorun çıkarmamaları. Demokrasi, yurttaşlık- insan hakları, sözleşmeler ve kurallar hiç ama hiç önemli değil.
BM Genel Kurulundaki konuşmadan sonra açık olan şu: ABD askeri ve ekonomik olarak dünya lideri olma iddiasını sürdürecek, ahlaki liderlik iddiasından ise salı günü resmen vazgeçildi...
*Süddeutsche Zeitung’dan çeviren Semra Çelik